28 Mayıs 2008

Araya Sıkıştırmaca

Şöyle ne oldu ne bitti ne oluyor ne bitiyor kısaca bi geçiyim hemen...

Hala iyileşemedim efenim, Alice hanım sormuşlar sağolsunlar, hala öksürüyorum kesik kesik ama ayağa kalkamayacak kadar bitkin değilim iyi ki!

İstanbul'a ayak basmış bulunmaktayım, bir sürü işim var, okula uğrayamadım, ev feci durumda, temizliyorum yavaş yavaş.

Kuzen insanı 1 saat kadar önce Kazakistan'a doğru havalanmış bulunmakta, giderken fotoğraf makinemi istedi "şantiyedeki işçiler süper konu bence" diye vıcık espriler yaptı. Hoş gördüm 3 ay yok özleyeceğim zaten bari gider ayak ukalalık yapmıyım dedim. Bu kuzen insanı ve arkadaşı uçağa binmeden freeshoptan 2 şişe viski aldılar, "lan birini bana verin!" dedim duymamazlıktan geldiler, zıkkım içsinler!

Staj işi başlamış gibi bişi, daha tam yerleşemedim gazete mi yoksa tv mi hala belli değil tam olarak. "Ya binalar aynı yerde ben ikisinede koştururum" dedim. Yok birinde karar vermek lazım dediler, gazeteci abilerim tv'de çalışmamı önerdiler, benim idealist "ben yazı yazcam tamam mı!" vıdı vıdılarım işe yaramadı. En kötüsü de kültür sanat bölümü hayallerim bir güzel suya düştü efenim, o bölümde yer olmadığı için değil, üst düzey gazeteci abilerim "ne işin var allasen orda ya, adam gibi siyaset veya ekonomi bölümünde çalış, bir yerlere gelmek istiyorsan seçeneklerin bunlar" dediler. En azından denerim dedim ve kabul ettim, muhabir olarak staja başlayıp üstüne de para ve burs alacak bir adet Mimi, artık sabahları erken kalkıp kahvaltı yapıyor, saçlarını tarayıp temiz kıyafetler giyiyor. Makyaj bile yapıyorum az biraz. O kadar giyinip saç baş yapmaya en azından bir rimel lazım gelir diye fısır fısır sesler geliyor içimden!

Yakın bir arkadaşımın "ekonomi muhabiri oluyorum sanırım olum" dediğim anda verdiği tepki "ahahahahadklşjfsajhgjkalşhhahhakjakjalkfş" şeklinde oldu.

-Gülme ya, çalışcam işte en azından ortamı görürüm ne biliim siivii de yer eder falan bık bık bıdı bıdı...
-Ya kızım sen kim ekonomi kim ya ahahah...
-Ya belki severim nerden biliyorsun?
-Ben kendi işim olmasına rağmen sıkılıyorum, sen mi seveceksin.
(arkdaş para piyasaları mezunu olcak bu sene ve "dealer" olarak çalışcak hayvan gibi para kazancak adi:r bu arada dealer "iş gören" demek ya, ne feci yerlere çekilebiliyor o kelime değil mi yaw, iş bitirici, iş ayarlayıcı falan eheheuhhuehe )
-Abi pis pis güleceğine moral versene ya!
-Aman en azından bi işe yararsın.
-Çok sinirsin olum sen, bi git ya!
-Ekonomi ha? ahauhdgghsfjlşkajaglkşkahauha...

Olan biten bi sürü şey var da koşturmaktan vaktim olmuyor pek oturup yazmaya. İşte; tenis beni bıraktı, İstanbul çok sıcak, evde tek başıma kalmaktansa gidip diğer kuzende kalmayı düşünüyorum, bi de finaller başlıycak okula uğrayıp fotokopi almam lazım, vizelerden sonra hiç derse girmedim özledim gibi gidip derslere giriyim biraz da...

Magnum Double reklamını ne zaman izlesem içim kıpır kıpır oluyor o şarkı nedeniylen, çok kışkırtıcı bişi o be :Ç Louie Austen - Glamour Girl dinliyorum bu ara.

