28 Eylül 2008

Geldim Laan!..

Penguen'in hatırlayamadığım bir yaş günü kutlamasında sarf edilmiş bir cümleydi bu "Geldim Laaan!.." çok gülmüştük, hala da gülüyorum, yani eski zaman mazi olmuyor anlayacağınız... Neyse.

9 günlük bayram tatili diyerekten İstanbul'u terk eyleyerek ailemin yanına geldim cuma akşamı. Dünden beri de leş gibi hastayım. Sanırım otobüsten indiğim sırada geçirdiğim o titreme nöbetiniyle alakalı birşey. Oysa hava soğuk diye siyah montumu almıştım yanıma. Tedbirsizlik yapmadım yani. Eskiden hiç dikkat etmezdim böyle şeylere, 20 yaşına girene kadar üşümeyen, hasta olmayan süper güçlü biriydim sanki, yaşlandıkça kaybettim süper güçlerimi. İlaç kullanmaya karşı bir Mimi Wonka olduğum için çorbalar ve çaylarla kendimi tedavi ediyorum, naneli şeker, sıcak şekerli suya 2 damla limon ve çay vazgeçilmezlerim. Tatil bitimine yakın iyileşirim diye düşünüyorum. Bakalım...

Ablam Google Chorme kullanıyor, o yüzden evdeki masaüstüne de indirmiş bu mereti. Ateşli tilkimiz yerine onu kullanayım dedim, blog yazılarınızı ordan okudum, hoşuma gitti. Minimalist pencere düzenini sevdim en çok. Gerçi bir kaç ayar lazım sanki, özellikle yazı karakterleriyle ilgili... Geldiğimden beri internete bakmak gelmedi içimden, malum hastayım, ayrıca muhteşem insan ablamla laklak edip film izledik. O yüzden biraz film muhabbeti yapacağım;

İlk olarak John Woo'nun Chi Bi filmini izledim,( sonunda!..)
ikinci bölümü bekliyorum dört gözle. Aralık'da Asya'da vizyona girecekmiş. Asya dışında tek bir film gösterimi olacağını okumuştum, 2 ayrı film yerine tek film olarak vizyona sokulacakmış Chi Bi. Tabi bizim ülkemizi Asya mı yoksa Avrupa mı olarak görüyorlar tam bilemeyeceğim :) Asyalılara göre Avrupalı, Avrupalılara göre Asyalı olmak garip bir durum tabi. Chi Bi izlenilesi bir film, Han Hanedanlığı'nın son dönemleri ve Üç Krallık dönemine giriş sürecinde yaşanılan tarihi bir savaşı konu alıyor. Savaşın nedenini ilk filmin sonlarına doğru öğrendiğimde "ahh ahh" diyerek gülümsediğimin ayrıca altını çizmek isterim.

Sonra hayran kaldığım bir başka film daha var. Lonely Hearts... John Travolta, James Gandolfini, Salma Hayek ve Jared Leto tek kelimeyle harika oyuncular. Gerçek bir hikayeden uyarlanan film 1940'ların sonunda, Amerika'da "Lonely Hearts" lakaplı iki katilin Martha Beck(Salma Hayek) ile Raymond Fernandez(Jared Leto)'in hikayesini anlatıyor. John Travolta ve James Gandolfin'nin iki dedektifi canlandırdığı film izlemeye değer bir yapım. Hikayeyi Gandolfini'nin ağzından dinlemek ayrı bir keyif zaten.


Bir de Kilit diye bir tv filmi izledik Türk yapımı. Altan Erkekli, Gürgen Öz ve Vahide Gördüm başrollerde. Açıkcası ben pek isteyerek koymadım filmi, diski yuvasına doğru iterkene içimden "ya şimdi vıcık vıcık birşey çıkacak biliyorum" diyordum, hani Gürgen Öz faktöründen dolayı Altan Erkekli gibi bir ismi bile es geçmeye razıydım. Ama gelin görün ki çok eğlendim ve de hayran kaldım filme.
Uzun zamandır felsefe kokan türk yapımları izlememiştim(ki kaç yıldır izlemedim kısa filmler dışında türk yapımı)Sonradan öğrendim bu film vizyona da girmemiş tvde de gösterilmemiş, ilginç yani. Bulup izlemenizi öneririm; kilit açmada usta bir hırsızın, hapisten çıktıktan sonra taşındığı mahallede aşık olduğu hanıma yazdığı mektupla başlıyor film, aşık olduktan sonra hayatını sorgulayan bir adam ve eski zamanlardan çıkıp gelen geveze bir dolandırıcı... Birlikte banka soymaya karar veriyorlar ve olaylar karışıyor. Gülümseyerek izlenecek bir film. Arada geçen bazı cümleler vurucu, durup ne güzel söyledi yahu dedirtici. İzlemeye değer bir yapım bulun ve tadın derim.

