16 Eylül 2008
Bak aklıma ne geldi insan. Yok aklıma birşey gelmedi aslında. Sadece bir şey anlatmak isteyip de nasıl başlayacağımı bilemedim. Bak, pek bir şey söyleyeceğim de yok hani. Başladım bir kere, sonuna doğru çözeriz birlikte. Sen bakma bana. Git bi çay koy kendine ya da sigara yak. Yavru kedi, köpek videosu falan izle. Vaktini boşa harcama burda benimle.
Bunları daha önce de duymuştum diyorsun, biliyorum. Hatta "Bunları daha önce de duymuştum diyorsun, biliyorum." diyen birini de daha önce duymuştun, biliyorum. Prim yaptım mı şimdi? Yaptın diyenin poposunu pandikleyeyim.
Ne akla hizmet kendimi ifade etme peşindeysem, ben de anlamadım. Kime, niye? Beynim sulandı sanırım ki zaten beynim bir sıvı içinde duruyor kafatasımın içinde, her yanı yapış yapıştır şimdi. Bazen burnunuzdan akabiliyor bu sıvı, ama siz genelde grip oldum sanıyorsunuz, tehlikeli lan aslında, düşünsene sümkürüyorsun bir gün lavaboda normal normal böyle, bakıyorsun frontal lobundan bir parça beyaz beyaz böyle... "Korktun mu? Korkmamalısın, çünkü sana şaka yaptık" falan diyen bi cibiliyetsiz de yok etrafta... Kötü yani, ama ben konuma döneyim, yeter bu kadar çağrışım.
Bak insanlığı aydınlatacağım az sonra, öpüp başının üstüne koyacaksın beni. Küstahlığımda az biraz öfke var, evet. Ne zekiyiz değil mi? Başka evrenlere alemlere gerek yok yani...
Kimdi? Hani galaksileri camdan minik küreler olarak betimleyip, afacan bir çocuğun misketleri yapmıştı onları çiziminde. Sağa sola savrulmuş, bazıları tuzla buz olmuş, çocuk bu manzara karşısında çok mutlu, açıklanamaz bir sevinç içinde... Dur bir dakika, bendim o, hemde kaç zaman önce... Şimdi yine çizdim şu an zihnine. Tırnaklarım biraz daha uzun olsa kazırdım hatta. Ama abartmaya gerek yok değil mi? Sıkmayalım kendimizi.
Tüh bak başka bir şey anlatacaktım. Aklımdaydı hepsi ama yine saçmalamaya başladım.
Relax, take it easy desin bana biri, belki dinlerim kendisini belli olmaz, denemekten bir şey çıkmaz.
Bu dünyada en çok ateşin varlığını sevdiğimden bahsetmek istiyorum. Yanan bir bina, orman, kibrit falan görünce göz bebeklerim büyüyor, hissediyorum... Afyonu ateş olanlardanım yani, potansiyel kundakçı. "Lanet olsun içimdeki bu insan sevgisine" ki yakabilirdim bir yerleri hiç düşünmeden. Dur dur... Öfkem geçiyor gibi. Yukarda espri yaptım ya ordan anladım. Bi öfkelenip geleceğim hemen. Bizde kalmamışsa komşuya giderim bi soluk. Ama fincan mı alsam, tabak mı? Cam mı olmalı, porcelain mi? Yoksa sahte materyal plastik mi? Öfkenin şeklini şemalini, dokusunu kokusunu, ısısını bilemedim şimdi. Rengi; alevin ucundaki parlak kızıl ama, onu biliyorum...
Aklımda süpsüper sahneler var. Ama yazılmaz be kuzum. Sahneyi yazarsam süpsüperliği kalmaz, görmen lazım. O yüzden geçiyorum bu önemli konuyu, bir zaman gelecek görebilme şansın olcak zaten, öylesine aklımdan taştı bir an...
Annelerimizin hayatlarının bir döneminde kesinlikle yaşamak zorunda kaldıkları altın günü, dolar günü, gelsin paralar günü aktivitelerine katılan bir tip vardır hani. Hiç değişmez o, hep ordadır. Şöyle bir görseniz bile siner içinize, kurtulamazsınız bir daha... Tombul koluna zar zor taktığı pahalı taşlarla süslü saati, ayak ayak üstüne atmasına engel tombul baldırları, pot yapmış ince çorabı canımızı sıkar. Yüksek sesle konuşur, birilerinden bahseder hep, tanıyıp tanımadığınız önemli değildir onun için. Böyle bir bildiricidir o görevi konuşmaktır sadece, hiç durmadan, dili dursa bedeniyle konuşur hani... Böyle bir aktiviteye katılmamış olsan bile, bir şekilde hayatına girmiştir o kadın, görümüşsündür onu, tanıyorsundur çünkü zaten hep ordadır o kadın... Hah işte o kadını bildin mi? Ben o kadın olcağım. İnsanlıktan öcümü alacağım...