Bi de Efecik dün gece "Antalya'ya gidiyoruz gelsene" dedi yerle bir etti beni. Kalkıp gitmek vardı şimdi hey gidi :(

24 Mayıs 2008

çorba yollayın bana!

hastayım... öyle böyle değil, sorma gitsin.

yandan yemiş sportwoman'lığım kişiliğimi zapt eyledi ya, hani gibip insanların kafasına kafasına ace atma çabasına giriyordum son bir kaç haftadır. he işte; 3 saat halı çırpıcısı gibi görünen, materyali aluminium olan, 290gm'lık bir raketi sallayıp, sonra da 30dk.cık terli terli su içer gibi(ne alakaysa terli terli ikilemesinden sonra hep su içer gibi demek geliyo içimden) mini mini veletlerin oyununu izleyen ben insanı (ki an itibariyle bana insan demeye şahit lazım) bir güzel üşütmüş bulunuyor. hemde hava sıcaklığı 27 dereceykene!

3 gündür sürünüyorum ama çaktırmıyorum fazla. bir bilen ne demiş: kendine bi faydan yoksa bari etrafındakilere zararın dokunmasın! bunu söyleyen tolstoy falan olmalı çünkü bunu bir kişiden duymuştum sadece. neyse; konumuz benim ve ben hastayım!!

o değil daha dün doktorlara, özellikle cerrahlara, kızıp atıp tutarken "ilaç milaç içmem abicim, beynimizi konrtol ediyorlar, o renkli renkli göz alıcı ilaçlarıyla, bizi herşeye boyun eğen koyunlara çeviriyorlar bıdı bıdı bık bık tabi lan öyle, ben biliyorum vik vik vs vs..." şeklinde bir güzel şakıyordum blog sayfalarında, msn pencerelerinde, akşam yemeği masasında, tuvalet kuyruğunda, gece uykumda...

şimdi bu burun akıntısı, boğaz kuruluğu, öksürük tıksırık geçmezse gidip bir tane "daha" güzel turuncu turuncu ilaçcık içmek zorunda kalacağım, bedenime küfürler ede ede hemde... ıhlamur ve nane limon kokusu bile kusma sebebimken demli çayımla idare etmek zorundayım. (çay iyidir demlik demlik içilir!)

bana tavuk suyu çorba pişirip, şevkat göstereceğini söyleyen insan kişisi, gelip çorbacıya gidelim dediği zaman, tekme atmalıydım aslında bi taraflarına ama şükür ki "iki insan arasındaki en kısa mesafe bir doğru oluşturmuyor" du...

sonuç olarak hastayım, dökülüyorum ve bir sıcak çorba pişirenim yok :(

sevin beni :(

22 Mayıs 2008

seda sayan falan izleyip sosyal tutumumuzu ona göre şekillendirmek gerek sanırım,

ben o kadar güçlü biri değilim çünkü...

21 Mayıs 2008

life sucks... and then you die...

an optimist's cry, just like a smile...

bu ingilizce de çok skindirik bi dil be hacı, kafiyesi bile züppece!

15 ay kafiyeli konuşma sende...

dostlar böyle günler içindir, ayrıca tiryakilik kişisel bir seçimdir...

bi de bu kadar psikotik olmasan! boşlukta asılı kalmasan...

"bugün sağnak patladı burda, durup ilahi bir piçlik var bu işte dedim, o sırada yıldırım düştü sanırım bi yerlere"

kahkaha atasım var ama...

hoşçakal:)

belki gelirsin yine...

19 Mayıs 2008

komşum yatıya gelcem aç kapını!

Kiss -?-
Nick Cave And The Bad Seeds - 7 Haziran
Iron Maiden - 2 Ağustos

.
.
.

bir tane daha isim eklenirse bu listeye, oturur ağlarım şerefsizim...

18 Mayıs 2008

zihin karmaşası iyidir zihni açar(!)

uzun zamandır Beirut ve tabi ki de Zach ile ilgili bir şeyler yazasım var, ama nedense toparlayamıyorum bir türlü. nerden baksanız 2 aydır aklımdakileri yazmayı başaramıyorum, fotoğraflara bakıp şarkıları dinleyince aklımda beliren o binlerce kelimeyi toparlayıp mantıklı cümlelere dönüştüremiyorum, kurduğum cümleler benimle dalga geçiyor sanki... süresi belli olmayan bir ara, iptal edilen avrupa turnesi, bir mektuba iliştirilmiş kısa bir not:

Please accept my apologies. I promise we'll be back, in some form.

-Zach

belki diyorum bir şekilde ayartsa birileri, en azından gelse tekrar müziğini paylaşsa, fotoğraf çeksek bir sürü, oturup konuşsak, içsek, gülsek, eğlensek hep birlikte...

ne demiştik karmaşa güzeldir, zihin açar;

13 Mayıs 2008

Uludağ Üniversitesi 2008 Şenliklerinin Son Gününde Bende Ordaydım Yazısı...