Bu 3 naçizane film dışında Willem Dafoe filmi The Reckoning izledim. Konusu hoştu ama film biraz ağır kalmıştı sanki. Daha başka Adam Sandler filmlerine takıldım, You Don't Mess with the Zohan ve Mr. Deeds izledim. John Turturro ve Rob Schneider ile ayrılmaz olduklarını gözümüze soktular tekrar tekrar. Çok eğlendim ama. Özellikle Mr. Deeds'in sonunda "These things are damn fast!" diyerek son model arabasını ağaca çarpan çok sevgili Crazy Eyes Steve Buscemi'nin "I'm alright" dediği sahne için izlerim o filmi tekrar tekrar ehehe=)

Bir de bir reklam var tv'de dönen, bir internet sitesinin ya da öyle bir şeyin bilemiyorum. Mount Wroclai çalıyor. Ablam bunu duyunca bana dönüp "Vaaay senin Zach ayağa düşmüş bakıyorum, reklam müziği falan ne iş" diyor, dalga geçiyor. Sinir olup birşey diyemiyorum, şaşırıyorum ilginç diyorum. Harbi ilginç!
___________________________________________________________________

Çook Sonradan Eklenen Not: Yahu bugün F1 izledim hani hastayım falan, yatarak yapılacak en iyi aktivite de tv izlemek malumunuz, oturup F1 izleyeyim, hani eskiyi yad edeyim hoş olur vs dedim ama o da ne? Yarış gecenin bir yarısı yapılyor! Singapur'da ne zaman pist yapıldı da takvime eklendi onu da bilmiyordum (gerçi yeni eklenmiş takvime yarış sırasında öğrendim). 3-4 yıldır takip etmediğim F1 çok s.kindirik bir hal almış zaten hacı, bir kere neden yarım depo ile start alıyor arabalar anlamadım. Nerde o eski 8-9 saniyelik pit-stoplar, peheey!... Gerçi bayadır eski hız ve heycanı göremiyordum yarışlarda o yüzden kopmuştum. Yani yarış dediğin tehlikelidir, heycanlıdır, adamı hop oturtur hop kaldırır, yanlış mıyım okuyucu? Anlamıyorum o kadar gereksiz önlem niye alınmış. Önlem tabi ki de alınacak ama eski zevki alıp götürdükten sonra ne anladım ben yahu, markaların motor yarıştırma olayına dönmüş sanki, yan tarafta da lastik firmaları çekişiyor, sanki 10 tane lastik firması var hanunaaa! Kızdım yani yalan değil, birileri pite girecek de pit çıkışında öne geçme yarışı yapacak ya da start-finish düzlüğünde çekişecek veya bir kaç üfürükten virajdan sonra sağlı sollu geçiş arayacak da vs vs... Nedir bu ruhsuzluk yahu!... Ulan ben yaşlandım da eski heycanımı mı kaybettim yoksa bu Allahsızlar para uğruna tutkularından mı vazgeçtiler anlamadım, ya da para tutkusu adrenalin duygusunun önüne geçti bilemeyeceğim. Ha diyeceksin ki "lan Mimi ne biçim kazaydı abi kör müydün görmedin mi renoyu?" değildim abi ama heycan yaptıramadı bana o kaza, Massa'nın olayı da tamamen talihsizlik, F1 dediğin kazayla talihsizlikle heycan yaratmamalı, yani daha doğrusu heycan için bir kaza beklenmemeli ekran başında. Ok mi? Oh ayrı da bir yazı yazarım işte böyle not diye, sustum efendim tamam.

Pist güzel olmuş ama; Monaco'daki gibi tunel falan hoş yani. Ama Monaco daha güzel dimi.(?)

