Gece gece Dookieciğimle takılmaca, gece kuşu style her zamanki gibi. Acıktık(m) falan fıstık, o ara esc demişim gitmiş konuşmanın başları, amaaan sanki çok büyük olay, Nihat Ziyalan büyük adam azizim büyük!!
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
kendime resmen kahvaltı hazırladım Dookie:Ç
Sercan oto-ileti: Merve bende mutfaktayım acep Lake House filminde ki gibi yıllar arasında ki bağ da aynı mutfağı kullanıyor olabilir miyiz NN
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
ahahahahahaa klşklş
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
gelirken su getir la su almamışım, ya da bi çay mı demlesek dookieciğim yaw :D
Sercan oto-ileti: Merve bende mutfaktayım acep Lake House filminde ki gibi yıllar arasında ki bağ da aynı mutfağı kullanıyor olabilir miyiz NN
Sercan:
geldim
Sercan:
ama olmuo böyle
Sercan:
suyunu da kalk kendin al gel NN
Sercan:
benim her zaman yanımda 1.5 lt su bulunur bi kere .ş
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
benimde var ama masaüstünün orda oraya gidene kadar mutfağa giderim olum:D
Sercan:
ya canımcım
Sercan:
bak sen halen olayı kavrayamamışsın
Sercan:
ben masanın oraya hep su bırakırım
Sercan:
1 yıl bilemedin 2 yıl sonra
Sercan:
sen o suyu bulacak
Sercan:
içeceksin zaten
Sercan:
senaryoyu kavrayamadın heralde
Sercan:
NN
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
abart abart anasını satiim, yosunlanır lan:D
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
o kaar da değil
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
zaman mekan bıdı bıdısıymış
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
ya serrcan ben o filmin sonunu izlemedim ya
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
ne oluyo sonunda cd bozuktu benim ehii:D
Sercan:
söylemem kro.
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
hadi ordan sen şuna sandwich yiyorum kızım ya ellerim dolu yazamam desene:D
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
aç insan:D
Sercan:
o ha kopx
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
bildim dimi
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
klş
Sercan:
ben sandwich'i bitirdim bile
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
ooo asıl sana o ha
Sercan:
kendinle karıştırma beni .ş
Sercan:
o bakımdan o ha deme
Sercan:
litfen
Sercan:
ztn el kdr bile dğl
Sercan:
yaptığım şey
Sercan:
.ş
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
bakımlı insan seni göbek yapmıyım diye gece gece yemiyon bişi dimi seni seni...
Sercan:
ya ztn
Sercan:
var olan bir balkonum var
Sercan:
doublex yapmıyayım diyorum
Sercan:
NN
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
klşklş
Sercan:
ben Türk erkeği standartları endstütüsüne göre hareket ediyorum NN
Sercan:
enstitü olacaktı o ama neyse .ş
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
:D:D:D:D
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
klş
Sercan:
ya babamı bir süredir
Sercan:
tv'de 1 program izlerken görüyorum
Sercan:
kadınlar erkekler çıkıyor evlenmek istiyorum diyolar
Sercan:
tlf'lar gelio hatunlardan
Sercan:
sonra stüdyoya geliolar fln
Sercan:
ahahea
Sercan:
bende istiyorun .ş NN
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
ha bi o eksikti sercan bi onu yapmamıştın klş
Sercan:
egomu tatmin edicem
Sercan:
en çok beni arıyacaklar
Sercan:
stüdyoya gelmek isticekler
Sercan:
hayranlarım sercan sercan diye bağıracaklar NN
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
sonra kalkıp eski sevgililerin gelcek stüdyoya
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
ooo ne cümbüş olur
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
destekliyorum git katıl:D
Sercan:
o ha onlar gelmesin NN
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
ya dookie baban neden izliyo o programı la:Sklş
Sercan:
bekar adam
Sercan:
belki kendine göre bulcak
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
deme klşklş
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
aslında senin yaş da geldi geçiyo
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
sende o arada kaynarsın çifte düğün hesabı
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
baba oğul katılın programa şansınız artar:Ç
Sercan:
ya ben böyle ya ne bileyim
Sercan:
tanımlayamıyorum
Sercan:
öyle işte
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
az önce ex hatun msj atıp "hiç olmazsa arkadaş kalalım" ayarı çekmey kalktığında "ok
beybi no problım yani" diyecektin...
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
bak şimdi işin programlara kaldı... yaa naber.
Sercan:
ex hatunu n'apiim ya
Sercan:
ben esir olmak istesem
Sercan:
asker'e gider orda kalırım .ş
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
ha senin askerlikte bekliyo dimi
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
kimse almaz olum seni...
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
babanın kısmetini kapama bari otur oturduğun yere:D
Sercan:
sende mi :ü
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
evet bende brütüs
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
üzülme olum, olmadı seni pcnin kasasıyla eveririz
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
kıvanç da yanına gelir o da kasasıyla evli zaten
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
öle paşa paşa oturur yaşlanırsınız, dizi film albüm falan indirip gül gibi geçinir
gidersiniz :F
Sercan:
oha!
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
yarım saat smilimi aradın klş
Sercan:
yok pinhaninin son albümüne bakıyordum NN
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
bak bak albüm film dizi bak sen daha :D
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
bu arada sevmedim ben pinhaniyi yaw
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
çok ağlak zırlak geldi bana:S
Sercan:
bunalıma gireceğim ve doktorun koyacağı teşhis MERVE olacak :huh
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
:Ç
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
hani kahramanındım şuna bak yüz yaptı hemen:Ç
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
halka mal olmuş biriyim ben psikoloğunuda döverim .hıh
Sercan:
yüz yaptı ne demek
Sercan:
yerden yere vurdun sen beni
Sercan:
hatta kıvanç ı bile vurdun
Sercan:
qq
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
:Ç
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
kıvanç ı arasam mı bu saatte dersin...
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
böle uzun uzun çaldırsam falan
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
çok pis küfür eder dimi:D
Sercan:
Turkcell ya ara ztn hemen
Sercan:
:huh
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
ay hala .hıh diyor:D
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
domatesler kafa yaptı bende normaldir
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
alış ble muahbbetlere
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
ö olcak orda b ile l nin arasında
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
ha bi de y varmış
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
onuda araya bi yere sıkıştır işte kafana göre
Sercan:
ben annamaz :huh
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
ya yerlerdeyim şu an klş
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
bu yazıyı bloga koycam sercan
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
herkes okusun
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
hatta siteye de mi koysam ki .?
Sercan:
kahrolası pislik
Sercan:
açlığımdan faydalanma
Sercan:
yemek yiyeyim sen görürsün
Sercan:
NN
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
:Ç klşklş
Sercan:
aveanı tak
Sercan:
rahatsız edicem seni
Sercan:
hahaha
Sercan:
kopx
Sercan bir ses gönderiyor.
Eylem: "hahaha!" sesini çal
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
korktum la başka sayfayabakıodum öle çaldıklş
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
hahahha diyeklş
Sercan:
sezercik aslan parçası filmindne bir sahne
Sercan:
eğer 1 saat içinde istinye vapur iskelesine gelmezsen
Sercan:
piçini tavuk gibi boğazlarım
Sercan:
kopx
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
klşklş
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
yutuptan izlesem mi ya severim o filmi:D
Sercan:
ahahea
Sercan:
nihat ziyalan
Sercan:
süper kötü adam yau
Sercan:
onun gibi gülebilen yok
Sercan:
şu asalete bak
Sercan bir ses gönderiyor.
Eylem: "hahaha!" sesini çal
Sercan:
o ha
Sercan:
kahrolası google'a
Sercan:
ismimi soy ismimi yazıyorum
Sercan:
2006 - 7 yılı
Sercan:
devamsızlık tablosu çıkıyor bizim üniversitenin
Sercan:
kopx
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
ahahahahaha klşklş
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
dur bende yazcam
Merve // il me dit des mots d'amour *,* (LL):
ahahaha klşklş güz dönemi devamsılıktan kalanlar tablosu klşklş
.
