31 Ocak 2009
politik fikir şeysi.
Selam insan.
Davos'ta krize neden olmuş bizim Recep Tayyip Erdoğan.Yazacaktım aslında ama biraz durup bekledim bakalım neler diyecekler diye. Uydudan canlı kanlı izliyordum bende, tıpkı bir araştırmacı gazeteci edasıyla, çok eğlendim açıkcası, Erdoğan'ın David Ignatius'a aparkat indireceğini düşünmüştüm, tam da sağında oturuyordu zaten, iyi bir seyirlik olurdu bence. Ama olmadı, onca siniri Perez'e ettiği bir kaç hakarete varan cümle ile geçiştirdi (ki haklılık payı olsa bile edilmeyecek laflardı) Ignatuius'u (nasıl telaffuz ediliyorsa) da paneli terk ederek protesto etti. Ama fark etmişsinizdir nasıl kıpkırmızı oldu sinirden. Hele David beyamca iyi kurtuldu lan, piçak falan da çekebilirdi o an, yanağa bir faça falan, olur olur yani. Farklı bir tavır koyma oldu ama iyi oldu. "Türkiye çadır devleti değildir!" lafını da sevdim ayrıca, gerçi şimdi İsrail heyetinin Türkiye ziyareti sırasında bu başkanlar 5 saatlik bir görüşme yapmışlardı sonra da dostça ayrılmışlardı falan, ardından (3 bilemedin 5 gün sonra)İsrail Filistin'e bomba yağdırmaya başlamıştı. Düşününce "kime ne yutturuyorsunuz lan!" diyesim de gelmiyor değil. Ama durup izlemek lazım biraz daha bakalım, neler olacak. Hem bendeniz facia ibremi çoktan Obama'ya ve Afganistan-Pakistan politikasına çevirdim. Obama Pakistan saldırısı ile ilk siftahını hiç gecikmeden yaptı. (ki adam daha seçilmeden öce demişti "Pakistan'ı vurabilirim, El Kaide ve Taliban'ı bitirmek istiyorum." diye. Dememişmiydi? Demişti abi, aç bak var, okudum ben NYT'da) Bush düşüyordu falan gülüyorduk lan en azından.
Neyse; çok sıkıcı konular bunlar harbi, yani kendileri bile ne yaptığını bilmezken bu adamların ne yaptığı ve yapacakları hakkında fikir yürütmeye çalışmak... Gerçekten çok saçma ve gereksiz.
Davos'ta krize neden olmuş bizim Recep Tayyip Erdoğan.Yazacaktım aslında ama biraz durup bekledim bakalım neler diyecekler diye. Uydudan canlı kanlı izliyordum bende, tıpkı bir araştırmacı gazeteci edasıyla, çok eğlendim açıkcası, Erdoğan'ın David Ignatius'a aparkat indireceğini düşünmüştüm, tam da sağında oturuyordu zaten, iyi bir seyirlik olurdu bence. Ama olmadı, onca siniri Perez'e ettiği bir kaç hakarete varan cümle ile geçiştirdi (ki haklılık payı olsa bile edilmeyecek laflardı) Ignatuius'u (nasıl telaffuz ediliyorsa) da paneli terk ederek protesto etti. Ama fark etmişsinizdir nasıl kıpkırmızı oldu sinirden. Hele David beyamca iyi kurtuldu lan, piçak falan da çekebilirdi o an, yanağa bir faça falan, olur olur yani. Farklı bir tavır koyma oldu ama iyi oldu. "Türkiye çadır devleti değildir!" lafını da sevdim ayrıca, gerçi şimdi İsrail heyetinin Türkiye ziyareti sırasında bu başkanlar 5 saatlik bir görüşme yapmışlardı sonra da dostça ayrılmışlardı falan, ardından (3 bilemedin 5 gün sonra)İsrail Filistin'e bomba yağdırmaya başlamıştı. Düşününce "kime ne yutturuyorsunuz lan!" diyesim de gelmiyor değil. Ama durup izlemek lazım biraz daha bakalım, neler olacak. Hem bendeniz facia ibremi çoktan Obama'ya ve Afganistan-Pakistan politikasına çevirdim. Obama Pakistan saldırısı ile ilk siftahını hiç gecikmeden yaptı. (ki adam daha seçilmeden öce demişti "Pakistan'ı vurabilirim, El Kaide ve Taliban'ı bitirmek istiyorum." diye. Dememişmiydi? Demişti abi, aç bak var, okudum ben NYT'da) Bush düşüyordu falan gülüyorduk lan en azından.
