03 Aralık 2007

Farklı Heyecanlar deneme hikayelerim "Geleceğe Bakabilmek" den bir bölüm..

Bugün evden çıkmamalıydım. Aklımdan geçirdiğim tek düşünce bu... Bugün... Evden... Çıkmamalıydım... Peki evde kalsaydım ne olacaktı, her zamanki şeyler. Gereksiz işler,boş bakışlar,zorla intihar ettirilen koca bir gün daha yaşayacaktım... Belki de bugün yataktan hiç çıkmamamlıydım. Aslında dün de yataktan hiç çıkmamalıydım. Ama doğruya dün kendi yatağımda uyanmamıştım ki...

Daha fazlasını isterken hiçbirşeye sahip olamayanlar ya da herşeye sahipken hiçbirşeyi olmayanlar... İkisinin arasında hiçbir fark yok... Sonuç yine aynı. Yok... Bir de kalabalık içinde yürüken beyninde çalan şarkıyı dinleyen tipler vardır. Sahip olmadıkları acıları yaşıyormuş gibi bakarlar etraflarına,hani şu filmlerde kullandıkları bir sahne tekniği vardır ya, akrep yelkovanın peşinden koşar,gün akar, herkes hızlıca geçer gider yanından,sen o hızın dışında onlara bakarsın falan... Motion blur durumunun daha ağırlaştırılmış acı hissettirme hali yani... Çok fena birşey bence, insana boşlukta hissini aşılayan o tür sahneler çekmemeleri gerekir... Her neyse, bugün de bir kutuya tıkıp köprüden aşağı atmak istediğim günlerden biri işte...Ve ben yine yürüyorum...

Her gün aynı yerden gazete alıyorum. Dükkan sahibi artık tanıdı beni. Daha söylemeden istediğim gazeteleri toparlayıp elime veriyor ve nezaketen soruyor "Başka bir arzunuz?" "Hayır,teşekkür ederim,iyi günler." Aslında o kadar çok arzum varki... Hangi birini anlatsam... Anlatsam dinleyen olur mu ki? Üzerinde düşünmeye gerek olmayan bir durum... Yürümeye devam,köpeklerini dolaştıran acınası insanlara bakmamaya çalışarak, adım saymaya devam... Sabah kahvemi hep aynı dükkandan alıyorum...Meşhur "Starbucks" hani,bence adı "Starfucks" olmalıydı.Çünkü hangi saatte gidersem gideyim, içerdekilerin çoğu kahve içmek için bulunmuyor orada.Hatta bardaklarından bir yudum aldıklarında,aslından içtiklerinin ne olduğunu bilmediklerini, kahve tadını tanımadıklarını yüz ifadelerinden anlıyorsunuz. Ama haklılar havalı bir yer Starfucks. Ben mi neden oraya gidiyorum?Bilmem, belki tezgahtaki kız çok güzel ondandır.Her sabah bana nasıl olduğumu soruyor. Ne cevap verdiğim önemli değil,nasılsa dinlemiyor beni, bu da benim hoşuma gidiyor... Bir gün beni dinlemediğinin kanıtı olsun diye nasılsınız sorusuna cevap olarak" Harikayım ve seni şu tezgahın üzerinde becermek istiyorum!" diyeceğim... O bana bakıp "Bir büyük boy Caffé Latte, hemen geliyor" diyecek ve artık ezberlemiş olduğu ismimi kağıt bardağın üzerine yazıp "Nakit mi kredi kartı mı?" diye soracak...

Güzel bir kız aslında ama o da diğerleri gibi ilgisiz, sadece kendini düşünen tiplerden. Onun da tüm diğer kadınlar gibi bu hayattan istediği şey aynı. Onu sevecek bir adam,rahat bir yaşam,ona saygı duyan bir çevre vs vs vs... Filmlerde ve kitaplarda okuduğunuz o arzulu kadınlar gerçek hayatta karşılaşamayacağınız tiplerdir. Boşuna hayal kurmayın yani.En olmadı, alın elinize kalemi sizde bir tane onlardan yaratın. Asla gerçek olmayacak fantazi kadınınızı yazın,çizin,karalayın... Yaşayan her kadın sorundur bir erkek için, en iyisi kafanızda yarattığınız kadınla dertleşin ve seks için kuralları olmayan kadınlarla buluşun.Ama dikkat edin,kendi evinizde değil onların mekanına buluşun.Onlara gidin ki sabah duşmuş,kahvaltıymış,geçirilen gecenin duygusal paylaşımlarıymış vs vs ile uğraşmadan istediğiniz anda çekin kapıyı çıkıp gidebilin... Böyle yaşamak mı olurmuş diyen insanlara inanmayın sakın,onlarında farklı bir bok yaşadıkları yok,onlar da içinde boğuldukları pisliğin farkındalar ve rol yaparak dindiriyorlar acılarını,gerçek anlamda zevk almıyorlar hiç birşeyden.Siz en azından, sizinde yaşadığınız hayatın boktan olduğunu anlayana kadar iyi vakit geçirirsiniz. Tecrübeyle sabittir ve tecrübe eden kişi hiç pişman değildir.