.
.
.
öle devam ediyoruz daha, benim adımı yazdım google bişi çıkmadı, ama mimi wonka yazın hep ben hep ben kahretsin!
30 Nisan 2008
28 Nisan 2008
27 Nisan 2008
25 Nisan 2008
"Kötü günler azizim, feci zamanlar...
Gölcük'te de kara çarşaflı birini gördüm ya yıllar sonra... Kötü zamanlardayız azizim, kötü..."
Şimdi bu girişi okuduktan sonra hiçbirinizin beni din karşıtı falan sanmayacağını biliyorum. Zaten din denilen olgunun görünüşle alakalı olmadığını düşündüğümü çoğunuz biliyor veya tahmin ediyorsunuzdur. Şimdi karşımda oturuyor olsan, bu "görünüşle inanışın farkı" fikrimi de araya sıkıştırıp anlatırdım, ama başlarsam aklımdakiler gider veya biçimlenişleri değişir diye bir tedirginlik var beynimde.
Yani demek istediğim o kadar sığ fikirli insanlar olmadığımızın bilincindeyiz hepimiz. Ama yine de açıklama isteği belirdi içimde. Sanırım karşılıklı oturup konuşurken, anlattığım şeylerin destekçisi olan mimik ve ses tonumu bu blog sayfasında belli edemememin verdiği bir "doğru anlaşılamama korkusu" içerisindeyim.
Bu da farklı bir "kişinin kendini garipsemesi" olayı aslında. Başka bir zaman değinirim belki bu konuya da. Daha fazla sapma yaşamadan anlatmak istediğim şeye dönmeliyim.
Dinlerle aramın pek iyi olduğu söylenemez. Ne ilahi olanlara ne de uydurma olanlara aram vardır. Ama bunun yanında, gökten yeryüzüne tesadüfen düşen bir tuğla parçası ile kurulan uygarlık masalıyla, "biz organizmaydık, suda şıp şıp yaşıyorduk, sonra teoride pratikte karaya çıktık, bi evrildik bi evrildik sormayın, önce maymun, sonra insan olduk, özde öküz kaldık vs vs..." masalına da inanmıyorum.(yazının tam burasında bir parantez arası istiyorum mirim, bir ara açıklama daha yapayım da "zekilikten gözleri parlayan, iyi geviş getiren" insancıklar gelip; "daha evrim teorisini bilmiyorsun-uz *saygı -uz'u* gelmiş burda ahkam kesiyorsun-uz" demesin. Evrim teorisini biliyorum efenim, karşı tezleriyle birlikte falan oturup araştırmasını yapmış bir "boş zamanı çok" insanım. Evrim teorisi varyasyon açıklamasını yapmayı beceremediği sürece, benim tarafımdan kendi bilgilerim doğrulutusunda "hey hepisi salakça adamım" lakayıtlığındaki cümlelerin önemi kadar değer taşıyacaktır.) Bu inanışlarla aram açılalı bi 6-7 yıl olmuştur sanırım. Samimi olmak gerekirse, bu tür önemli konularla ilgili fikirlerim oluşalı 6-7 yıl olmuştur demem daha doğru olacaktır. Öncesinde birşeye inanıyor değil inandırılıyor olduğuma kanaat getirmiş biriyim. Yani bilim veya dogma sistemleri, kendimi bilmeye başladığım anlardan itibaren bana samimi gelmeyen şeylerdir. İnandırıcı olup olmadıklarını tartışma konusu yapmaya bile değer görmemem. Gidip birilerine "bu böyle şu şöyle" de demem.
Dinsel bir inanacım yok mu peki? Yok demem çok ukalalık olur ama bana "inanacaksın" denilen herşeye inanmadığımı belirtmem lazım. İnancım kendi kurallarımdan oluşuyor sanırım, "bana inanın, guru olayım, tarikat kurayım" diye bir atraksiyonum yok tabi ki de. (ama olabilir de lan,neden olmasındır, paşa gönlüme bağlı...)
Dediğim gibi inaçlı olmak bize inanmamız söylenen şeylere inanmak olmamalı. Yani kara çarşaf giyip "ben, bana kural olarak öğretilen şeylere uyuyorum" demek olmamalı bu. Ya da "bilimin bana öngördüğü gerçekliği kabul ediyorum" demek, özgür irade sahibi olmak anlamına gelmemeli. Demem o ki hacı; birşeyleri, kayıtsızlıkla boyun eğip kabul etmek ne bilimin ne de mutlak ilimin savunduğu düşüncelere uyuyor, değil mi? Aslında cevabın pek de umrumda olmaz, bunu da belirtmeliyim ve bu yazıyı yazma nedenim sadece yazma eylemini gerçekleştirmeyi seven bir insan olmamadan kaynaklanıyor, onu da bil.
Şimdi; girişteki cümleleri sarf ettiğim zaman, bana çevrilen gözlerin, o sözleri söyleyen kişi ben olduğum için ağızlarını açıp birşey diyememelerinden dolayı duyduğu büyük kinin nedeni, bilimin açık fikirliliğine ve dinin de hoşgörülülüğüne bir ithaftı sanırım. Benim açımdan sadece an itibariyle piçlik yapmaktı. Ayrıca aynı cümleleri abla dediğim kişinin yanında sarf ettiğim zaman aldığım cevabın "sanane" olması da bana bir hediye niteliğindeyi.
Sonracığıma; oturup kırmızı şarap yudumlarken dinlediğim La Noyee'nin high volume seçeneğini, akşam ezanı okunduğu için bir saygı göstergesi olarak mute konumuna getirmem beni çok pis bir ateist yapıyor sanırım, hatta kendini bir bilenin olarak gören birinin söylediğine göre tam cehennemlikmişim. (Teşekkür ettim,yolu tarif et de kaybolmayayım dedim, çok kızdı.)
Sonuç olarak yaşadığım toplumda her türden; kandırılmış ve kanmış insanların olması beni hiç de rahatsız etmiyor aslında. Toplumsallık olayına kafayı takıp dünyayı değiştirelim diyen biri olmadım hiç, o girişteki cümleleri sırf, politik ve sosyolojik açıdan gergin olan yurdum insanlarına piçlik yapmak amacıyla kurmuştum.
Kalkıp da bunu bir tartışma konusuna dönüştüren ve umursamazlığım karşısında çileden çıkıp öfke patlamaları yaşayan malum insanlardan özür dilemek istemem, bu cümlenin başını da sırf piçlik olsun diye ılımlı kurdum, gani gani kusuruma bakın, oh olsun size...
Gölcük'te de kara çarşaflı birini gördüm ya yıllar sonra... Kötü zamanlardayız azizim, kötü..."
Şimdi bu girişi okuduktan sonra hiçbirinizin beni din karşıtı falan sanmayacağını biliyorum. Zaten din denilen olgunun görünüşle alakalı olmadığını düşündüğümü çoğunuz biliyor veya tahmin ediyorsunuzdur. Şimdi karşımda oturuyor olsan, bu "görünüşle inanışın farkı" fikrimi de araya sıkıştırıp anlatırdım, ama başlarsam aklımdakiler gider veya biçimlenişleri değişir diye bir tedirginlik var beynimde.
Yani demek istediğim o kadar sığ fikirli insanlar olmadığımızın bilincindeyiz hepimiz. Ama yine de açıklama isteği belirdi içimde. Sanırım karşılıklı oturup konuşurken, anlattığım şeylerin destekçisi olan mimik ve ses tonumu bu blog sayfasında belli edemememin verdiği bir "doğru anlaşılamama korkusu" içerisindeyim.
Bu da farklı bir "kişinin kendini garipsemesi" olayı aslında. Başka bir zaman değinirim belki bu konuya da. Daha fazla sapma yaşamadan anlatmak istediğim şeye dönmeliyim.