Bursa'dan döneli 2 gün oldu. Ama öyle aman aman birşeyler yazacak halim yoktu. Leş gibiydim resmen. Yorgunluktan ve pislikten dökülüyordum. Savsaklaya savsaklaya içimdeki yazma isteği de yok oldu. Bakalım yazdıkça yazarım belki, başladım bir kere..

Fotoğraflara bakarken aklıma takılan bişi oldu sadece, onu öğrenmek isterim hani net alemi denk gelinir vs vs... Amfiteatrda bi grup izledik saat 4 falandı sanırım. Baya iyidiler zevkle dinledim, 6o'lardan çaldılar falan. Ama o kadar reklam yapıp(bilmem nerede bilmem kaçta her hafta programları varmışmış) isimlerini söylemeden gitmeleri çok komikti. Elinde mikrofon birşeyleri sunduğunu sanıp kendi çapında eğlenen güzel sarışında isimlerini söylemedi. En son Hound Dog çaldılar, iyi de icra ettiler, hoşuma gittiler. İsimlerini bilsem iyi olurdu, hani. Fotolarını şey ediyim hani görüp tanıyan bilen olur, sevabına isimlerini bildirsin bana, takıldım yau...




Feci elalem fotoğrafları çekmişim azizim. Bi de böle mal mal bakan insanlar falan girmiş kadrajıma, her bakışımda feci zevk alıyorum sorma ehuhehue :D Heartagram tişörtlü bi çocuk çekmişim, hatırlıyorum eli yüzü düzgün baya yakışıklı bi çocuktu falan fıstık. Tişörtü çekmişim sırtından işte o ara çocuğa bön bön hülyalı gözlerle bakan bi kız girmiş araya, en çok o fotoğrafı sevdim desem yalan olur ama, valla güzel olmuş be yau :D


Yediğimi içtiğimi de sayayım. Görsüzlük diz boyu zaten, benim neyim eksik lan. Yediğim dondurmanın haddi hesabı yok zaten, Magnum Double Çikolatalı, yemediysen ye tavsiye ederim, feci bayıyor çikolata çikolata ama yiyorsun yine de... Bir de pizzalar süperdi azizim, bol malzeme ince hamur, yanında sağlığa çok zararlı fareli böcekli buz gibi kolayla süper yedim, hayvan gibi saldırdım, daldım, parça pinçik ettim... Ablam bira karşıtı bir insan olduğundan bişi içemedik (gidip şarap nirden bulcaksak) o kadar bık bık ettim ama meğer alana alkol sokmak zaten yasakmış (?), bende anlamadım neden, içeri sadece üni. öğrencileri alınıyor ve içki sokmak yasak. O ne biçim şenlikmiş, dandirik konserlere bile kasa kasa taşıyorduk biz azizim. O kadar da bakındım birileri vardır demlenen bende gider merhaba der sokulurum diye ama görmedim kimseyi. Şaşırdım valla ne diim. Ha bak konser sırasında yanımızda bir hatun ve sevgilisi genç vardı, onlar portakal suyuna bişi karştırıp sokmuşlar içeri, kokusundan anlamadım neydi, kesin ucuz votkadır zaten. 2 yudumda yamuldu kız, ben fotoğraf çekerken omuz attı bana(!) dönüp baktım derdin ne der gibisinden, yayvan yayvan güldü falan, bende koptum:D Öyle işte, çok büyük kayıptı şenliğe gidip de içememek, yine sokardım içeri bişiler de işte, mekana yabancıydım daha ilk katılışım, seneye inş. karaborsa votka falan satarım, gitmişken para da kazanırım. Herşey gençler için, gençlik için!...


Uçurtma uçuranlar vardı ama uzaktaydılar baya, kalkıp yürümeye üşendim, sonra pişman oldum. İnsan langırtı varmış bir gün önce, kaçırmışım ona da baya üzüldüm. Öğrendiğim kadarıyla ilk gün Sertab Erener varmış. Ama eski şarkıları revizyona uğratıp saçma sapan bir hale soktuğu için pek dinlemeye giden olmamış, "şarkı nasıl revize edilir lan" dememe rağmen pek bişi anlamadım, daha fazla da sormadım zaten. Ben severim Sertab Erener. Uzun zamandır dinlemedim, izlerdim valla eski yeni fark etmezdi. (adi Dark insanı"ohh iyi olmuş dinleyememişsin" diye gevrek gevrek sırıttı feci kızdım, çıkarcam acısını, içimde kaldı.)