7 yorum:

babegazelle dedi ki...

lonely heartsı ben de sevmiştim.Zohan benim de elimin altında ama bi iki kişiden çok kötü fln diye duyunca izlemedim sen ne diosun,sevdin mi onu?

Canselmo dedi ki...

Lonely Hearts demişsin, dikkatimi çekmişsin. Cast süper ama yönetmenlik iyi değildi o filmde kanımca. Böyle bi' boşluk vardı izlediğin zaman. He Gandolfini ne oynasa izlenir, o ayrı.

He bi' de Google Chorme güzel gözüküyor.

Bi' de geçmiş olsun. Nihehehehahsaahusahshhsa (Sporda hastalanmamın intikamı style. Ama cidden geçmiş olsun. Ok by..)

hebelehübele dedi ki...

gerçekten ilginç!! olsaymıs hangi reklam cok merak ettim...

(Süper)Cem dedi ki...

Selamlar efendim.

Öncelikle geçmiş olsun diliyorum eğer hala iyileşlmediyseniz. -çok zorunlu haller dışında tabi hehe- İlaç kullanmayan insanları seviyorum. Kendimi de bu yüzden çok seviyorum zaten öhmm Ne diyorduk :s ehehea

F1 olayı tamamen tırtladı hacım. Aynen katılıyorum sana. Eskilerde kaldı artık o geçişler falan. Şimdi artık herşey taktik savaşına döndü. Pit-stop stratejileriyle belirleniyor yarışın kazananı. Oldukça sıkıcı. Önceden arabalar birbirini geçmek için kıçlarını yırtarlardı, heyecanla zıplardık falan... 3-4 senedir hiç bakmıyorum...

Zohan'ı ben de indirdim ama henüz sıra gelmedi. Benim dikkatimi Kilit çekti. Bir yerlerden bulmak icab eder. Neyse, kaynaklarım sağlam, bulurum ben onu. Hatta dur bulayım bi. :s

Sevgiler..

(Süper)Cem dedi ki...

Ha, bir de Google Crom'a laf etmeden olmaz. Görüntü, görsellik ve kullanılırlılık gayet çıtırında ama yavaş sistemlerde kasmaya neden oluyor. Bir müddet kullandım ama benim Firefox'umun yerini tutamaz malesef.

Bi de aklıma geldi, Firefox'a destek olun hede hödö sayfasında acaip güzel birkaç tişört var, onlardan alıcam lan bi ara :s

Phaedrus dedi ki...

bana krallık dönemleri, savaşlar hele bir de çin işi savaş filmi deme Mimi. çok sıkılırım ben, çin-krallık-savaş üçlemesine karşı önyargılarımı kırmak bile istemiyorum o derece... ama lonely hearts ı merak ettim izlemek lazım. ardından da kilit... ama ben şu sıralar zeki demirkubuz taktım yahu. c blok 'la yatıyorum c blokla kalkıyorum.

f1 denilen olayı aynı "top"lu sporlarda olduğu gibi sıkıcı bulurum izlemem (ki an itibariyle çekilmez bir mahluk olduğumu farkettim ne lan bu muhalefet? olsun beni seven böyle sevsin, sevmeyen ölsün diyip çıkalım)

son olarak geçmiş olsun diyim Mimi'm. süpermen değiliz hiçbirimiz kasma kendini bu zamanlarını iyi değerlendir derim. ben ne zaman nezle vs olsam milletin yanında haşırt diye burun silerim. dalgınken birini yerinden hoplattığım falan olur, sırıtaraktan "çok sıkarsan kılcal damarlar patlıyormuş hocam" der geçerim. hele burnun kırmızı kırmızı oluyorsa böyle oturup kendi yanaklarını sık lan benim için. agucuk gugucuk style...

Buzcevheri dedi ki...

Kilit dışında dediklerinin hepsini izledim. Lonely Hearts filmini sevdiğimi söyleyemem. Ama Salma Hayek gacısını ve film afişinde de gözüken göğüslerini oldum olası sevmişimdir. Tamam Desparado'dan beri diyelim..

Kırlangıç Sorunu

İki yıldır ormanın ortasına inşa edilmiş güzel bir sitede yaşıyorum. Neden ormanın ortasına inşa edilmiş güzel bir sitede yaşıyor...