Dinlerle aramın pek iyi olduğu söylenemez. Ne ilahi olanlara ne de uydurma olanlara aram vardır. Ama bunun yanında, gökten yeryüzüne tesadüfen düşen bir tuğla parçası ile kurulan uygarlık masalıyla, "biz organizmaydık, suda şıp şıp yaşıyorduk, sonra teoride pratikte karaya çıktık, bi evrildik bi evrildik sormayın, önce maymun, sonra insan olduk, özde öküz kaldık vs vs..." masalına da inanmıyorum.(yazının tam burasında bir parantez arası istiyorum mirim, bir ara açıklama daha yapayım da "zekilikten gözleri parlayan, iyi geviş getiren" insancıklar gelip; "daha evrim teorisini bilmiyorsun-uz *saygı -uz'u* gelmiş burda ahkam kesiyorsun-uz" demesin. Evrim teorisini biliyorum efenim, karşı tezleriyle birlikte falan oturup araştırmasını yapmış bir "boş zamanı çok" insanım. Evrim teorisi varyasyon açıklamasını yapmayı beceremediği sürece, benim tarafımdan kendi bilgilerim doğrulutusunda "hey hepisi salakça adamım" lakayıtlığındaki cümlelerin önemi kadar değer taşıyacaktır.) Bu inanışlarla aram açılalı bi 6-7 yıl olmuştur sanırım. Samimi olmak gerekirse, bu tür önemli konularla ilgili fikirlerim oluşalı 6-7 yıl olmuştur demem daha doğru olacaktır. Öncesinde birşeye inanıyor değil inandırılıyor olduğuma kanaat getirmiş biriyim. Yani bilim veya dogma sistemleri, kendimi bilmeye başladığım anlardan itibaren bana samimi gelmeyen şeylerdir. İnandırıcı olup olmadıklarını tartışma konusu yapmaya bile değer görmemem. Gidip birilerine "bu böyle şu şöyle" de demem.
Dinsel bir inanacım yok mu peki? Yok demem çok ukalalık olur ama bana "inanacaksın" denilen herşeye inanmadığımı belirtmem lazım. İnancım kendi kurallarımdan oluşuyor sanırım, "bana inanın, guru olayım, tarikat kurayım" diye bir atraksiyonum yok tabi ki de. (ama olabilir de lan,neden olmasındır, paşa gönlüme bağlı...)
Dediğim gibi inaçlı olmak bize inanmamız söylenen şeylere inanmak olmamalı. Yani kara çarşaf giyip "ben, bana kural olarak öğretilen şeylere uyuyorum" demek olmamalı bu. Ya da "bilimin bana öngördüğü gerçekliği kabul ediyorum" demek, özgür irade sahibi olmak anlamına gelmemeli. Demem o ki hacı; birşeyleri, kayıtsızlıkla boyun eğip kabul etmek ne bilimin ne de mutlak ilimin savunduğu düşüncelere uyuyor, değil mi? Aslında cevabın pek de umrumda olmaz, bunu da belirtmeliyim ve bu yazıyı yazma nedenim sadece yazma eylemini gerçekleştirmeyi seven bir insan olmamadan kaynaklanıyor, onu da bil.
Şimdi; girişteki cümleleri sarf ettiğim zaman, bana çevrilen gözlerin, o sözleri söyleyen kişi ben olduğum için ağızlarını açıp birşey diyememelerinden dolayı duyduğu büyük kinin nedeni, bilimin açık fikirliliğine ve dinin de hoşgörülülüğüne bir ithaftı sanırım. Benim açımdan sadece an itibariyle piçlik yapmaktı. Ayrıca aynı cümleleri abla dediğim kişinin yanında sarf ettiğim zaman aldığım cevabın "sanane" olması da bana bir hediye niteliğindeyi.
Sonracığıma; oturup kırmızı şarap yudumlarken dinlediğim La Noyee'nin high volume seçeneğini, akşam ezanı okunduğu için bir saygı göstergesi olarak mute konumuna getirmem beni çok pis bir ateist yapıyor sanırım, hatta kendini bir bilenin olarak gören birinin söylediğine göre tam cehennemlikmişim. (Teşekkür ettim,yolu tarif et de kaybolmayayım dedim, çok kızdı.)
Sonuç olarak yaşadığım toplumda her türden; kandırılmış ve kanmış insanların olması beni hiç de rahatsız etmiyor aslında. Toplumsallık olayına kafayı takıp dünyayı değiştirelim diyen biri olmadım hiç, o girişteki cümleleri sırf, politik ve sosyolojik açıdan gergin olan yurdum insanlarına piçlik yapmak amacıyla kurmuştum.
Kalkıp da bunu bir tartışma konusuna dönüştüren ve umursamazlığım karşısında çileden çıkıp öfke patlamaları yaşayan malum insanlardan özür dilemek istemem, bu cümlenin başını da sırf piçlik olsun diye ılımlı kurdum, gani gani kusuruma bakın, oh olsun size...
21 Nisan 2008
Beşiktaş-Üsküdar arası mavi düşler...
- atlasam şimdi şu denize ne olur Mimi?
(kısa bir sessizlik...)
- karşımızda oturan şu hanım önce bir çığlık atar, herkes telaş içinde koşup denize bakardı,sonra biri şu gördüğün eski ama hala işe yaradığı iddia edilen can simitlerinden birini atardı sana ya da daha iyisi; kahraman olmak isteyen veya anlık bir refleks ile hareket edip suya atlayan biri ya da birileri, bir şekilde seni sudan çıkarırdı, sonuç olarak; insanlar motorlar durdurulduğu için gidecekleri yere geç kalmakla, sen de ıslandığınla kalırdın, hea bir de etraftaki genç kızlar intihara kalkıştığın için seni bir anda kört kobeyn yerine koyardı, feci sükse yapardın, genç erkek kişileri seni "salak" teyzeler "ah yavrum" abiler ve amcalar ise "ne derdi var kim bilir" kişisi olarak nitelendirirdi, sudan çıktığın zaman bir de tekme yerdin, tarafımca atılırdı,başka soru? istersen devam edebilirim...
(sırıtarak ufka bakan bir insan kişisi...)
...
-şimdi her şeyi bırakıp rakı şişesinde balık olmak vardı, şu maviliğe uzanıp akşam sefası koklamak...
-şişenin kapağını üzerimize kaparlardı!
-derdin ne Mimi!?
-karnım aç lan...
...
(kısa bir sessizlik...)
- karşımızda oturan şu hanım önce bir çığlık atar, herkes telaş içinde koşup denize bakardı,sonra biri şu gördüğün eski ama hala işe yaradığı iddia edilen can simitlerinden birini atardı sana ya da daha iyisi; kahraman olmak isteyen veya anlık bir refleks ile hareket edip suya atlayan biri ya da birileri, bir şekilde seni sudan çıkarırdı, sonuç olarak; insanlar motorlar durdurulduğu için gidecekleri yere geç kalmakla, sen de ıslandığınla kalırdın, hea bir de etraftaki genç kızlar intihara kalkıştığın için seni bir anda kört kobeyn yerine koyardı, feci sükse yapardın, genç erkek kişileri seni "salak" teyzeler "ah yavrum" abiler ve amcalar ise "ne derdi var kim bilir" kişisi olarak nitelendirirdi, sudan çıktığın zaman bir de tekme yerdin, tarafımca atılırdı,başka soru? istersen devam edebilirim...
(sırıtarak ufka bakan bir insan kişisi...)
...
-şimdi her şeyi bırakıp rakı şişesinde balık olmak vardı, şu maviliğe uzanıp akşam sefası koklamak...
-şişenin kapağını üzerimize kaparlardı!
-derdin ne Mimi!?
-karnım aç lan...
...