Saat daha 4 ikene, konser alanına gelip yer tutanları görünce bir fena oldum, pis pis sırıttım mirim. Güzel görüntüydü ama, yere çökmüş muhabbete dalmış genç insanlar falan. Aralarına daldım, hani belki vardır zulası olan diye, ıı ııh yanılmışım. Uludağ üniversiteli arkadaşlar çok cici insanlar, gıcık ettiler beni. Hepisine selamlar...



Yazık yau, saat 9'da sahneye çıktı grup. Baya beklediler yani... Konserde ayağıma basan çocuğu zıplıyorum bahanesiyle feci ezdim. Sonra baya muhabbet kurduk kendisiylen, zıpladık şarkı söyledik, su şişesi falan savurduk havaya, kapağı açıp şişe fırlatma fikri çok zekiyceydi, önümüzdeki carpe diem gençlik baya ıslandı. Konserin ikinci yarısında elini kolunu sallaya sallaya öne geçen torpilli insan ben, sonrasında görmedim o arkadaşı. Sigara için teşekkür edemedim bak, burdan edeyim bari, sağolasın hacı... Bir de sarılıp zıplayan iki genç arkadaşa feci çıkıştım "kadrajıma giriyonuz lan, sarılmadan dinleyemiyor musunuz" diye saçmaladım sinirlenip, onlardan da özür dileyeyim bari, isterlerse sevişirler bananeyse, sanki çoook önemli bişi yapıyormuşum gibi kızdım çocuklara. Küçük gördüm ya hönkürdüm resmen (hönkürmek diye bişi vardı ya, ya da benzer bişi gibi gibi...)

Duman ne çaldı pek hatırlamıyorum ama köprü altı çalmadılar, o kadar bağırdı yırtındı millet ama ıı ııh başaramadılar. Bi de ışıklandırmayı beğenmedim azizim, sönüp sönüp yanan bir an da parlayan ışıklar gıcık etti beni. Bir kaç iyi enstantanemin öyle içine edildi. Öyle anlarda iyi küfür ettim ana kumandadaki arkadaşa. Ayrıca o ne biçim bir dinleyicidir yau. Anladım Duman'ın dinleyici kitlesi belli de. Hiç mi konsere gitmedi bu arkadaşlar çok merak ettim. İnsan tepinme hızını ayarlar ki bir şarkıda tepinebilirken diğerinde kuruyup kalma. Bunlar boyna sarılıp sahneye baktı. Hiçbir azma eylemi yaşanmadı. Sıkıldım ara ara... Erdem'in dediği gibi kötü grup değil az bira vardır. Bira yoktu tamam da gençlik içmeden da azardı bizim zamanımızda, ne biliim azizim, bence izleyici sınıfta kaldı. (ben de otoriteyim zaten ehuhehe)





Neyse, elemanlar sahneyi terk eyledi, normal olarak "bi daha bi daha" nidaları yükseldi, ama kimse alanda beklemedi dağılmaya başladı. H. kimliğini kaybetmiş diye oyalandık bizde alanda, zaten ben bi kaç hatuna kulak misafiri olup "bekleyin yau bis e çıkmadan etmezler" dedim. Kıvırcık siyah saçlı olanı "bis?" dedi. Bi an ben mi yanlış söyledim lan falan oldum. Bu gençlerle vallahi anlaşamıyorum azizim, bildiğimden şüphe ettiriyorlar, akıllara zarar!


Bir de neden Batuhan Bey'in fotoğrafını doğru düzgün çekmemişsin diye bir sitem geldi, sevdiğim bir arkadaştan, hemen nedenini çiziktireyim, o da aradan çıksın. Sevmiyorum kendisini hem de ters köşedeydi kendileri, denk gelmedi pek fazla ehuehu:D

Başka bişi olmadı şenlikte, zaten son gündü, yavaş yavaş toparlanıyordu herşey, etraf çöp kaynıyordu. Çok az çöp konteyneri vardı yau. Pislikten kampüsteki kedi, kuş, böcek gibi hayvanlar bile kaçmıştı. Daha fazla çöp konteyneri koymalılar, tavsiyedir.