Neyse; çok sıkıcı konular bunlar harbi, yani kendileri bile ne yaptığını bilmezken bu adamların ne yaptığı ve yapacakları hakkında fikir yürütmeye çalışmak... Gerçekten çok saçma ve gereksiz.
22 Ocak 2009
8 gün önce burktuğum ve bilmem ne bağlarımı zedelediğim bilekleğimi bugün yine burktum. ne büyük salaklık değil mi? evet öyle, dikkat eder insan biraz de beni azarla okuyucu, kızmayacağım.
bugün erdemle buluştuk yine ki onunla buluştuğum gün burkulmuştu zaten bileğim tam evlerinin kapısına geldiğimizde. bugünse otobüsten inip sahile doğru yürürken burktum bileğimi. ki otobüste bileğimin artık iyileştiğini yürüyebildiğimi sadece hafif morlukların kaldığını falan konuştuk. sonra indik yürüyoruz sahile...
"aaahh!..." (can hırac yanındakinin koluna yapışmaca)
"ne var ne oldu?"
"sana aynı bileğimi yine burktum desem"
"şaka mı yapıyorsun?" (ki haklı çocuk benden beklenir böyle iğrençlikler)
"hayır oturmam lazım"
yaklaşık 15dk. boyunca ordaki bir kebapçının ya da bilmiyorum lokanta gibi birşeyin dışardaki masasına oturduk. ben inanamıyorum bu olana, aynı bileği aynı mekanda aynı kişinin yanında aynı salak muhabbetleri yaparken yine burktum. var bir pisliklik ama bakalım.
doktora falan gidelim dedi arkadaşım ama istemedim, şişti ve morardı yine ama seke seke yürüyebiliyorum gibi. oturduğumuz yerde baya güldük bu salak olaya ama yılmadım ve destek alıp seke seke, dinlene dinlene yürüdüm sahilin sonuna kadar, extramı içtim fotoğraf çektim müzik dinledim eve dönerken alışveriş bile yaptım yani o derece inatçıyım. şimdi yine çok güzel bir şişilğim ve etkileyici moruklarım var bileğimi merhemleyip sargılama işlerine devam edeceğim.
bir kere daha olursa kırılır artık diyorum.
fotoğraf:gölcük/değirmendere sahil, yeşil bir gelecek için fabrika bacaları ve evet merceklerimi temizlemem lazım.
fotoğraf editi: bu fotoğrafı ben değil erdem bey çekmiş, onun eseridir efendim. karışıklık için özür dilerim, zaten anlayanlar olmuştur belki ben olsam daha iyi çekerdim ehuehuhee...)
uyanınca mırıldanılan şarkılar vol.4
(hakim blog rengine uygun video klip arayan tek deli ben miyim acaba blogger aleminde?)
21 Ocak 2009
höööaaah!..
ne sıkıcı bir gün. anlamadım nedir bugünü daha da sıkıcı yapan ve beni dışavurumculuğa salan. fransızca yeterlilik sınavından sonra ver elini Paris veya Nice dedim dün akşam, bu sabah vazgeçtim. çok boş geliyor lan, nedir yani? gidip avrupa'da okusam çok çok farklı, kültürlü, bilmem neli bir beyaz türk mü olacağım? hiç de bile! gidip yer, içer, sıçar en fazla da bir kaç adam ve kadın kafalarım ben orda, ha elimde diplomam ile paşa paşa dönerim o ayrı mesele. bu avrupa'da lisans, master, dil kursu vb. olayların gerekliliğini kafam almıyor hala. paris'e gitsem gezer tozar yemek yerim ne işim var 12 kişilik dilini bilemdiğim insanalarla dolu dil kurslarında veya ömrü hayatım boyunca hiç bir işime yaramayacak şeylerin öğretildiği üniversitelerde. en azından zamanında dalgasına yazıdğım dsöyl'den madde 4 gerçekleşmiş olur. bu da birşeydir. höaah acıktım ben!..