Öc möc dedim ki möc tamamen sallamasyon pekiştirmece, heh işte öc alacak bir şeyim de yok insan olmaktan başka. Yoksa balina olmak isterdim bana sorsalardı. Bir sabah uyanıyormuşum azizim. Ahanda o da ne? Balina olmuşum iyi mi? Oda küçük gelmiş sıkışmışım, susuzluktan kuruyup ölmüşüm. Çok klas bir ölüm olurdu, dimi?
Hoşunuza gitmeyen bir şeyler duyduğunuz zaman, savunmaya geçtiğiniz o anı bir türlü anlayamıyorum. Karşınızdakini yaralamak için saldırmanızı anlayamıyorum. O kelimeleri nasıl seçiyorsunuz aklım ermiyor. Kimse kimseyi bilerek kırmak istemez inancımı yerle bir ediyorsunuz. Biriniz de " evet haklısın özür dilerim" dese ya da "sanırım yanılmışım" dese. Diyebilse... Başka biri bu şekilde davranınca o kadar şaşırmazsınız. Altında "acaba birşeyler mi planlıyor" gibisinden art niyet aramazsınız. Rahat olursunuz, rahat rahat yaşarsınız. İnsanoğlunun benmerkezciliğini göz ardı ediyor, hoş gürüyordum da, bana bile bu kadarı da olmaz, dedirttin ya ey insan. Kendimden nefret ettim. İyi niyetime acıdım, "zavallım gel içime otur" dedim " tam sineme"...
Son yazı ya, giderayak daha başka neler söyleyebilirim diye durup düşündüm. Bazı şeylerin sonunu önceden görebilen insanlardan olmak çok hoşuma gidiyor mesela. Ukalalığım ve küsthalığımın farkındayım . Aksini hiç düşünmedim zaten. Bana gıcık oluyorsanız canınız sağ olsun diyerek bir gıcıklık daha yapıyorum çok mutlu bir şekilde.
Bir de Galip Tekin'e Kybele'nin sonunu getirdiği için teşekkür ederim. Boyun borcu derler ya ondan. Sonra, yorum yapmaya devam edeceğim diye düşünüyorum, çünkü bende insanım senin gibi, bir şekilde etkileşim içinde olmalıyım işte... Artık yazmayacağım, belli bir dönem için belki de, asla yazmayacağım diyemem, kendime ettiğim bir küfür olur bu. Blog hiçbir zaman görev gibi olmadı zaten, sadece amacına uygun kullandım onu, günce olarak...
Neyse azizim, belki bir şeylere ulaşmış olarak dönerim, ne dersin? Nirvana ya veya Far-vana ulaşamayacağım söyleniyor, dönüp dolaşıp karmamı yaşamak için geri dönecekmişim. Olsun dostlar gelip Karma'mı anlatırım, kahkaha atarız belki, belli mi olur.
Son bir parça daha ekleyeyim de bitsin artık, görüşmek üzere azizim. Takıl gönlünce...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Her Şey Yerli Yerinde
Babam öldü. (şekere bağlı kalp yetmezliği -covid nedenli- babam şeker gibi adamdı zaten) Yeğenim doğdu. (kendime teyze diyorum, hiç zorlanma...
-
Mart; pisileri dama göçermiş. Yoldan geçen adam yakacak kürek arıyor. Adet yerini bulsun diye. "yine çook eskilerden bir hey corç"...
-
Peki biz 2 gün boyunca ne yapacaktık bilgisayarsız. Bizler bağımlıydık o alete. Evde yapacak bişi de yoktu. Laptop ablamdaydı, ablam okulday...
5 yorum:
bi solukta okudum. bunları yazdıracak neler vardı sende?korktum. ama çok güsel. :)
Nereye gidiyosun Mimii?! Kış gelince güneye göç edenler gibi birer birer bırakılıyor bloglar. Sen çabuk geri dön, olur mu?
"o bozuk para saçar gibi başvurduğum gönüllü organizasyonlardan birinden cevap geldi, filistin, ırak, sudan falan bi dolaşıp gelicem turşucuuuum" de de sen bak nasıl gülüyorum oramla buramla. öhöm hakkat ne iş ya son yazı falan filan dedin hüzünlendirdin beni bir garip oldum sankim? açıklama bekliyoruz, açıklamadan gidemezsiniz Mimi Wonka
Yazıya bak be içine renkli renkli şeker leblebiler serpiştirmiş.
Bir öfke anında yazmışım bunları Cicim =) Saman alevi gibiyim.
Yettim Alice! Kanat lazımmış bilemedim, pervasızca çakılıverdim...
1-2 yıla kalmaz hallediliyor o dediğin işler Turşucuğum; giderken bi toplanırız ederiz yer içeriz, o zaman gösterirsin nerenle nasıl gülüyormuşsun bakiim xD
Sen farklısın be Buz Cevheri... Renkli renkli şeker leblebileri tattıktan sonra bir güzel ıslık çal, olur mu?
Yorum Gönder