Geçen hafta eve telefon gelmiş.
- Mimi Wonka ile mi görüşüyorum?
- Ben annesiyim buyurun kimsiniz? (edit:ablammış)
- Jandarma hanım efendi, Mimi Wonka hakkında bir suçlama var, buraya kadar gelip ifade vermesi gerekiyor.
(Dumur olan anne (abla), soğukkanlılığını korur, tırstığını çaktırmadan)
- Nasıl bir suçlama, öğrenebilir miyim?
- Şimdi hanımefendi kızınız (kardeşiniz)……………
Suçlamanın ne olduğunu yazmayacağım tabi ki de ehehe. Pek dişe dokunur bir şey değil zaten, önemli bir şey olsa şu an nezarethanede “ehehehe mapushane kuşu oldum leyn ehehe” diye kafa yapıyor olurdum.
Bu telefon konuşmasının akabinde, önce Mimi’nin babası, sonra da o an şehr-i İstanbul’da olan Mimi telefonla aranır.
(İstanbul Levent sınırlarındaki dondurucu alışveriş merkezi, 2. kat, eşşek kadar kitapçı - cdci)
- Bu yap-bozların fiyatları neden yazmıyor kardeşim üstlerinde, cıks cıks cıks!
Dıbızıııttt! Dıbızııttttt! (titreyen komünikasyon aleti)
- Efenim Sebocum.
- Merhaba kızım, evden aradılar mı seni?
(sesin ciddiyetinden huylanan Mimi, ciddileşerek)
- Hayır babacığım, neden ki, ne oldu ki?
- Jandarma aramış evi, hakkında bir suçlama varmış.
(Mimi’nin iç sesi: Hönk! Nerden çıktı şimdi, ne yaptın kızım en son sen hatırla bakim… Hmm yok o değildir, kaç zaman oldu, iyi düşün lan başka bir haltlar karıştırdın mı?)
.
.
.
Bir ara cidden tırstım okuyucu, jandarmayla oyun olmaz. Neyse efendim apar topar kalktım memlekete döndüm falan fıstık. Bugün öğleden sonra savcılığa gidip ifade verdim. Hayatımın en eğlenceli günlerinden biriydi okuyucu. Normalde böyle işlerle uğraşmak insanı sıkar falan ama ben çok eğlendim, nedendir bilmiyorum ama tanımadığım kişilerle bile çok rahat muhabbet kurabiliyorum. Zevzekliğimin bir artısı belki de.
Üst kat komşumuz polis memuru efendim, başsavcının yanında dolaşanlardan. Kendisi çok ilgilendi sağolsun. Cumhuriyet Başsavcılığı yazılı kapıdan içeri çekine çekine giren onca insan arasından “içerde tanıdık biri var, hem muhabbetimiz de iyi ehehe çekilin lem bi” şeklinde sıyrılarak geçtim.
- Mimi abla hoşgeldin, bir şey içer misin, ne söyleyeyim?
- Sen ne içiyorsan ondan alayım M. Abi.
- Kuşburnu çayı?
- Olur içelim.
Çaylar gelir, içilir. Okul muhabbeti yapılır, gazetecilik konuşulur, ailelerdeki durumlardan lak lak yapılır, o ara jandarma aranır ve dosyamın saat 15:30’dan önce gelmeyeceğini öğrenilir.Saat daha 13:40;
-Mimi abla işin var mıydı, bekletiyoruz ama ehehe..
-Eehehehe yok canım işim falan, iyi burası.
O ara başsavcı odasından çıkar, hoş geldiniz falan vs vs… Gören beni misafir sanar kardeşim, önemli biri falan ziyarete gelmiş style. Baş savcıyla bir merhaba nasılsınız muhabbeti döner, ki baş savcı çok şeker bir adam espriler falan yapar, Mimi çok güler. Odasına geçen baş savcı önemli bir iki dosyayı okuyacağını, rahatsız edilmek istemediğini söyler M .Abi’ye , odasına geçer ve kapıyı arkasından kitler.