18 Ocak 2009
sitcom yaşamlar
Sosyal mesaj içerikli bir başlık oldu değil mi? Sitcom yaşamlara sahibiz gerçekten, birilerinin izlediği "ne olacak acaba" dediği yaşamlarımızı harcıyoruz birşeylerin peşinden sürüklenip. Herkes aynı durumda. Yaşamaya çabalıyoruz, arada durup nefes alabiliyorsak ne güzel.
Geçen gün uzun uzun dinledim birini, hani dedim bu kadar nefes tüketiyor vardır bir bildiği, bir bilmemizi istediği... Hem üzülüyorum ben, çok önemli bir şey anlattığını sanan ama aslında kimsenin iplemediği insanları görünce. Çok saçma, adam eften püften şeyler hakkında kitap yazıp panel konuşmacısı oluyor falan, sen oturup kendine üzül asıl, değil mi? Beş para etmez adamlardan hayat dersi alıp hayata atılma çabasındasın, gitmiş milyonlar kazanan ve cümlelerine "70 milyona sesleniyorum burdan" diyerek başlayan biri için üzülüyorsun.
Aslında bunu anlatmak istemiyordum bir dakika lütfen, şerefine kadeh kaldırabileceğim şeylerin yoksunluğundan bahsetmek istiyorum. Tanımadığım birilerinin sözlerinden alıntılar yapmak geçiyor aklımdam ama içimden gelmiyor açıkcası gereksiz buluyorum artık filmlerde ve kitaplarda anlatılan hikayelerden kendime pay biçmeyi. Sadece şunu bilin ki; şişedeki son yudum %89 tükürüktür.
Sitcom yaşamlar diyerek başladım ama vazgeçtim ahkam kesmekten. Belki başka zaman.
ve bir adet tadımlık...
Geçen gün uzun uzun dinledim birini, hani dedim bu kadar nefes tüketiyor vardır bir bildiği, bir bilmemizi istediği... Hem üzülüyorum ben, çok önemli bir şey anlattığını sanan ama aslında kimsenin iplemediği insanları görünce. Çok saçma, adam eften püften şeyler hakkında kitap yazıp panel konuşmacısı oluyor falan, sen oturup kendine üzül asıl, değil mi? Beş para etmez adamlardan hayat dersi alıp hayata atılma çabasındasın, gitmiş milyonlar kazanan ve cümlelerine "70 milyona sesleniyorum burdan" diyerek başlayan biri için üzülüyorsun.
Aslında bunu anlatmak istemiyordum bir dakika lütfen, şerefine kadeh kaldırabileceğim şeylerin yoksunluğundan bahsetmek istiyorum. Tanımadığım birilerinin sözlerinden alıntılar yapmak geçiyor aklımdam ama içimden gelmiyor açıkcası gereksiz buluyorum artık filmlerde ve kitaplarda anlatılan hikayelerden kendime pay biçmeyi. Sadece şunu bilin ki; şişedeki son yudum %89 tükürüktür.
Sitcom yaşamlar diyerek başladım ama vazgeçtim ahkam kesmekten. Belki başka zaman.
ve bir adet tadımlık...
15 Ocak 2009
Dün insanlığı kurtardık...
Selam müdür, n'aptın? (Sayın Tolga Çevik, benden telif isteme çirkefleşirim!...)