19 Nisan 2008
17 Nisan 2008
44. Uluslararası Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu
3 gündür deli gibi izliyoruz. TRT-2 14:00-19:00 arası reyting kazanıyor sayemizde.
Çok seviyoruz çok. Okul kapansın alacağız bisikletleri kendimizce turlayacağız.
Yarın saat 15:00 'de Marmaris-Fethiye etabı var, görsel bir şölenin zevkine varacağız demektir, içimiz ısınacak o görüntülerle, coşacağız yine ve "şimdi orda olup pedal çevirmek vardı" diye hayıflanacağız.
Vakti olan izlesin derim.
Çok seviyoruz çok. Okul kapansın alacağız bisikletleri kendimizce turlayacağız.
Yarın saat 15:00 'de Marmaris-Fethiye etabı var, görsel bir şölenin zevkine varacağız demektir, içimiz ısınacak o görüntülerle, coşacağız yine ve "şimdi orda olup pedal çevirmek vardı" diye hayıflanacağız.
Vakti olan izlesin derim.
14 Nisan 2008
Vize
Saat 19:00'da vize olmaz, olmamalı, olsun diyenin yüzüne kusayım.
Öğleden sonra okula gittim saat 15:00, kapı girişinde can çekişen bir güvercin vardı, güvenlikten biri ve bir kaç öğrenci hayvanın başında toplanmış ah vah ediyordu, es geçtim, öğrenci kapısına yöneldim, elektronik dev ekran zımbırtımız saat 17:00'daki siyaset vizesinin sınıflarını gösteriyordu. Kanin ve Molar diye 2 yer türemiş sınava girdiğimiz, haberim yok öle baktım 2-3 sn. mal mal. Kanin i okuyunca aklıma kinin geldi, kinin gelince tonik, tonik gelince votka. Pek bir ayyaş hissettim kendimi.
Vizeye kadar kantinde oyalandım , içtiğim kahvenin çayın haddi hesabı yok, 4 kere tuvalet için masamı toparlayıp çantamı yüklendim, işin iyi yanı döndüğümde masam her seferinde boştu.
Etrafta batak oynayan gençlik, deli gibi fotokopi okuyanlar, fosforlu kalemle notların altını çizenler, asetat kalemleriyle ellerine kopya yazanlar, müzik kutusuna bozuk para tıkıştıranlar...
Okula neden gitmediğimin, gitsem bile neden vakit kaybetmeden işlerimi bitirip çıktığımın, fakülte ortamını neden sevmediğimin bir kez daha farkına vardım. Bana göre muhabbet yok orda.
Yanıma oturan 2 hatunla biraz muhabbet ettim gerçi, birinin 5inci diğerinin 7inci yılıymış okulda. Çalışıyorlarmış vs vs. Uzun zaman sonra vizeler için gelmişler okula, ne kadar şaşırdıklarını nasıl üzüldüklerini söylediler. Eskiler daha duyarlı, daha dolu insanlarmış, yeniler pek bir "aklı bir karış havada"ymış.
Çok feci kahkahalar attım içimden ama çaktırmadım tabi ki de. Üst sınıfların ahkam kesmelerine alışalı çok oldu.
Bir kaç kişi gelip fotoğraf makineme baktı, kendi makinelerini gösterdi, oturup fotoğraf konuştuk. Zevk almadım desem yalan olur.
442 sayfa okudum, batak oynayan, müzik kutusuyla coşan, boş boş lak lak yapan onca genç bünyenin yanında, pek bir züppe hissettim kendimi, hoşuma gitti.
Ayaklarımı uzattığım sandalyeyi gelip kimse isteyemedi okuyucu, inanmazsın çıkıp dışardan sandalye buldular. Masamdaki kül tablasını alırken bile bir garipti o çocuk, anlamlandıramadım o kadar korkunç mu bakıyorum yaw, o kadar surat mı asıyorum yani...
Sınıfa 45 dakika önce gidip kıyıda köşede bir yer buldum kendime, millet sıralara, duvarlara, ellerine, güzel kızların bacaklarına kopya döşüyor, ağzım açık izledim.
Okuyacak hiçbir şeyim kalmadığından, şarkı mırıldandım 45 dakika boyunca. (Opus-Life Is Life)
Sonra şeker çocuklar geldi sınav kağıtlarımızı dağıttı. Listede adımı bulamadım, sarışın şeker çocuk bir koşu boş bir kağıt buldu bana ehii :D
20 dakikada çıktım ki zaten 30 dakikaydı sınav süresi, metroya doğru yürürken Yiğit Özgür'ü gördüm (ya da gördüğümü sandım) başımı hafifce eğip selam verdim o da karşılık verdi. (demek ki oymuş neden boş boş selam versin dimi yaw) Akşamları trafik olmuyor, metro çıkışı hemen atladım otobüse 10dk'da ineceğim durağa geldim.
Evdeyim işte, bunları yazıyorum, sonuç olarak gidip bir vizeme daha girdim, büyük başarı.. Az sonra "yazıyı yayınla" butonuna basınca çıkıcam blogdan ve kuzenle film izleyeceğiz. Dün gece Bucket List'i izledik pek bir beğendik, izlemeyen varsa öneririm. Dur vazgeçtim önce msn'de Nikki ile konuşcam sonra film izleriz.
Öpüştüm okuyucularım..
Öğleden sonra okula gittim saat 15:00, kapı girişinde can çekişen bir güvercin vardı, güvenlikten biri ve bir kaç öğrenci hayvanın başında toplanmış ah vah ediyordu, es geçtim, öğrenci kapısına yöneldim, elektronik dev ekran zımbırtımız saat 17:00'daki siyaset vizesinin sınıflarını gösteriyordu. Kanin ve Molar diye 2 yer türemiş sınava girdiğimiz, haberim yok öle baktım 2-3 sn. mal mal. Kanin i okuyunca aklıma kinin geldi, kinin gelince tonik, tonik gelince votka. Pek bir ayyaş hissettim kendimi.
Vizeye kadar kantinde oyalandım , içtiğim kahvenin çayın haddi hesabı yok, 4 kere tuvalet için masamı toparlayıp çantamı yüklendim, işin iyi yanı döndüğümde masam her seferinde boştu.
Etrafta batak oynayan gençlik, deli gibi fotokopi okuyanlar, fosforlu kalemle notların altını çizenler, asetat kalemleriyle ellerine kopya yazanlar, müzik kutusuna bozuk para tıkıştıranlar...
Okula neden gitmediğimin, gitsem bile neden vakit kaybetmeden işlerimi bitirip çıktığımın, fakülte ortamını neden sevmediğimin bir kez daha farkına vardım. Bana göre muhabbet yok orda.
Yanıma oturan 2 hatunla biraz muhabbet ettim gerçi, birinin 5inci diğerinin 7inci yılıymış okulda. Çalışıyorlarmış vs vs. Uzun zaman sonra vizeler için gelmişler okula, ne kadar şaşırdıklarını nasıl üzüldüklerini söylediler. Eskiler daha duyarlı, daha dolu insanlarmış, yeniler pek bir "aklı bir karış havada"ymış.
Çok feci kahkahalar attım içimden ama çaktırmadım tabi ki de. Üst sınıfların ahkam kesmelerine alışalı çok oldu.
Bir kaç kişi gelip fotoğraf makineme baktı, kendi makinelerini gösterdi, oturup fotoğraf konuştuk. Zevk almadım desem yalan olur.
442 sayfa okudum, batak oynayan, müzik kutusuyla coşan, boş boş lak lak yapan onca genç bünyenin yanında, pek bir züppe hissettim kendimi, hoşuma gitti.
Ayaklarımı uzattığım sandalyeyi gelip kimse isteyemedi okuyucu, inanmazsın çıkıp dışardan sandalye buldular. Masamdaki kül tablasını alırken bile bir garipti o çocuk, anlamlandıramadım o kadar korkunç mu bakıyorum yaw, o kadar surat mı asıyorum yani...