İşte burada ufak bir şaşkınlık yaşadım sevgili okuyucu. Kapıyı içerden kilitlemesi, “acaba o dosyalarda ne vardı yaw, vay vay vay” şeklinde düşünceler getirdi aklıma. Ama gelip giden kişiler dikkatimi dağıttı ve komplo teorileri kurmamı engelledi. Rahat deri koltuklarda oturup, çayımı içip gazetemi okudum bende.
Ben beklerken gelip giden sivil polisler, memurlar falan çok eğlenceli tiplerdi, hepsi çok güzel bir gün geçirmemi sağladı. Savcının odasından çıkıp birkaç belge imzalarken yanındaki sivil polise;
-Ben buraya imzamı atmışım değil mi? Bu ne demek? Burada adı yazan o herifi istiyorum demek, gördüğün yerde kapıp getireceksin adamı, kendi gelse bu zamana kadar gelirdi, kimsenin keyfini bekleyemeyiz, sende bir şey olacak korkusuyla davranmamazlık yapma sakın S., kimse kim, bir şey diyemez hiç kimse, diyen olursa burada saksıya dikerim onu, tamam mı, git bul bana o herifi.
- Baş üstüne sayın savcım.
Vay anasını sayın okuyucum. Kendimi bir dizi sahnesinde sandım bir an. Mekandaki tek hatun kişiliği benim, tek oturan da benim, ortamdaki gerginliği, ciddiyeti anlatamam sana. Saf adrenalin style.
Arada komik diyaloglarda oldu tabi. Mesela M. Abi’nin yanına gelip;
- M., kelepçe anahtarlarını versene abi, adama kelepçe vurdum anahtarları evde unutmuşum, öyle kaldı.
- Ehehehee…
diyen sivil polisle geçen muhabbet, süper ötesiydi.
Sivil polislere de hayran kaldım, süper kamuflaj olayı var adamlarda. Sokakta görsen “hiç tekin değil bu herif, geniş açı kuralım arada öyle geçelim yanından” diye düşünürsünüz valla, ama gel gör ki o "pis adam" kamuflajının altında manyak esprili, komik ve iyi adamlar var. Vay anasını dedim içimden, takdir ettim.
Saat 15:10 gibi geldi jandarmadan benim dosya, yanında bir er olan rütbeli bir jandarma taşıyordu dosyamı. (rütbeden de anlamam ben malumunuz bilmiyorum neydi ama üniforma farklıydı onun vs vs) M. Abi dosyamı taşıyan jandarma ile tanışıyormuş sanırım bir sarıldılar nbr nasılsın falan fıstık, o arada bana işaret çaktı M. Abi “hadi bu taraftan” gibisinden. Kolidorda ifade vereceğim yere giderken dosyamı elinde tutan jandarma bana dönüp “sonunda yakalamışlar seni” deyip gülümsemez mi. Yıkıldım okuyucu. Karşılıklı ehehehe hahaha hihihi olayları. içim ısındı derler ya o şekil oldum.
Dosya yerine ulaştırıldı imza işleri vs vs derken bir 4-5 dakkika muhabbet olayı devam etti. Jandarma, M. abi ve ifademi yazarken çok yardımı olan H. Amca takılıyorlar bana.
Jandarma: Tutuklayacağız seni.
Mimi: Ehehehe yok yaw suçsuzum ben.
H. amca: Herkes öyle der.
Mimi: Ehehehe ben valla suçsuzum yaw.
M.Abi: H. abi benim kızımın ablası Mimi abla, anlattım ya o kadar komşum diye, 50 kere söyledim yani.
H.amca: Biliyoruz Yaman,( evet anlamadığım bir şekilde H. amca M.abi’ye Yaman diyor) sana ne oluyor hem avukat mısın kardeşim sen, işin yok mu senin.
M. Abi: Mimi abla zorla bir şey söyletmeye kalkarlarsa sakın konuşma tamam mı?
Jandarma: Evet avukatını çağrı, gerçi fark etmez yine de tutuklayacağız seni ehehe.