Kendimi sakatladım. Dün arkadaşımla buluştum din,devlet,felsefe ve insan üzerine boş boş konuştuk. Sahilde oturup buz gibi biralarımızı içerken muhabbetin dibine vurduk.(dibine vurmak, dibini bulmak mıydı yoksa?) Bir beyamca geçti önümüzden, biraları görünce kafasını iki yana salladı, iç geçirdi. Sanırım içinden; " bu gençlik de amma bozuldu" demiştir. (yok lan bu birasından keyifle bir yudum daha alan arkadaşımın cümlesiydi, yüksek sesle söylediği...) Hava olsun diye bira içen (dötünden 'ben aslında votka içerim ya bira kesmez beni' diye palavra sıkan) ergenlerden sandı bizi. Halbuki 20 küsür yaşında (küsürmüş, topu topu 23!) 2 adet insan müsvettesiydik, denize karşı zıkkımlanan. Kimseye zararımız yoktu kendimizden başka. (kopun benden Selby ve Aronofsky!..) Bence o beyamca bize bakıp;
"asla bu gençler gibi olamadım ve olamayacağım... bu yaşıma kadar inançlı biri oldum, iman sahibi... tek bir yudum içmedim o şeyden, asla tadını bilemeyeeğim, asla bir kızla sahilde oturup şu ipne gibi (küfür edilebilir din affeder bu tür şeyleri) muhabbet etmedim, şimdi gitsem yanlarına bir yudum istesem sakalımla dalga geçer puştlar, zaten 1 yudumcuk içsem direkt cehenneme atarlar beni, bunca yıldan sonra tehlikeye atmamalı şeytana uymamalı, varsın onlar eğlensin şimdi son gülen iyi gülermiş, en iyisi yobaz maskemi takıp 'cıkıs cıkıs cıkıs' diyeyim..."
diye düşündü. Ya da düşünmedi. Düşünmek nedir onu bile bilmiyor belki. Neden mi böyle düşünüyorum? Bilmem, böyle olmalı çünkü, başka hiç bir şey için hor görmez insan başkasını, merak de veya kıskançlık, neyse ne... Her kim hangi biçimi seçtiyse yaşamak için kabulümdür, benim seçtiğim yolu aşağılamadığı sürece.
Çok güzel bir morluğum ve etkileyici bir şişiğim var sol bileğimde. Kendisini 3.kere mundar edişim bu. (mundar etmek-?-) Finaller yalan oldu gibi. (bileğimi burktum çok çok çok feci yaaa -bahane çıktı oleey!-) Keklik gibi sekip ev ahalisinin (ablamın) benimle dalga geçmesi için zemin hazırlıyorum. (yaralı keklik, tombul bıldırcın, sek sek sekerek Mahmureee!, tey tey çocuğum tey tey vs.) Acizlik çok kötü, geceleri ağlıyorum bu yüzden yastığım ıslanıyor. (17 yaş tripleri #4, ilk 3 şöyle ki; #1 kimse beni anlamıyor, #2 hayat iğrenç, #3 bu hoca bana taktı abiicim...)
Dün insanlığı kurtardık, karşılık beklemiyorum. (kendi adıma)
Salondaki kanepelerden birine yatıp boş boş takılıyorum günboyu (kitap okuyup fransızca çalışmaca) televizyona sardım, yeni favorim "Kelime Oyunu" adındaki yarışma programı. (...sıradaki sorumuzun cevabı 8 harfli bir kelime, evet sorumuzu görelim, işte sorumuz geldi; kaygan sporcu(?), kaygan sporcu sizce ne olabilir Muhittin bey? (Tolga Çevik... Telif... çirkefleşirim!..) isterseniz harf satın alın.........) Denk gelirseniz izleyin, Kanal 1, 18:15.
Cuma günü İstanbul'a dönecektim, haftasonu için plan yapmıştım ne güzel. Gel gör ki salondaki kanepeye çok alıştı mabadım, pilates yalan oldu, bilek kırılsa belki bir umut rahat eder.
Cevap "pehlivan" buarada.