Sınıfa 45 dakika önce gidip kıyıda köşede bir yer buldum kendime, millet sıralara, duvarlara, ellerine, güzel kızların bacaklarına kopya döşüyor, ağzım açık izledim.
Okuyacak hiçbir şeyim kalmadığından, şarkı mırıldandım 45 dakika boyunca. (Opus-Life Is Life)
Sonra şeker çocuklar geldi sınav kağıtlarımızı dağıttı. Listede adımı bulamadım, sarışın şeker çocuk bir koşu boş bir kağıt buldu bana ehii :D
20 dakikada çıktım ki zaten 30 dakikaydı sınav süresi, metroya doğru yürürken Yiğit Özgür'ü gördüm (ya da gördüğümü sandım) başımı hafifce eğip selam verdim o da karşılık verdi. (demek ki oymuş neden boş boş selam versin dimi yaw) Akşamları trafik olmuyor, metro çıkışı hemen atladım otobüse 10dk'da ineceğim durağa geldim.
Evdeyim işte, bunları yazıyorum, sonuç olarak gidip bir vizeme daha girdim, büyük başarı.. Az sonra "yazıyı yayınla" butonuna basınca çıkıcam blogdan ve kuzenle film izleyeceğiz. Dün gece Bucket List'i izledik pek bir beğendik, izlemeyen varsa öneririm. Dur vazgeçtim önce msn'de Nikki ile konuşcam sonra film izleriz.
Öpüştüm okuyucularım..
12 Nisan 2008
2. Ulusal Kariyer Panayırı hayatınızın fırsatı olabilir ...
...diye başlıyor yazı.
18 - 19 Nisan'da Harbiye Askeri Müzesi'nde gerçekleşecek olan bir organizasyondan bahsediyorum okuyucu. Şöyle ki; blog insanları olarak epeyce bir süre okul, kariyer, iş, güç, gelecek bıdı bıdısı yaptık. Yapmadık mı? Yaptık. Yani ben yaptım en azından yandan yandan kıvrıla kıvrıla. Gelecek biz istemesek de gelecek ve bir güzel çarpıştıracak bizi sağa sola. Çok feci lan :mü Neyse cıvıtmadan son 3-4 gündür abla kuzen kardeş dörtlüsü olaraktan gitmeyi görmeyi ve başvurular yapmayı planladığımız panayır ile ilgili bilgileri vereyim. Buyrun;
İpek Alpkökin 'in yazısı efenim, İşte insan'dan alıntıdır.
Kariyer hakkında merak ettiniz her şeyi bulacağınız bu etkinlikte, hayalini kurduğunuz şirketlere iş ve staj başvurusu da yapabileceksiniz. Katılımın ücretsiz olduğu Panayır'da değerli konuşmacılar da seminer verecek.
Kariyerinize yeni bir yön mü vermek istiyorsunuz? Size en uygun mesleği ve şirketi nasıl seçeceğiniz konusunda arayışlar içinde misiniz? O halde 18 - 19 Nisan tarihinde İstanbul Harbiye Askeri Müzesi'nde gerçekleşecek II. Ulusal Kariyer Panayırı'nı mutlaka ziyaret etmelisiniz. Çünkü iş hayatınızda yapacağınız yeni başlangıçlar için aradığınız fırsatı, bu fuarda yakalamanız çok mümkün. Zira Türkiye'nin en büyük firmaları, en tanınmış markaları Kariyer Panayırı'nda ziyaretçilerle bir araya gelerek iş ve staj başvurularını kabul edecek. İlki geçen yıl Nisan ayında gerçekleşen ve 50 firma ile 6 bin ziyaretçinin katıldığı Ulusal Kariyer Panayırı, bu yıl da Türkiye Personel Yönetimi Derneği (Peryön) ve İşte İnsan ortaklığında düzenleniyor. Turkcell, Eti, Data Profil, Eureko Sigorta, Finansbank, Avon, Carrefour Grup, Citibank, Grafton Recruitment Turkey, Türkiye Finans, Kariyer.net, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Anadolu Sağlık Merkezi, TNS Piar, Roka Davet, İletişim Atölyesi, Anadolu Grubu, Acıbadem, Akkariyer, DenimVillage, DHL Express, Efes, Ferroli, Kibar Holding, Koton, Makina Takım Endüstrisi, McDonald's, Mudo, Oxford House College, Sabancı Üniversitesi, TEB, Teknosa, Yapı Kredi Emeklilik ve Yeni İnsan gibi daha birçok firmanın katılacağı panayırda, katılımcılar hem saygın firmaları bir arada bulacak hem de firmaların yöneticileriyle tanışma imkanı elde edecek. Sunulan kariyer fırsatlarının haricinde panayır kapsamında düzenlenen seminerlerle ziyaretçilere, iş aramanın püf noktalarından doğru meslek seçiminin inceliklerine, görüşmelerde kişinin kendini nasıl ifade edeceğinden şirketlerin beklentilerine kadar birçok konuda eğitimler verilecek. Farklı sektörlerden katılımcıların tecrübeleri ve her sektör için çıkartılan yol haritaları da ziyaretçilerin kariyerleri için önemli ipuçları sunacak.
Turkcell de CV kabul edecek
Ancak panayırın belki de en önemli fırsat ayağı fuar alanında gizli. Panayır kapsamında kurulacak fuara katılan yaklaşık 100 firma hem açık pozisyonları hakkında duyurular yapacak hem de iş ve staj başvurularını kabul edecek. Örneğin, 2008 yılında personel sayısında yüzde 10'luk bir artış hedefleyen etkinliğin ana sponsoru Turkcell, katılımcıları grubun veri bankasına yönlendirecek. Her yıl yaklaşık 350 kişilik alım yapan Turkcell, grup şirketleri bünyesindeki 10 bin kişilik ekibini bu yıl 12 bin kişiye çıkaracak. Şirket ayrıca geçen sene 200'e yakın kişiye sağladığı staj imkanı için bu yıl da başvuru kabul edecek. Panayırın araştırma sponsoru olan TNS Piar da araştırma sektöründe çalışmak isteyen gençlerden CV toplayacak. Araştırma ve danışmanlık şirketi Grafton Recruitment Turkey de Kariyer Panayırı'nda CV avına çıkan şirketler arasında. Kariyerinde yeni açılımlar yapmak isteyen herkesin CV başvurularını kabul edecek şirket, bu CV'leri veri bankasına aktararak ilerleyen günlerde elindeki uygun pozisyonlara göre değerlendirmeye alacak. Grafton Recruitment Turkey'in stantında bulunan uzmanlar da iş bulma, işe yerleşme ve açık pozisyonlar konusunda bilgi almak isteyen ziyaretçilere yardımcı olacak.
Yaz stajı fırsatları
Fuar alanında iş ve staj başvurusu kabul edecek diğer bir şirket ise Yapı Kredi Sigorta Grubu. İdari ve satış kadroları için iş başvurusu kabul etmeyi planlayan şirket, özellikle satış ekipleri için uygun olabilecek adayları değerlendirme hedefinde. İstanbul'da satış ekiplerinde istihdam etmek üzere 25 kişilik alım yapacak grup, açık idari pozisyonları için de eleman avına çıkacak. Gelen staj başvuruları ise ihtiyacına göre grup içindeki departmanlara bölüştürülecek. Bu yıl endüstri, işletme, tekstil mühendisliği ve tekstil öğretmenliği mezunları için de panayırda önemli fırsatlar var. Bu bölümlerden mezun adayların başvurularını kalite, üretim ve planlama departmanlarında uzman olarak değerlendirmeye hazırlanan DenimVillage, tekstil alanında iki yıllık ön lisans mezunlarının başvurularını açılması olası şeflik pozisyonları için kabul edecek. 2009'a kadar 19 beyaz yakalı personel alımı yapacak şirket, ayrıca Trakya'da ikamet eden 12 yaz dönemi stajyeri alımı planlıyor. Merkez ve mağazalar için alımları devam eden Mudo da Kariyer Panayırı'nda kuracağı stantta mağazaları için asgari lise mezunu mağaza yöneticileri, satış danışmanı ve kasiyer adaylarının; merkez kadroları için de yetiştirilmek üzere üniversite mezunu adayların başvurularını değerlendirecek. Açık pozisyonlar da dahil olmak üzere yaklaşık 50 kişilik alım yapmayı planlayan şirket, yaz döneminde merkez departmanlarımızda değerlendirilmek üzere stajyer kabul edecek.