Arkadaşlarda kaldım işte. Ertesi gün ablamın mezuniyet yemeği için gidip elbise ayakkabı falan aldık. Zevkli hatunum ya, hazır gelmişken bize yardım et dediler falan fıstık. Yardım ettim tabi, onlar mağaza dolaşırken ben kapıda durup erik yedim, eski binaların fotoğrafını çektim. Sonra simit alıp tophaneye çıktık ki hiç akıl kârı birşey değil azizim. Tophane'ye çıkarken bacaklarım bir ara beni bırakıp gitti sandım. Ama hiç oturup dinlenmeden, ara ara durup fotoğraf çekerekten, bir inat ile çıktık. Çay yudumlayıp simit kemirdik, üşüdük... O gecede orda kaldım falan fıstık...

Off amma zırva style yazdım. Ben sıkıldım açıkcası. Tamam yeter bu kadar, eve geldim işte, bitti...

Bir ara da okula gitcem, kısmetse :D

11 Mayıs 2008

Bursa Günlüğü...2

Fotoğrafları arkadaşların pc ye çıkardım da, baya iyi çekmişim lan, övünmek gibi olmasın. Kaan'ın çökmüş gözlerininin karanlığı bile gecenin 10'u olmasına rağmen alenen ortaya çıkmış.(bu nasıl bir cümledir hacı!)


S: H. kızın çektiği fotoları neden feysbukuna koymuşsun hemen.

Mimi: Ehehe ne olacak yaw koy azizim.

H: Hiç yani S. herkes senin gibi mi? Paylaşımcı ol biraz..

S: Hadi ya bak hemen nasıl da hepsini koymuş, telifini öde kıza çabuk.

Mimi: Ehehe sende koyabilirsin feysbukuna sorun yok benim için.

S: Koycam tabi, seni de koycam sorun olmaz dimi?

Mimi: Benim fotoğraflarımı mı? Hani pizza tıkınırken falan çekildiğim?

S: Evet.

Mimi: Ahaha hayvan gibiyim yaw ahaha.. Aman olsun koy ne olacak, takılın istediğiniz gibi...


Ya okuyucu işte böyle... Bu bahsettiğim karakterlerin kim olduğunu bilenleriniz hemen feysbuku açsın, 300 küsür fotoğrafın büyük bölümünü bu iki hatunun albümlerinde mevcut.



Eve bugün dönerim sanırsam, daha kahvaltı etmedim falan... Çay içmem lazım azizim böyle keyfi yaparaktan. Bana evini açan S. ve H. mutfakta kahvaltı hazırlıyor şu an, çay da demlemişler .yirim onları ehehe...


Bir iki tane konser fotoğrafı koyayım okuyucu, Duman hayranı olasım geldi çektiğim fotolara baktıkça, o kadar yani 456 ehehe.. (takılıyorum hocam ehehe )










Güzeldi yaw güzel, eski tanıdıklar yeni tanışılanlar, konserler, uçurtmalar, amatör gruplar, pizzalar, çimler, çöpler vs vs...

Eve döneyim de uzun bir yazı çiziktireyim. Yaz fest.lerine resmen başladım okuyucu haydi hayırlısı, çook başın ağrıyacak...

10 Mayıs 2008

Bursa Günlüğü..

Dün geldim Bursa'ya, Uludağ şenliklerinin son gününe katıldım,. Duman konseri vardı, benimde güzel bir makinem ve tanışık olduğum insanlar.

Şimdi "Heykel'e gideceğiz hadiyin!" diye ayaklandı öğrenci evi ahalisi. Hazırlanmaya başlamaca... Uzun uzun yazmak lazım; yeni tanışılan insanları, tütsü(!) kokulu konseri ve de resim koymak lazım bol bol. En önden konser izlemenin ganimetlerini paylaşmak lazım.

Mimi: "Kaan gülümse hocam!"
S:"Deli misin gülümse diyor ya ahahah"
Mimi: "Ehehehe.."
Tanımadığım çocuk: "Aha güldü lan!"

Akşam evime dönerim sanırım, kendi ortamımda olmayınca rahat yazamıyorum. Bu kaçamak iyi oldu azizim, iyi.