Kendimi sakatladım. Dün arkadaşımla buluştum din,devlet,felsefe ve insan üzerine boş boş konuştuk. Sahilde oturup buz gibi biralarımızı içerken muhabbetin dibine vurduk.(dibine vurmak, dibini bulmak mıydı yoksa?) Bir beyamca geçti önümüzden, biraları görünce kafasını iki yana salladı, iç geçirdi. Sanırım içinden; " bu gençlik de amma bozuldu" demiştir. (yok lan bu birasından keyifle bir yudum daha alan arkadaşımın cümlesiydi, yüksek sesle söylediği...) Hava olsun diye bira içen (dötünden 'ben aslında votka içerim ya bira kesmez beni' diye palavra sıkan) ergenlerden sandı bizi. Halbuki 20 küsür yaşında (küsürmüş, topu topu 23!) 2 adet insan müsvettesiydik, denize karşı zıkkımlanan. Kimseye zararımız yoktu kendimizden başka. (kopun benden Selby ve Aronofsky!..) Bence o beyamca bize bakıp;
"asla bu gençler gibi olamadım ve olamayacağım... bu yaşıma kadar inançlı biri oldum, iman sahibi... tek bir yudum içmedim o şeyden, asla tadını bilemeyeeğim, asla bir kızla sahilde oturup şu ipne gibi (küfür edilebilir din affeder bu tür şeyleri) muhabbet etmedim, şimdi gitsem yanlarına bir yudum istesem sakalımla dalga geçer puştlar, zaten 1 yudumcuk içsem direkt cehenneme atarlar beni, bunca yıldan sonra tehlikeye atmamalı şeytana uymamalı, varsın onlar eğlensin şimdi son gülen iyi gülermiş, en iyisi yobaz maskemi takıp 'cıkıs cıkıs cıkıs' diyeyim..."
diye düşündü. Ya da düşünmedi. Düşünmek nedir onu bile bilmiyor belki. Neden mi böyle düşünüyorum? Bilmem, böyle olmalı çünkü, başka hiç bir şey için hor görmez insan başkasını, merak de veya kıskançlık, neyse ne... Her kim hangi biçimi seçtiyse yaşamak için kabulümdür, benim seçtiğim yolu aşağılamadığı sürece.
Çok güzel bir morluğum ve etkileyici bir şişiğim var sol bileğimde. Kendisini 3.kere mundar edişim bu. (mundar etmek-?-) Finaller yalan oldu gibi. (bileğimi burktum çok çok çok feci yaaa -bahane çıktı oleey!-) Keklik gibi sekip ev ahalisinin (ablamın) benimle dalga geçmesi için zemin hazırlıyorum. (yaralı keklik, tombul bıldırcın, sek sek sekerek Mahmureee!, tey tey çocuğum tey tey vs.) Acizlik çok kötü, geceleri ağlıyorum bu yüzden yastığım ıslanıyor. (17 yaş tripleri #4, ilk 3 şöyle ki; #1 kimse beni anlamıyor, #2 hayat iğrenç, #3 bu hoca bana taktı abiicim...)
Dün insanlığı kurtardık, karşılık beklemiyorum. (kendi adıma)
Salondaki kanepelerden birine yatıp boş boş takılıyorum günboyu (kitap okuyup fransızca çalışmaca) televizyona sardım, yeni favorim "Kelime Oyunu" adındaki yarışma programı. (...sıradaki sorumuzun cevabı 8 harfli bir kelime, evet sorumuzu görelim, işte sorumuz geldi; kaygan sporcu(?), kaygan sporcu sizce ne olabilir Muhittin bey? (Tolga Çevik... Telif... çirkefleşirim!..) isterseniz harf satın alın.........) Denk gelirseniz izleyin, Kanal 1, 18:15.
Cuma günü İstanbul'a dönecektim, haftasonu için plan yapmıştım ne güzel. Gel gör ki salondaki kanepeye çok alıştı mabadım, pilates yalan oldu, bilek kırılsa belki bir umut rahat eder.
Cevap "pehlivan" buarada.
Masadaki çiçekler öldü.
09 Ocak 2009
.
.
.
Şimdi işin ilginç yanı gazetecilik okuyor olmama ve hocalarımın bana bakıp "senden ya ekonomi ya da siyaset yazarı olur yavrucum" demelerine rağmen zerre haz etmem politik konulardan. Siyasetten anlamam demiyorum, az buçuk fikir beyanatı bile yaparım bazen bazı insanların arasında bazı muhabbetler sırasında ama nedense başlattıkları şeylerin sonunun ne olacağını bilmeyen insanların işlerini konuşmanın herhangi bir farklılık yaratmayacağı kanısındayım.