Her sektörden eleman ihtiyacı
Tüm pozisyonlar için başvuru kabul edecek olan DHL Express bu yıl ön saf olarak nitelendirilen satış, müşteri ilişkileri ve operasyon birimleri için alım yapmayı planlıyor. Satış, müşteri ilişkileri ve operasyon bölümlerine 70 kişi civarında alım yapacak şirket, staj başvurusu da kabul edecek. Kariyer Panayırı'nda ağırlıklı uzman, uzman yardımcılığı gibi yeni mezun ya da az tecrübeli kişilerin ilgilenebileceği pozisyonlarla ilgili başvuruları kabul edecek olan Efes Bira Grubu da ağırlığı zorunlu staja vermek kaydıyla, staj önerilerini değerlendirecek. Akkariyer Danışmanlık, Panayır'da kuracağı stantta sağlık sektöründe çalışmakta olan, kariyerini ilerletmek isteyen veya yeni iş arayışları olan kişilerin başvurularını kabul edecek. 2008 yılında 250 kişilik istihdam hedefi olan grup, 50 kişiye de sağlık
sektöründe staj imkanı yaratacak. İleriki dönemlerde organizasyonel ihtiyaçlar doğrultusunda değerlendirilmek üzere tüm başvuruları veritabanında saklayacak McDonald's, 2008 yılı için personel sayısını yüzde 15 artıracak. Şirket ayrıca yaz döneminde insan kaynakları departmanına iki kişi, finans, pazar geliştirme ve operasyon departmanlarına birer kişi olmak üzere beş stajyer almayı planlıyor.
İş dünyasının parlak isimleri
Panayırın diğer bölümünde ise iki günlük seminerler dizisi var. 18 Nisan Cuma günü düzenlenecek olan seminerlerde Unitim Holding İnsan Kaynakları Direktörü Melis Avalin "CV Yazım ve En İyi İş Bulma Teknikleri", BNB'den Bayram Ünal "Mülakat ve Başarılı İş Görüşmesi", TEB'den Nilsen Altıntaş "Kariyer Yolları / Bankacılık", Arkas Holding'den Bekir Kural "İş Arama Teknikleri / Şirketlere Nasıl Ulaşırsınız?", M. Cemil Özden "Üniversitede Okurken Kariyer", Egon Zehnder International'dan Murat Yeşildere ise "Yurtdışında İş Olanakları" konularında bilgi aktaracak. Etkinliğin ikinci gününde ise Boyden'den Nur Gedikali "CV Yazım Teknikleri ve En İyi İş Bulma Yöntemleri", Finansbank İnsan Kaynakları'ndan Sorumlu Grup Yöneticisi Hakan Alp "Mülakat ve Başarılı İş Görüşmesi", Sabah Gazetesi Köşe Yazarı Emre Aköz "Kariyer Yolları ve Medya", Kariyer Net'ten Yusuf Azoz "Türkiye'nin Yükselen Meslekleri", HP Türkiye Genel Müdürü Şahin Tulga "Kariyer Yolları - Bilgi Teknolojileri" ve Tülin Kermen "Stil Danışmanlığı" başlıklarında seminer verecek.
18 - 19 Nisan'da Harbiye Askeri Müzesi'nde gerçekleşecek olan bir organizasyondan bahsediyorum okuyucu. Şöyle ki; blog insanları olarak epeyce bir süre okul, kariyer, iş, güç, gelecek bıdı bıdısı yaptık. Yapmadık mı? Yaptık. Yani ben yaptım en azından yandan yandan kıvrıla kıvrıla. Gelecek biz istemesek de gelecek ve bir güzel çarpıştıracak bizi sağa sola. Çok feci lan :mü Neyse cıvıtmadan son 3-4 gündür abla kuzen kardeş dörtlüsü olaraktan gitmeyi görmeyi ve başvurular yapmayı planladığımız panayır ile ilgili bilgileri vereyim. Buyrun;
İpek Alpkökin 'in yazısı efenim, İşte insan'dan alıntıdır.
Kariyer hakkında merak ettiniz her şeyi bulacağınız bu etkinlikte, hayalini kurduğunuz şirketlere iş ve staj başvurusu da yapabileceksiniz. Katılımın ücretsiz olduğu Panayır'da değerli konuşmacılar da seminer verecek.
Kariyerinize yeni bir yön mü vermek istiyorsunuz? Size en uygun mesleği ve şirketi nasıl seçeceğiniz konusunda arayışlar içinde misiniz? O halde 18 - 19 Nisan tarihinde İstanbul Harbiye Askeri Müzesi'nde gerçekleşecek II. Ulusal Kariyer Panayırı'nı mutlaka ziyaret etmelisiniz. Çünkü iş hayatınızda yapacağınız yeni başlangıçlar için aradığınız fırsatı, bu fuarda yakalamanız çok mümkün. Zira Türkiye'nin en büyük firmaları, en tanınmış markaları Kariyer Panayırı'nda ziyaretçilerle bir araya gelerek iş ve staj başvurularını kabul edecek. İlki geçen yıl Nisan ayında gerçekleşen ve 50 firma ile 6 bin ziyaretçinin katıldığı Ulusal Kariyer Panayırı, bu yıl da Türkiye Personel Yönetimi Derneği (Peryön) ve İşte İnsan ortaklığında düzenleniyor. Turkcell, Eti, Data Profil, Eureko Sigorta, Finansbank, Avon, Carrefour Grup, Citibank, Grafton Recruitment Turkey, Türkiye Finans, Kariyer.net, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Anadolu Sağlık Merkezi, TNS Piar, Roka Davet, İletişim Atölyesi, Anadolu Grubu, Acıbadem, Akkariyer, DenimVillage, DHL Express, Efes, Ferroli, Kibar Holding, Koton, Makina Takım Endüstrisi, McDonald's, Mudo, Oxford House College, Sabancı Üniversitesi, TEB, Teknosa, Yapı Kredi Emeklilik ve Yeni İnsan gibi daha birçok firmanın katılacağı panayırda, katılımcılar hem saygın firmaları bir arada bulacak hem de firmaların yöneticileriyle tanışma imkanı elde edecek. Sunulan kariyer fırsatlarının haricinde panayır kapsamında düzenlenen seminerlerle ziyaretçilere, iş aramanın püf noktalarından doğru meslek seçiminin inceliklerine, görüşmelerde kişinin kendini nasıl ifade edeceğinden şirketlerin beklentilerine kadar birçok konuda eğitimler verilecek. Farklı sektörlerden katılımcıların tecrübeleri ve her sektör için çıkartılan yol haritaları da ziyaretçilerin kariyerleri için önemli ipuçları sunacak.