08 Mayıs 2008

Mülksüzler Radyo

Mülksüzler Radyo’nun genel bazı niteliklerini şöyle sıralayabiliriz:

Reklamdan, patrondan, pahalı donanım ve araçlardan, merkezden, piyasa koşullarından bağımsızdır.
Irkçı, cinsiyetçi, tekelci, yasakçı ve militarist her türlü yaklaşımın reddi temelinde ilkelere sahiptir.
Mevcut iletişim teknolojilerini, yukarıda belirtilen yaklaşımlar ve bağımlılıkların dışında kullanma olanaklarını zorlayarak kendine internet zemininde alan açmıştır. Bu yolla, yalnızca bilgisayar, internet bağlantısı ve mikrofon gibi cihazlar aracılığıyla medyayı kendi lehimize kullanabileceğimizi göstermiştir.
Kıyıda köşede kalan kayıtları gün yüzüne çıkarmaya, sokağın seslerine yer vermeye çalışır, kitlesel tüketim için üretilen her türlü iletiye kapılarını kapatır ya da bunları programlarında –kimi zaman dinleyicilerle birlikte- deşifre eder.
Niceliği değil, niteliği önemser. Bu nedenledir ki, bahsedilen konu ya da çalınan müziği bir kişi bile dinlese yayın sürer.
Programcılar, hatta dinleyicilerle dayanışma ve karşılıklı yardımlaşma temeline dayalı ilişkiler örgütlemeyi ve bir programcımızın dediği gibi, ticari bir radyonun dinlenme kaygısıyla asla açamayacağı kapıları açmayı hedefler.

İnisiyatifler var olduğu sürece yayınına devam eder.

http://mulksuzler.net

farkettinmiokuyucublogspotkafadanratingolayınasokuyorbiziherşeyibiroylamayadönüştürmeknedendirdiyesorsamşimdigelirısırırşubloggerlarbeni

07 Mayıs 2008

Varolduğuna inanmayı seçtiğim yaratıcılığım, son 3 haftadır sekteye uğramış durumda. Hani oturup "içimden hiçbirşey yapmak gelmiyor hayat ne sıkıcı yaw" türü cümleler kurmak lazım gelir gibi. Başvurduğum bir yerden olumlu cevap gelmiş, 2 yıl sonra beni beklediklerini belirtmişler. 2 yıl sonra ben sizin yanınıza gelmek ister miyim bakalım onu hiç düşündünüz mü diye geçirdim aklımdan. İnsan ne çirkef bir yaratık değil mi?

Parayı para harcayarak basıyormuşuz bir de, az önce konu edildi yazayım dedim. Malum yazmaya değecek pek bişi yok kafamda.

Annemle babam yine "kendine gel" konuşmaları yapmaya başladı. Kaçmak gerek azizim, uzaklaşmak gerek.

Müzik dinleyip ekşiye entry gireyim bari. Ne güzel bir insanım yaw...Yapacak daha iyi işim yok, çay içip popo büyütüyorum...

06 Mayıs 2008

6 Mayıs 1972

Bu gün günlerden; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan...


...devrim hırçın okyanuslarda yüzen gemilere benzer, uzaktan görenler batacağını zanneder ama bilmezler ki o gemi çok DENİZ GEZMİŞtir...

MARE NOSTRUM*

En uzun koşuysa elbet Türkiyede de Devrim,
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak...
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi...
Acıyorsam sana anam avradım olsun,
Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!
Can YÜCEL
*Bizim Deniz

03 Mayıs 2008

şarap ve çikolata parçalı kurabiye kokusu ve melankoli ve a ton étoile ve acı badem likörü

.
.
.


Rüyada rockstar görmek ne manaya geliyor acaba? Ya da bir rockstarı düşleyip gecenin 3'ünde kurabiye pişirmek, ama pişirdiğin kurabiyelerin bir tekini bile yemek istememek...



Üşenmeyip saatleri saydım.



Annemin izlediği o salak dizinin saatini sordum önce, tam da o zaman başlamıştım o şarkıyı dinlemeye. Sonra bir kaç parmak sayma işlemi ile sonuca ulaştım. Yaklaşık olarak 10 saat boyunca aynı şarkıyı dinlemişim. Yuvarlak bir rakam olması inandırıcılığını kaybettiriyor farkındayım ama sabah 4'de uyuduğumu düşünürsek ve akşama doğru 6'da dinlemeye başladığımı... Tam olarak 10 saat diyerek, kesin bir yargı bile getirebilirim. Dinlemeye perşembe gününün akşamında başlayıp hala aynı şarkının çalıyor olması biraz hastalıklı bir durum olurdu sanırım, o yüzden bu son cümleyi okumamış say.