İsrail'in Filistin'e saldırması olayını kınıyoruz hepimiz değil mi? Kınamamak imkansız mail kutularımız dolup taşıyor kendi memleketini parayla satanların fakir halkı ortada bırakıp gitmesine bir ses çıkarmamız lazım değil mi? Meydanları doldurup Hamas sloganları atmak çözüm çünkü evet. Hazırlıklı ol okuyucu çünkü daha çok mail alacaksın ve haberleri izleyemeyecek duruma geleceksin. İnsanların (din dil ırk farketmez) ölümlerini izleyeceksin haber diye, aslında hiç bir ölüm haber değeri taşımıyor biliyor musun? BBC'de 10, CNN'de 8 saniyelik altyazı değeri var ölenlerin. Aslolan diplomasi, aslolan toprak, aslolan silah ve güç.
Hazırlıklı olmak lazım çünkü her ne yaptıysak olmadı. Ortadoğu'da İsral'i ehlileştirme çabasına giren sayın Başbakan'nımızın "zorunlu" başarısızlığının sonucu karışan işler benim fikrime göre daha da kötüleşecek. Nasıl? Filistin'den sonra önce Lübnan'a sonra da Suriye ve Mısır var sırada. Komplo teorisi falan değil kağıt üzerinde koordinat belirleme...
Birleşmiş Milletler'in bu kadar acizleşebildiğine ne demeli peki. İsrail'i kınama kararı alıp Amerika tarafından durdurulan ve veto hakkını bile kullanamayan bir Birleşmiş Milletler! Komik değil mi? Ne kadar işlevsizmiş Birleşmiş Milletler.
Hadi teori üretelim; Araplar birleşmiş(!) İsrail'e karşı saldırı hazırlığı başlıyor.
1- Selam 3. Dünya Savaşı, biz maymunları bekliyorduk...
2- 3. Dünya Savaşı mı? Amerika İsrail'i vurdurmaz!
3- Rusya, Kuzey Kore, Çin tek bir ağızdan "Amerika, Amerika biz varız burda."
Saniyesinde Dünya Savaşı çıkardım değil mi? Korkma ama gidişat bu. Çok beklediler zaten ben daha erken bekliyordum.
Mülayim müslüman Türkiye'ye ne olacak peki?
Bize bir şey olmaz, hani şakasına değil, gerçekten bir şey olmaz. Hiç bir şeyimiz yokken savaşlar kazandık evet ama sıcak savaş bitti değil mi? Kimse cepheye inmiyor artık. Peki kim tek bir düğmeye basma cesareti gösterebilir?
Hadi bu sorunun cevabını arayalım.
Sonuç:
Teoriler bir yana şu an ki bu kavga bu savaş Vaad edilmiş topraklar için mi? Hayır, İsrail Hamas'ı istemiyor! Neden? Destekçisi fazla.
.
.
Şimdi işin ilginç yanı gazetecilik okuyor olmama ve hocalarımın bana bakıp "senden ya ekonomi ya da siyaset yazarı olur yavrucum" demelerine rağmen zerre haz etmem politik konulardan. Siyasetten anlamam demiyorum, az buçuk fikir beyanatı bile yaparım bazen bazı insanların arasında bazı muhabbetler sırasında ama nedense başlattıkları şeylerin sonunun ne olacağını bilmeyen insanların işlerini konuşmanın herhangi bir farklılık yaratmayacağı kanısındayım.
Az Buçuk Ne Oldu Ne Bitiyor Ne Olacak Beyanatı;
İsrail'in Filistin'e saldırması olayını kınıyoruz hepimiz değil mi? Kınamamak imkansız mail kutularımız dolup taşıyor kendi memleketini parayla satanların fakir halkı ortada bırakıp gitmesine bir ses çıkarmamız lazım değil mi? Meydanları doldurup Hamas sloganları atmak çözüm çünkü evet. Hazırlıklı ol okuyucu çünkü daha çok mail alacaksın ve haberleri izleyemeyecek duruma geleceksin. İnsanların (din dil ırk farketmez) ölümlerini izleyeceksin haber diye, aslında hiç bir ölüm haber değeri taşımıyor biliyor musun? BBC'de 10, CNN'de 8 saniyelik altyazı değeri var ölenlerin. Aslolan diplomasi, aslolan toprak, aslolan silah ve güç.