Turkcell de CV kabul edecek
Ancak panayırın belki de en önemli fırsat ayağı fuar alanında gizli. Panayır kapsamında kurulacak fuara katılan yaklaşık 100 firma hem açık pozisyonları hakkında duyurular yapacak hem de iş ve staj başvurularını kabul edecek. Örneğin, 2008 yılında personel sayısında yüzde 10'luk bir artış hedefleyen etkinliğin ana sponsoru Turkcell, katılımcıları grubun veri bankasına yönlendirecek. Her yıl yaklaşık 350 kişilik alım yapan Turkcell, grup şirketleri bünyesindeki 10 bin kişilik ekibini bu yıl 12 bin kişiye çıkaracak. Şirket ayrıca geçen sene 200'e yakın kişiye sağladığı staj imkanı için bu yıl da başvuru kabul edecek. Panayırın araştırma sponsoru olan TNS Piar da araştırma sektöründe çalışmak isteyen gençlerden CV toplayacak. Araştırma ve danışmanlık şirketi Grafton Recruitment Turkey de Kariyer Panayırı'nda CV avına çıkan şirketler arasında. Kariyerinde yeni açılımlar yapmak isteyen herkesin CV başvurularını kabul edecek şirket, bu CV'leri veri bankasına aktararak ilerleyen günlerde elindeki uygun pozisyonlara göre değerlendirmeye alacak. Grafton Recruitment Turkey'in stantında bulunan uzmanlar da iş bulma, işe yerleşme ve açık pozisyonlar konusunda bilgi almak isteyen ziyaretçilere yardımcı olacak.
Yaz stajı fırsatları
Fuar alanında iş ve staj başvurusu kabul edecek diğer bir şirket ise Yapı Kredi Sigorta Grubu. İdari ve satış kadroları için iş başvurusu kabul etmeyi planlayan şirket, özellikle satış ekipleri için uygun olabilecek adayları değerlendirme hedefinde. İstanbul'da satış ekiplerinde istihdam etmek üzere 25 kişilik alım yapacak grup, açık idari pozisyonları için de eleman avına çıkacak. Gelen staj başvuruları ise ihtiyacına göre grup içindeki departmanlara bölüştürülecek. Bu yıl endüstri, işletme, tekstil mühendisliği ve tekstil öğretmenliği mezunları için de panayırda önemli fırsatlar var. Bu bölümlerden mezun adayların başvurularını kalite, üretim ve planlama departmanlarında uzman olarak değerlendirmeye hazırlanan DenimVillage, tekstil alanında iki yıllık ön lisans mezunlarının başvurularını açılması olası şeflik pozisyonları için kabul edecek. 2009'a kadar 19 beyaz yakalı personel alımı yapacak şirket, ayrıca Trakya'da ikamet eden 12 yaz dönemi stajyeri alımı planlıyor. Merkez ve mağazalar için alımları devam eden Mudo da Kariyer Panayırı'nda kuracağı stantta mağazaları için asgari lise mezunu mağaza yöneticileri, satış danışmanı ve kasiyer adaylarının; merkez kadroları için de yetiştirilmek üzere üniversite mezunu adayların başvurularını değerlendirecek. Açık pozisyonlar da dahil olmak üzere yaklaşık 50 kişilik alım yapmayı planlayan şirket, yaz döneminde merkez departmanlarımızda değerlendirilmek üzere stajyer kabul edecek.
Her sektörden eleman ihtiyacı
Tüm pozisyonlar için başvuru kabul edecek olan DHL Express bu yıl ön saf olarak nitelendirilen satış, müşteri ilişkileri ve operasyon birimleri için alım yapmayı planlıyor. Satış, müşteri ilişkileri ve operasyon bölümlerine 70 kişi civarında alım yapacak şirket, staj başvurusu da kabul edecek. Kariyer Panayırı'nda ağırlıklı uzman, uzman yardımcılığı gibi yeni mezun ya da az tecrübeli kişilerin ilgilenebileceği pozisyonlarla ilgili başvuruları kabul edecek olan Efes Bira Grubu da ağırlığı zorunlu staja vermek kaydıyla, staj önerilerini değerlendirecek. Akkariyer Danışmanlık, Panayır'da kuracağı stantta sağlık sektöründe çalışmakta olan, kariyerini ilerletmek isteyen veya yeni iş arayışları olan kişilerin başvurularını kabul edecek. 2008 yılında 250 kişilik istihdam hedefi olan grup, 50 kişiye de sağlık
sektöründe staj imkanı yaratacak. İleriki dönemlerde organizasyonel ihtiyaçlar doğrultusunda değerlendirilmek üzere tüm başvuruları veritabanında saklayacak McDonald's, 2008 yılı için personel sayısını yüzde 15 artıracak. Şirket ayrıca yaz döneminde insan kaynakları departmanına iki kişi, finans, pazar geliştirme ve operasyon departmanlarına birer kişi olmak üzere beş stajyer almayı planlıyor.
İş dünyasının parlak isimleri
Panayırın diğer bölümünde ise iki günlük seminerler dizisi var. 18 Nisan Cuma günü düzenlenecek olan seminerlerde Unitim Holding İnsan Kaynakları Direktörü Melis Avalin "CV Yazım ve En İyi İş Bulma Teknikleri", BNB'den Bayram Ünal "Mülakat ve Başarılı İş Görüşmesi", TEB'den Nilsen Altıntaş "Kariyer Yolları / Bankacılık", Arkas Holding'den Bekir Kural "İş Arama Teknikleri / Şirketlere Nasıl Ulaşırsınız?", M. Cemil Özden "Üniversitede Okurken Kariyer", Egon Zehnder International'dan Murat Yeşildere ise "Yurtdışında İş Olanakları" konularında bilgi aktaracak. Etkinliğin ikinci gününde ise Boyden'den Nur Gedikali "CV Yazım Teknikleri ve En İyi İş Bulma Yöntemleri", Finansbank İnsan Kaynakları'ndan Sorumlu Grup Yöneticisi Hakan Alp "Mülakat ve Başarılı İş Görüşmesi", Sabah Gazetesi Köşe Yazarı Emre Aköz "Kariyer Yolları ve Medya", Kariyer Net'ten Yusuf Azoz "Türkiye'nin Yükselen Meslekleri", HP Türkiye Genel Müdürü Şahin Tulga "Kariyer Yolları - Bilgi Teknolojileri" ve Tülin Kermen "Stil Danışmanlığı" başlıklarında seminer verecek.
Okuma notlarımdan...
Ben okurum. Biraz abartı okurum. Bazen birileri yemek yememi hatırlatır, okula git der, su iç der. Ama bunun övünülecek bir yanı yok. Hatta çok boktan bir durum. Kimse sevmez okuduğum kitapların adlarını, kapaklarını, içindeki kelimeleri. Genelde ayyaşları okurum, düşkünleri okurum, delileri okurum. Onlarda beni okur.
Doğumgünümde hediye olarak Bukowski almışlar bana, beni tanıyan insanalara bayılıyorum. Okudum ve her zamanki gibi notlar aldım bir köşeye. Ben çok seviyorum ve birileri de bilsin bu düşünceleri istiyorum.
Buyrun;
...
Hepimiz öleceğiz, hepimiz. Ne sirk! Bunu bilmek birbirimizi daha çok sevmemiz için yeterli bir neden olmalı, ama değil. Son derece önemsiz şeyler bizi dehşete sürükleyip dümdüz ediyor, yutuyor.
...
Çoğu insan ölüme hazır değildir, ne kendi ölümlerine ne de başkalarının. Şoka girerler, ödeleri patlar, beklemedik bir sürprizdir ölüm onlar için.
Olmamalı oysa...
Ben ölümü sol cebimde taşırım. Bazen cebimden çıkarıp onunla konuşurum:
"Selam yavrum, nasılsın? Ne zaman geleceksin beni almaya? Hazırım."
Bir çiçeğin büyümesi bizi ne kadar kederlendiriyorsa, ölüm de o kadar kederlendirmeli.
...
Bazen hepimiz bir filme hapsolmuşuz hissine kapılıyorum. Repliklerimizi biliyoruz, nereye doğru yürüyeceğimizi biliyoruz, nasıl oynayacağımızı biliyoruz, sadece kamera yok.
Yine de çıkamıyoruz filmin içinden. Ve film kötü.
...
Kaçış yok, etki yok, etkisizlik yok. Kendimizi zarar hanesine yazmaktan başka çare yok. Oynayabileceğimiz bir hamlemiz kalmamış.