Mimi: Ehehe
Bu muhabbet böyle evam etti sevgili okuyucu, ben biraz çekingen kaldım gerçi, aklım vereceğim ifadedeydi. Neyse jandarma dosyayı teslim edip “ehehe kolay gelsin “ dedi ve gitti, M.Abi’de nüfus kağıdımın fotokopisini çektirmeye gitti o ara sağolsun, sonra diğer masada oturan hatun (ki o an’a kadar orda olduğunu fark etmemiştim) bilgisayarına bir şeyler yazmaya başladı, ifademi o alacaktı. Hazırlık bittikten sonra ilk soru geldi.
-Suçlamayı kabul ediyor musunuz?
-Tabi ki de hayır.
Ahanda sorular başlıyor diye düşünmeme kalmadan H. amca kalktı yerinden ve hatunun yanına geldi. Yaz kızım dedi. (ehehehe evet Levent Kırca style yaz kızım dedi) olayı M. Abi’den dinlediği ve bildiği için benim yerime süper bir ifade ve savunma yazdırdı hatuna. Ben sadece birkaç isim ve adres verdim o kadar, en son da bir imza atıp, iletişim formu doldurdum. Hatta o formu bile ifademi yazan hatun dolduracaktı da
-Hmm kendi yazın olmalı canım, sen doldur bunu.
diye, bana uzattı kalemi. İşim bitip gidecekken H. amca ve adını bilmediğim hatunla bir vedalaşma faslı yaşadım. H.amca ;
- Nasıl ifade verirken zorlandın mı?
diye espri yaparaktan yine küçük bir eheheh hahaha hihihih moduna soktu beni.
Sonuç olarak M. Abi’nin “gel bir çay daha içelim” teklifini geri çevirerek “yeter bu kadar ehehe efekti” dedim ve kalkıp evime geldim efendim. Dönüşte bir de simit aldım ohh sıcacık mis gibi, çay eşliğinde bir güzel tıkınıp, bu okuduklarını yazmaya başladım.
Tanıdıklarımın çoğunun dediği gibi, çok şanslı bir insanım sanırım. Savcılığa gidip de bu kadar eğlenen, bu kadar rahat olan fazla insan yoktur. Belki M. Abi’nin tanıdığı olmamın da bir etkisi vardı bugün yaşadıklarımda. Gerçi hiçbiri o kadar esprili ve iyi davranmak zorunda değildi bana. Ama çok samimiyim sevgili okuyucu, bu anlattıklarım her zaman oluyor. Kargodan gelen görevlilerle bile ehehe diye takılıyoruz. Annemin dediği gibi;
- Kendini herkese sevdiriyorsun bir şekilde, anlamıyorum nasıl yapıyorsun? Şeytan tüy var sende…
- Ehehehe evet ondan anne.
Bu arada simit cidden süper, öptüm okuyucu bye.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Her Şey Yerli Yerinde
Babam öldü. (şekere bağlı kalp yetmezliği -covid nedenli- babam şeker gibi adamdı zaten) Yeğenim doğdu. (kendime teyze diyorum, hiç zorlanma...
-
Mart; pisileri dama göçermiş. Yoldan geçen adam yakacak kürek arıyor. Adet yerini bulsun diye. "yine çook eskilerden bir hey corç"...
-
Peki biz 2 gün boyunca ne yapacaktık bilgisayarsız. Bizler bağımlıydık o alete. Evde yapacak bişi de yoktu. Laptop ablamdaydı, ablam okulday...
10 yorum:
delisin kızım sen =p
ehahaha çok eğlenceli bir gün olmuş vesselam. ekleyeceklerim var tabiki.
birincisi insan oğlu jandarmadan korkmamalıdır çünkü jandarma gerçekten polisten milyon kat daha iyidir. bir polis götünüzden kan alabilir ancak jandarma size çay ısmarlar iyi bir insan olursanız. jandarmaydım askerde, oradan biliyorum. bir katille bile muhabbet edebiliyorsun iyi davranırsa. ama kötü olduğuna inandığınız bi "haklıyı" sikertebilirsiniz. neyse.
genelde ufak tefek suçlamalar ve şikayetler savcılığa şikayet gelmemesi için bağlı olunan yerel güvenlik kuruluna (jandarma yada polis) sevk edilir savcılık tarafından. ama taraflar gelip ifadelerini verdikten sonra savcılar dosyayı düşürür. korkulacak bişey yok diye düşünüyorum.