Hazırlıklı olmak lazım çünkü her ne yaptıysak olmadı. Ortadoğu'da İsral'i ehlileştirme çabasına giren sayın Başbakan'nımızın "zorunlu" başarısızlığının sonucu karışan işler benim fikrime göre daha da kötüleşecek. Nasıl? Filistin'den sonra önce Lübnan'a sonra da Suriye ve Mısır var sırada. Komplo teorisi falan değil kağıt üzerinde koordinat belirleme...
Birleşmiş Milletler'in bu kadar acizleşebildiğine ne demeli peki. İsrail'i kınama kararı alıp Amerika tarafından durdurulan ve veto hakkını bile kullanamayan bir Birleşmiş Milletler! Komik değil mi? Ne kadar işlevsizmiş Birleşmiş Milletler.
Hadi teori üretelim; Araplar birleşmiş(!) İsrail'e karşı saldırı hazırlığı başlıyor.
1- Selam 3. Dünya Savaşı, biz maymunları bekliyorduk...
2- 3. Dünya Savaşı mı? Amerika İsrail'i vurdurmaz!
3- Rusya, Kuzey Kore, Çin tek bir ağızdan "Amerika, Amerika biz varız burda."
Saniyesinde Dünya Savaşı çıkardım değil mi? Korkma ama gidişat bu. Çok beklediler zaten ben daha erken bekliyordum.
Mülayim müslüman Türkiye'ye ne olacak peki?
Bize bir şey olmaz, hani şakasına değil, gerçekten bir şey olmaz. Hiç bir şeyimiz yokken savaşlar kazandık evet ama sıcak savaş bitti değil mi? Kimse cepheye inmiyor artık. Peki kim tek bir düğmeye basma cesareti gösterebilir?
Hadi bu sorunun cevabını arayalım.
Sonuç:
Teoriler bir yana şu an ki bu kavga bu savaş Vaad edilmiş topraklar için mi? Hayır, İsrail Hamas'ı istemiyor! Neden? Destekçisi fazla.
04 Ocak 2009
double ep öncesi ısınma turları (and come on over, in some form)
Sayın Zach Condon Nisan ayında iptal ettiği Avrupa Turnesi sonrası yeni bir albüm çalışmasına başladığını duyurmuş, biraz ağlamaklı hafif burnu akar bir vaziyette "..bana ve müziğime inanlar insanları hayal kırıklığına uğrattığımı biliyorum ama daha iyi ve daha hazır olarak geri döneceğim..." demişti. Sonra da evde oturup "yatak odası" kayıtları yapmaya başlamıştı. Soranlara " evde oturup sadece Oprah izleyip On the Road okuyor değilim, bir sürü yeni kaydım var bikerem yaa" diyerek şirinlik bile yapıyordu. (sakallarını kes de öyle şirinlik yap adamım, dediler de kendine geldi biraz yola girdi(!))
Şubat 16 (bilemedin 17) albüm raflarda okuyucu. Yalnız şöyle de bir şey var, Ba Da Bing albümün Türkiye dağıtımını yapmadığı için sizler raflardan değil Ba Da Bing Store'dan edinebilirsiniz albümü. (bana gelecek zaten diğer albümlerin geldiği gibi hiç dert etmiyorum)
Bu kadar haberden sonra yine de fazla ümitlenmeyelim diyorum, hani Şubat'ı geç, Mart veya Nisan gibi de çıkabilir albüm, olur olur. (bekliyorum utandırsınlar beni)
Nantes iyidir okuyucu, izle dinle.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Her Şey Yerli Yerinde
Babam öldü. (şekere bağlı kalp yetmezliği -covid nedenli- babam şeker gibi adamdı zaten) Yeğenim doğdu. (kendime teyze diyorum, hiç zorlanma...
-
Mart; pisileri dama göçermiş. Yoldan geçen adam yakacak kürek arıyor. Adet yerini bulsun diye. "yine çook eskilerden bir hey corç"...
-
Peki biz 2 gün boyunca ne yapacaktık bilgisayarsız. Bizler bağımlıydık o alete. Evde yapacak bişi de yoktu. Laptop ablamdaydı, ablam okulday...