Şu bardağınız hazır olunca çığırtkan gibi adınızı bağırmaları da olmasa, süper mekan olacak şu Starfucks. Kendi adını duymaktan hoşlanmayan insanlar varken, ki bu ben oluyorum,bir de etraftaki yabancıların adınızı duyması daha bir sinir bozucu oluyor.Aslında benim şu, günün hangi saati olursa olsun açık olan,kapısı açıldığında dışarı koca bir sigara dumanı bulutu çıkan barlardan bulmam gerekiyor. Kapı açılınca dönüp nasıl biri geldi diye bakmayan,kendi sefil acısıyla başbaşa oturup içen insanların olduğu bir yer bulmam lazım. Belki o zaman benden daha kötü durumda olanlara bakıp egomu tatmin eder,kendi sefilliğine acıyanlara tiksinerek bakar, normal bir insan olurum. Kim bilir?

Kim bilir? Cevabı olmayan saçma bir söz kalıbı daha. Gelecek dedikleri şeyin ne zaman geleceğini bilmeyen insanların "hadi bari istediği zaman gelsin de gelirken yanında ne getirsin acaba" türü düşüncelerinin, iyiyi umma cabası. "Ne getirise getirsin lan,gelmesini isteyen var mı ki getireceğiyle ilgilenelim" diyen yok. Yaşadığı boktan hayatın bir gün düzeleceği masalına inanan zavallıların cümlesidir "kim bilir?" belki,keşke... Ve o zavallılar, beş yıl sonraki gelecekte durup hala keşke,belki,kim bilir demeye devam eder,siktir çekip küfür edeceğine iyiyi ummaya çabalarlar.

Beyaz tenli bir kız vardı eskiden,tanıdığım,öpüştüğüm,seviştiğim... Bir gün "Sandığından daha yanlızsın ve bir gün bunun farkına varınca çektiğin acıyı gülerek saklayamayacaksın kimseden,maskelerin işe yaramayacak,çırılçıplak kalacaksın" demişti.Neden bahsettiği hakkında düşünmek yerine uzanıp onu öpmek daha işime gelmişti. Şimdi aklıma gelince düşünüyorum... Gerçekten hissettiği için mi söylemişti onları yoksa sadece "seni senden iyi tanıyorum" üstünlüğü mü taslamaktı amacı. "Geleceğe bakmak istememen onun orda olmadığı anlamına gelmez, kendine yön vermediğin sürece hep aynı boşluğu hissedeceksin.Peki ne zamana kadar savrulmayı planlıyorsun,bir gün yorulacaksın..." demişti. Onun sözlerini çok iyi hatırlıyorum ama o sözlere ne cevap verdiğimle ilgili en ufak bir fikrim bile yok...

Geleceğe bakmak istememek... Bunu düşünüyorum hala... Bir bilinmeze nasıl bakılır ki diyorum... 5dk. sonra elimdeki kahvenin soğuyacağını biliyorum,bu daha hızlı mı içmem gerekir demek. Ya da 10dk. sonra otobüsün geleceğini biliyorum,bu daha mı hızlı yürümeliyim demek. Diyelim ki 8 yıl sonra öleceğim bu ne demek peki? 4dk. sonra kahvem tamamen soğuyacak, sıcakken içmeliyim onu,yani daha hızlı olmalıyım... 9dk sonra otobüsüm gelecek, adımlarımı hızlandırmalıyım,belki de durağa kadar koşmalıyım. 8 yıl sonra öleceğim... Peki ne yapmalıyım? Kahve soğursa çöpe atarım,otobüsü kaçırırsam taksiye binerim... Ölümümün alternatifi yok.

Geleceğe bakabilmek...Neden? Nasılsa bir alternatifim yok... Sonuca ulaştığım yolun ne önemi var ki?

.
.
.

Hiç yorum yok:

Kırlangıç Sorunu

İki yıldır ormanın ortasına inşa edilmiş güzel bir sitede yaşıyorum. Neden ormanın ortasına inşa edilmiş güzel bir sitede yaşıyor...