9 günlük bayram tatili diyerekten İstanbul'u terk eyleyerek ailemin yanına geldim cuma akşamı. Dünden beri de leş gibi hastayım. Sanırım otobüsten indiğim sırada geçirdiğim o titreme nöbetiniyle alakalı birşey. Oysa hava soğuk diye siyah montumu almıştım yanıma. Tedbirsizlik yapmadım yani. Eskiden hiç dikkat etmezdim böyle şeylere, 20 yaşına girene kadar üşümeyen, hasta olmayan süper güçlü biriydim sanki, yaşlandıkça kaybettim süper güçlerimi. İlaç kullanmaya karşı bir Mimi Wonka olduğum için çorbalar ve çaylarla kendimi tedavi ediyorum, naneli şeker, sıcak şekerli suya 2 damla limon ve çay vazgeçilmezlerim. Tatil bitimine yakın iyileşirim diye düşünüyorum. Bakalım...
Ablam Google Chorme kullanıyor, o yüzden evdeki masaüstüne de indirmiş bu mereti. Ateşli tilkimiz yerine onu kullanayım dedim, blog yazılarınızı ordan okudum, hoşuma gitti. Minimalist pencere düzenini sevdim en çok. Gerçi bir kaç ayar lazım sanki, özellikle yazı karakterleriyle ilgili... Geldiğimden beri internete bakmak gelmedi içimden, malum hastayım, ayrıca muhteşem insan ablamla laklak edip film izledik. O yüzden biraz film muhabbeti yapacağım;
İlk olarak John Woo'nun Chi Bi filmini izledim,( sonunda!..)
Sonra hayran kaldığım bir başka film daha var. Lonely Hearts...

Bir de Kilit diye bir tv filmi izledik Türk yapımı. Altan Erkekli, Gürgen Öz ve Vahide Gördüm başrollerde. Açıkcası ben pek isteyerek koymadım filmi, diski yuvasına doğru iterkene içimden "ya şimdi vıcık vıcık birşey çıkacak biliyorum" diyordum, hani Gürgen Öz faktöründen dolayı Altan Erkekli gibi bir ismi bile es geçmeye razıydım. Ama gelin görün ki çok eğlendim ve de hayran kaldım filme.

Uzun zamandır felsefe kokan türk yapımları izlememiştim(ki kaç yıldır izlemedim kısa filmler dışında türk yapımı)Sonradan öğrendim bu film vizyona da girmemiş tvde de gösterilmemiş, ilginç yani. Bulup izlemenizi öneririm; kilit açmada usta bir hırsızın, hapisten çıktıktan sonra taşındığı mahallede aşık olduğu hanıma yazdığı mektupla başlıyor film, aşık olduktan sonra hayatını sorgulayan bir adam ve eski zamanlardan çıkıp gelen geveze bir dolandırıcı... Birlikte banka soymaya karar veriyorlar ve olaylar karışıyor. Gülümseyerek izlenecek bir film. Arada geçen bazı cümleler vurucu, durup ne güzel söyledi yahu dedirtici. İzlemeye değer bir yapım bulun ve tadın derim.
Bu 3 naçizane film dışında Willem Dafoe filmi The Reckoning izledim. Konusu hoştu ama film biraz ağır kalmıştı sanki. Daha başka Adam Sandler filmlerine takıldım, You Don't Mess with the Zohan ve Mr. Deeds izledim. John Turturro ve Rob Schneider ile ayrılmaz olduklarını gözümüze soktular tekrar tekrar. Çok eğlendim ama. Özellikle Mr. Deeds'in sonunda "These things are damn fast!" diyerek son model arabasını ağaca çarpan çok sevgili Crazy Eyes Steve Buscemi'nin "I'm alright" dediği sahne için izlerim o filmi tekrar tekrar ehehe=)
Bir de bir reklam var tv'de dönen, bir internet sitesinin ya da öyle bir şeyin bilemiyorum. Mount Wroclai çalıyor. Ablam bunu duyunca bana dönüp "Vaaay senin Zach ayağa düşmüş bakıyorum, reklam müziği falan ne iş" diyor, dalga geçiyor. Sinir olup birşey diyemiyorum, şaşırıyorum ilginç diyorum. Harbi ilginç!
___________________________________________________________________
Çook Sonradan Eklenen Not: Yahu bugün F1 izledim hani hastayım falan, yatarak yapılacak en iyi aktivite de tv izlemek malumunuz, oturup F1 izleyeyim, hani eskiyi yad edeyim hoş olur vs dedim ama o da ne? Yarış gecenin bir yarısı yapılyor! Singapur'da ne zaman pist yapıldı da takvime eklendi onu da bilmiyordum (gerçi yeni eklenmiş takvime yarış sırasında öğrendim). 3-4 yıldır takip etmediğim F1 çok s.kindirik bir hal almış zaten hacı, bir kere neden yarım depo ile start alıyor arabalar anlamadım. Nerde o eski 8-9 saniyelik pit-stoplar, peheey!... Gerçi bayadır eski hız ve heycanı göremiyordum yarışlarda o yüzden kopmuştum. Yani yarış dediğin tehlikelidir, heycanlıdır, adamı hop oturtur hop kaldırır, yanlış mıyım okuyucu? Anlamıyorum o kadar gereksiz önlem niye alınmış. Önlem tabi ki de alınacak ama eski zevki alıp götürdükten sonra ne anladım ben yahu, markaların motor yarıştırma olayına dönmüş sanki, yan tarafta da lastik firmaları çekişiyor, sanki 10 tane lastik firması var hanunaaa! Kızdım yani yalan değil, birileri pite girecek de pit çıkışında öne geçme yarışı yapacak ya da start-finish düzlüğünde çekişecek veya bir kaç üfürükten virajdan sonra sağlı sollu geçiş arayacak da vs vs... Nedir bu ruhsuzluk yahu!... Ulan ben yaşlandım da eski heycanımı mı kaybettim yoksa bu Allahsızlar para uğruna tutkularından mı vazgeçtiler anlamadım, ya da para tutkusu adrenalin duygusunun önüne geçti bilemeyeceğim. Ha diyeceksin ki "lan Mimi ne biçim kazaydı abi kör müydün görmedin mi renoyu?" değildim abi ama heycan yaptıramadı bana o kaza, Massa'nın olayı da tamamen talihsizlik, F1 dediğin kazayla talihsizlikle heycan yaratmamalı, yani daha doğrusu heycan için bir kaza beklenmemeli ekran başında. Ok mi? Oh ayrı da bir yazı yazarım işte böyle not diye, sustum efendim tamam.
Pist güzel olmuş ama; Monaco'daki gibi tunel falan hoş yani. Ama Monaco daha güzel dimi.(?)