birde komik bişey var, bu benimle alakalı ehuah. ben askerdeyken, bizzat jandarmayken, asker kaçağı olduğum için mahkemeye verilmiştim askerlik şubem tarafından. ahuahua. çok komik lan. gittik ifade verdik "la olum ben zaten askerim" diyerekten, sonra düştü dava. karşı dava açsam kazanırdım euha.
hikaye yazdık resmen ama bu konularda konuş konuş susmaz cem efendi :)
neticesinde, jandarmaları sevin sayın, onlar iyi insanlar, yurdum insanları. korkacaksanız polisten korkun. onlarda yurdum insanı ama bizden biri değil onlar.
Süper hikayeymiş, bi' solukta okumaca style ama.. Suçlamayı yazmalıydın. Okuyucu bu kadar merakta bırakılmaz. :)
evet lan ne yapmakla suçlandın? merak içinde okudum sonunda pısss oldu. söylememişsin garip kadın!
hakkat sana kalsa sütçüyle bile yakınlık kurarsın, sonun nikah masası fln olur lön xD
Çok geçmiş olsun mu deyim ne güzel günmüş mü deyim :) Ama evet, suçlamayı çok ama çok merak ediyoruz sayın Mimi. Açıklama yap şu okuyucularına azucuk ucundan.
Okur Bilgilendirme Şeysi;
Siz bilirsiniz valla, ben dedim o kadar "önemli bir şey olsa şu an ehehe hapishane kuşu oldum leyn ehehehe diye kafa yapıyor olurdum" diye.
Zamanında anne babamın bilmediği bir olayım oldu,nezarethanede bir müddet kaldım ve hala da derim çok eğlenceli birşeydi diye, ama bunun o olayla alakası yokmuş eheheh..
Şimdi şöyle ki bir yolsuzluğa adım karışmış efenşm, ssk primleriyle alaklı bir iş dönüyordu ona kapak attım bende ama herkes yolunu bulmuşken ben enselendim bende çok şaşırdım.
Yok yok tabiki de bu değil, geçen sene yazdığım "Siz hala Ey Türk Gençliği deyin de durun" adlı yazıda, belli merceklere ağır hakaretlerde bulunduğum için hakkımda soruşturma açılmış.
Tamam la bu da değil, o kadar ciddiye almıyor bu devlet beni.
Asıl olay bir hırsızlık olayı ve benim üzerime kayıtlı bir telefon numarasının da işin içinde olması. Bu sefer doğru söylüyorum, ifade vermemi gerektiren cidden bir hırsızlık olayıydı efenim, benim tee 3-4 yıl önce aldığım ve bir arkadaşıma verdiğim telefon hattının, bundan 2 ay önce çalınmış olan, "çok pahalı telefon laan" dediğimiz türdeki bir komünikasyan aletinde kullanılması ve hesabının benden sorulması olayı işte. Tabi ki de hattı verdiğim arkadaşımla konuşup olayı hallettim. Sorun falan kalmadı, ama babam hayalkırıklığına uğradı gibi "ben de birşey yaptın sanmıştım" dedi.
Yakın zamanda yine bir nezarethane olayı yaşarsam ilk babama söyleyeceğim sevinsin adam yazık. Bir ara da o olayı anlatırım o daha atraksiyonluydu, hadi iyi geceler, öptüm bye...
tamamiyle boş bi mevzu bu :) geçmiş olsun auha
üff valla ara vermeden okudum harika yazmışsın vay diye diye okudum ama merak işte ne olmuş delice aklıma girdi:)
öncelikle şunu belirtiyim ki okuyucu yalan yanlış bilgi verdiğini öğrensin! o telefonu annen Gönenç değil ben yani "mutteşem" Gönenç açtı!!! neyse bunu aydınlattıktan sonra iyi yazmışsın aferin lem... gülmekten yarılarak okudum bi parça. bu arada diğer olay neymiş efem bi aydınlat beni!!!
mimi , hastasın kızım sen xD ay koptum yaa niahahahah xD
Yorum Gönder