Kesinlikle bu sefer tüm vizelerime gireceğim efenim, öyle kafama esip asmak yok.
Bu gün aldım listemi, böyle mal mal baktım kendisine. İkinci öğretimlerle birlikte gireceğimiz 2 adet vizenin saati çok pis küfür etmeme neden oldu. Benden başka herkesin haberi varmış o saatte sınav olunacağından, hiç şaşıran eden olmadı. Bu dönem baya boşlamışım okulu, o an fark ettim.
Afallamam yerini "aha sıçtım" sırıtışına bırakırken, gidip bir öğrencinin olmazsa olmazlarını almaya karar verdim. Kişisel vırvalıklarım bu vizelerde işime yaramayacak gibiydi. Güneşli olmasına rağmen vuuuu huuuu hoooo diye estiren bugün, zaten hiç eğlenceli bir gün olmayacak gibiydi, sabah 7:30'da uyanmamdan belliydi.
Okulun karşısındaki mini kırtasiyemize gittim, her gidişimde beni güler yüzle karşılayan kırtasiyeci bay ve bayanın adlarını her seferinde unutuyor olmamdan yine çok büyük rahatsızlık duydum. Fotokopi kuyruğuna girdim paşa paşa. Önümde dişçilikten tipler vardı anlamadığım bir dilde sidik yarışı yapıyorlardı, çok güldüm. Not listesine bakıp, elimdeki sınav listesiyle karşılaştırdım. Çünkü açıkcası hangi dersleri aldığımı tam olarak bilmiyorum. Sadece dönem boyu bir kaç kere girmiş olduğum 1-2 dersten haberim var. (elleri arkasında,başı önüne eğik,ayakkabısının ucuyla toprağı eşeleyen smili)
Fotokopileri alırken giden 20küsür liram için ettiğim küfürleri hiç sormayın, o neyse de daha 3 dersin notlarını aldım sadece (ki Hukuk, en az 20 sayfalık 5 not tomarından oluşuyor) ve ben bu kadar sayfaya hayatım boyunca oturup çalışmamışımdır. Bakalım, yapcaz söz verdim kendime. Ayrıca 30 tane ingilizce haber ve 10 tane şiir verilmiş tercüme dersi notlarında, oturup 3 tanesini okudum daha, çok feci sıktı. Yiyeceklerin saklanması ile ilgili bir bilimsel çalışma,demir zehirlenmesi ve Çin'de keşfedilen tarih öncesi bir kentin haberleri. Türkçe olsa bile ilgimi çekip okumam ben bu haberleri. Oturmuş ingilizcesinden okuyup bilmediğim 2-3 kelime için sözlük açıyorum anasını satiim. Allahtan ingilizcem Times okuyacak kadar iyi, yoksa hiç uğraşılmaz ellam.
İletişim Hukuku notlarının ilki Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazılmış bir dilekçe ile başlıyor. Milliyette çıkan "Hakemi Saat ve Kadınla Bağladık" başlıklı bir yazı için açılan dava bıdı bıdısı...Bir Fifa Hakemi'nin itirafarı dınıdını dıın olayının hukuki boyutu. Tam 20 sayfa. İkinci not tomarı 32 sayfa ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Sözleşmesi'yle ilgili. Onu sevdim bak okudum bitti. Test falan yaparlarsa ki genelde test olur 2.notu severek okuduğum için çok süper öğrendim. Yaparım valla tıkır tıkır, hiç kaçmaz. Diğerlerine bakmadım daha. Bakarız hallederiz.
Ahh ahh işte böyle okuyucu. Bu sefer oturup ders çalışıyorum. Biraz yükselsin notlarım, 60-70 yetmiyo valla. Abla insanı onur belgesiyle mezun oluyor bu sene, bizde biraz çalışalım edelim değil mi yaw. Azmettim ekomoniden de geçcem seneye, bir insan her dönem ekonomiden kalır mı yaw? Gerçi ilk dönem devamsızlıktan kalıştım o yüzden gidip girmemiştim finale falan, ama yok seneye vercem söz. YÖK başkanı da çoşmuş zaten, dışarda kalanları üniversitelere alalım diye kontejyanları arttırmaya karar vermiş. Ortalık kalabalıklaşmadan okulu bitirip kenara çekilmek gerekmekte. Sanki şu an üniversitede okuyan herkes üniversite okumaya uygunmuş gibi bir de kontejyanların arttırılması durumunda değişecek olan ortamın havasını düşünmeden edemiyorum.
Evet bence herkes üniversite okumamalı efenim. Gençler Öss'yi geçmekle kalmayıp sosyal ve kültürel bir sınava da tabi tutulmalıdır. (ütopyamı seveyim ehii:D)
Bir de yarın hava güzel olursa çıkıp fotoğraf çekeceğimdir. Klasik olaraktan Beşiktaş Mimar Sinan Fen-Edebiyat'ın önünden başlayıp Ortaköy sahile kadar yürüyerekten, ara sokak takılmacası yaracağımdır, belki Yıldız'a da geçerim ama asıl amacım Ortaköy'deki o yıkık konağın oralara kadar çıkmak. Bakalım havaya bağlı ve yarın ki derslerin durumuna ve alışverişe gidip gitmeyeceğimize ve alacağım yeni notların kalınlığına...
Bugün birde çok istediğim bir kitabı aldım. Ne zamandır almak istiyordum zaten de aklıma gelmiyordu, raflar arasında dolanırken gördüm ve kaptım hemen. Motosiklet Günlükleri. Kitap Che Guevara'nın 23 yaşında çıktığı Güney Amerika yolculuğu sırasında tuttuğu günlüklerinden oluşuyor. Kitabın arkasında bir kaç kişisel resim var çok güzel çok özel. Bir de çocuğuyla çekilmiş bir resmini poster olaraktan kitaba iliştirmişler çok duygulandım falan, öff ağlayacaktım nerdeyse... Che aşkım 9-10 yaşlarında izlediğim bir belgeselle başlamıştı, bir ara onun hikayesini de anlatırım. 9 Ekim'deki kişisel anma törenlerim, mate içme eylemlerim falan... Hey gidi...
Neyse bir de sınav programımı koyayım şuraya ki saatleri uyan varsa gelsin benim yerime bir kaç vizeye girsin, ne olcak yani aaa...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Her Şey Yerli Yerinde
Babam öldü. (şekere bağlı kalp yetmezliği -covid nedenli- babam şeker gibi adamdı zaten) Yeğenim doğdu. (kendime teyze diyorum, hiç zorlanma...
-
Mart; pisileri dama göçermiş. Yoldan geçen adam yakacak kürek arıyor. Adet yerini bulsun diye. "yine çook eskilerden bir hey corç"...
-
Peki biz 2 gün boyunca ne yapacaktık bilgisayarsız. Bizler bağımlıydık o alete. Evde yapacak bişi de yoktu. Laptop ablamdaydı, ablam okulday...
5 yorum:
haha şimdiden başarılar sana ve bol bol kolay gelsin.. bi onur belgesi bekliyorum :p
haber toplama ve yazma teknikleri hakkında hoş anılara sahip değilim!
kitle iletisim seyleri ne guzel derstir bence. her gun olsa girerim o derse ben. benim ev arkadasim okuyordu da bu bolumu gercekten heyecanliydi. icimde kaldigindan mi yoksa :s
motosiklet günlüğü'nü okumaya üşenip filmini izlediğim için pişmanım lan. al oku kritik yaparız hadi baş baş
aha derslere bak! beni de alın, beni de alın...
Yorum Gönder