Rüyamda Bertrand Cantat'ı görmem, 10 saat boyunca aynı şarkıyı dinlememden kaynaklanıyor. A ton étoile... Yıldızın'a... Yani çevirisi öyle olmalı, yine de iyi frasızcası olan birine danışılmalıdır. Bana güvenmeyin.



İlk kaydı o kadar da güzel değildir bu şarkının, Yann Tiersen el atınca unutulmayanlar listesine girmeye değecek güzelliğe ulaşmıştır. Bertrand Cantat deyince çoğu insanın aklında, sevgilisini döverek öldüren bir caninin belirmediği zamanlardı o zamanlar. Ben daha gençtim...



Dinleyenin, elindeki kadehi göğe kaldırıp uzaklara daldığı ve gözlerini kapatıp müziğe başını sağa sola hafifce sallayarak eşlik ettiği şarkıdır "a ton étoile"...



Üşenmezsem sayfaya koyarım şarkıyı...



Ve koymuşsam, ve sen "bu ne ya!" deyip sesi kısmamışsan, şu an çalıyor olması lazım... Bertrand "a ton étoile" diyen sesi, Tiersen ise kemanları ve akordeonuyla içine işleyip, kapılarını çalmış ve ruhuna konuk olmuş olmalı.



Kırmızı şarabın da varsa eğer, gözlerini kapamanı öneririm...

.
.
.

01 Mayıs 2008

Miskin Günler

Bu aralar oturup pek yazmaya-çizmeye-kurmaya vakit ayıramıyorum, baba evinde olunca insana bir rehavet çöküyor sanki, anlayamadım gitti.

Sabahtan beri ne yapacağını şaşırmış biri gibi evde dolanıyorum, aslında dolanıyorum da denemez, bu saate kadar mutfakta oturuyordum, annemin "yemek yapcam gidip salonda oturur musun" demesiyle salona geçtim şu an.

MySpace'den müzik dinliyorum, az önce Volkan Karaman adlı bir müzisyen eklemiş beni, kabul ettim ve onun parçalarını dinliyorum, tavsiye ederim çocuk iyi çalıyor azizim. Hele bir parça var ki; 1967, çok iyi icra edilmiş, pek bi beğendim, dönüp dönüp tekrar dinliyorum. Dur url şey ediim mirim, hemen: http://www.myspace.com/volcankaraman

Malum zamanlardan mıdır ne, bu aralar feci acıkıyorum, gecenin bir yarısı ton balıklı sandviç çeker mi insanın canı yaw, bu ne pis boğazlılıktır(?) Şimdi de oturmuş yoğurtlu ıspanak yiyorum, zeytinyağlı böyle soğuk soğuk, mis gibi... Aklıma Barış Manço yememiz gerektiğini söylüyor diye ıspanak yemeye başladığım zamanlar geliyor. Salak çocukluk zamanlarımdan kalma, özlemle andığım yegane şeylerden birisidir Barış Manço ile Adam Olacak Çocuk... Hey gidi deyip kendimi çok yaşlı hissediyorum bazen, tiksiniyorum böyle anlardan, oturup "bizim çocukluğumuzda..." ile başlayan kof cümleler kurmak geliyor içimden. Sonra bakıyorum, istesem o şekil bir insan olabilirim. Ama yok, kalsın, demeliyim, henüz erken...

Annem şu an arka odanın camından bir velete "yavrucum kediden ne istiyorsun, neden kovalıyorsun" şeklinde uyarı yapıyor. Ben asla camı açıp birilerine özelliklede küçük çocklara "hişt hoop alo ne yapıyorsun" şeklinde uyarı yapamam. Benlik değil yaw, ne bileyim. Kendi yaşıtlarımla laf yarıştırırım hatta benden büyüklerle de o şekil konuşmalar yaparım ama iş çocuklara gelince çekiniyorum, hakkaten çok saçma ama öyle, el kadar bebelerden tırsıyorum lan, şimdi fark ettim...

Ya bak takıldım şimdi acep neden çekiniyorum veletlere bık bık yapmaktan. İlginç ehehehe :D

Kahve içcem ben, bi de şu Volkan Beyin profili karıştırcam, baya beğendim yaw...

Kırlangıç Sorunu

İki yıldır ormanın ortasına inşa edilmiş güzel bir sitede yaşıyorum. Neden ormanın ortasına inşa edilmiş güzel bir sitede yaşıyor...