Mat olmuşuz.
...
Toplumdaki geri zekalıların geri zekalı olduklarını idrak edemeyip onları koruyacak birileri daima vardır. Bunu idrak edememelerinin nedeni kendilerinin de geri zekalı olmalarıdır. Geri zekalılar cennetinde yaşıyoruz; bu şekilde yaşayıp birbirlerine bu şekilde davranmalarının nedeni bu. Onların bileceği iş, beni ilgilendirmez. Ama ne var ki onlarla yaşamak zorundayım.
...
Hayat tuzaklarla doludur ve çoğumuz çoğuna düşeriz. Önemli olan bu tuzaklardan elden geldiğince uzak durmaktır. Bu da ölüm gelene dek olabildiğince huzurlu yaşamamızı sağlar.
...
Mükemmel saatler yaşayabilmek için kusurlu saatler yaşamak gerek. İki mükemmel saati yaşatabilmek için on saat öldürmek gerekir. Asıl korkulması gereken "BÜTÜN" saatleri öldürmemektir; "BÜTÜN" yılları.
...
İlginç insanların sayısı neden bu kadar az? Milyonlarca insanın içinde neden sadece birkaç kişi? Bu kasvet verici ve cansız türle yaşamaktan başka çare yok mu?
...
Fazla düşünüyoruz belki de. Daha çok hisset, daha az düşün.
...
İnsan yüzü ile sorunlarım var. Bakmakta zorlanıyorum. insanların yüzlerinde hayatlarının yekunu yazılıdır ve genellikle korkunç bir görüntüdür.
...
İnsan ırkı herşeyi abartır; kahramanlarını, düşmanlarını, kendi önemini.
Götler! İşte, kendimi daha iyi hissediyorum. Allahın cezası insan ırkı! Oh be, çok iyi geldi.
Doğumgünümde hediye olarak Bukowski almışlar bana, beni tanıyan insanalara bayılıyorum. Okudum ve her zamanki gibi notlar aldım bir köşeye. Ben çok seviyorum ve birileri de bilsin bu düşünceleri istiyorum.
Buyrun;
...
Hepimiz öleceğiz, hepimiz. Ne sirk! Bunu bilmek birbirimizi daha çok sevmemiz için yeterli bir neden olmalı, ama değil. Son derece önemsiz şeyler bizi dehşete sürükleyip dümdüz ediyor, yutuyor.
...
Çoğu insan ölüme hazır değildir, ne kendi ölümlerine ne de başkalarının. Şoka girerler, ödeleri patlar, beklemedik bir sürprizdir ölüm onlar için.
Olmamalı oysa...
Ben ölümü sol cebimde taşırım. Bazen cebimden çıkarıp onunla konuşurum:
"Selam yavrum, nasılsın? Ne zaman geleceksin beni almaya? Hazırım."
Bir çiçeğin büyümesi bizi ne kadar kederlendiriyorsa, ölüm de o kadar kederlendirmeli.
...
Bazen hepimiz bir filme hapsolmuşuz hissine kapılıyorum. Repliklerimizi biliyoruz, nereye doğru yürüyeceğimizi biliyoruz, nasıl oynayacağımızı biliyoruz, sadece kamera yok.
Yine de çıkamıyoruz filmin içinden. Ve film kötü.
...
Kaçış yok, etki yok, etkisizlik yok. Kendimizi zarar hanesine yazmaktan başka çare yok. Oynayabileceğimiz bir hamlemiz kalmamış.
Mat olmuşuz.
...
Toplumdaki geri zekalıların geri zekalı olduklarını idrak edemeyip onları koruyacak birileri daima vardır. Bunu idrak edememelerinin nedeni kendilerinin de geri zekalı olmalarıdır. Geri zekalılar cennetinde yaşıyoruz; bu şekilde yaşayıp birbirlerine bu şekilde davranmalarının nedeni bu. Onların bileceği iş, beni ilgilendirmez. Ama ne var ki onlarla yaşamak zorundayım.
...
Hayat tuzaklarla doludur ve çoğumuz çoğuna düşeriz. Önemli olan bu tuzaklardan elden geldiğince uzak durmaktır. Bu da ölüm gelene dek olabildiğince huzurlu yaşamamızı sağlar.
...
Mükemmel saatler yaşayabilmek için kusurlu saatler yaşamak gerek. İki mükemmel saati yaşatabilmek için on saat öldürmek gerekir. Asıl korkulması gereken "BÜTÜN" saatleri öldürmemektir; "BÜTÜN" yılları.
...
İlginç insanların sayısı neden bu kadar az? Milyonlarca insanın içinde neden sadece birkaç kişi? Bu kasvet verici ve cansız türle yaşamaktan başka çare yok mu?
...
Fazla düşünüyoruz belki de. Daha çok hisset, daha az düşün.
...
İnsan yüzü ile sorunlarım var. Bakmakta zorlanıyorum. insanların yüzlerinde hayatlarının yekunu yazılıdır ve genellikle korkunç bir görüntüdür.
...
İnsan ırkı herşeyi abartır; kahramanlarını, düşmanlarını, kendi önemini.
Götler! İşte, kendimi daha iyi hissediyorum. Allahın cezası insan ırkı! Oh be, çok iyi geldi.
10 Nisan 2008
Bu Hafta...
...bir yaş daha yaşlandım.
...bazıları büyümek güzeldir derken, ben Neverland den bir kez daha kovulmanın acısıyla boğuştum.
...şarkılar söylendi benim için, detone olmuş sokak satıcılarının sesiyle.
...radyolar parazit yaptı.
...bir tek Zach dinlenebilir kıvamdaydı, içimi ısıttı.
...başımı kaldırarak yürüdüm yollarda,sürüngen ömrüm boyunca, ayağa kalkıp düzene göz attığım her an, nevrotik hislere kapılmıştım oysa.
...sabahları kendi kendime uyandım, kendime şaştım bu ne böyle, nerden çıktı diye diye...
... salı sabahı saat 8:00 idi ve ben ayaktaydım, bu işte bir pisliklik var diye düşünerek korktum bir an, yelkovan göz kırptı o an.
...her gece uyukuya dalmak için harcadığı eforu, her sabah uyanmak için de harcayan biri olarak, son günlerde bünyemde bir değişiklik olduğunun farkına vardım.
...her sabah böyle uyandım, kalktım yataktan, ayak parmaklarımı seyre daldım, dakikalarca yatağımda oturdum ve hiç bir şey düşünmedim, kurmadım, hayal etmedim, motor bir davranış gibi, sanki bu motor davranış yıllardır bünyemde varmış gibi.
...sanki içime başka birinin ruhu kaçmış gibi.
...orda burda unuttuğum şeylerin listesini çıkarmaya kalktım, unuttuğum her şeyi harfi harfine hatırlarken, nasıl olupta o şeyleri unutmuş olduğumu anlamlandıramadım.
...her gün aynı şarkıyı söyledim.
...trompet sesi geldi kulağıma, bir kendini bilmezin bilinmezinden.
...pazar sabahı gülümse dedi biri, kalbim sıkıştı bir an.
...bir paket sigara aldım, 3 tane yaktım hiç yoktan.
...aslında evet derken içimden hayır diye bağırdığımı fark ettim, çok saçma geldi, dönüp "hayır, bilinmeyen rakamlarca hayır" dedim.
...aslında fransızcadan feci derecede tiksindiğimi fark ettim.
...2 vizeme girmedim, hiç üzülmedim.
...sevilebiliritesi yüksek biri olduğumu öğrendim
...sırt çantamın güzelliğine bakıp, onunla avrupaya gitmeye karar verdim.
...hiç fotoğraf çekmedim.
...2 tabak bamya yedim, üzerine bolca limon sıktım.
...kargo şirketindeki çocukla flört ettim ayak üstü, bana numarasını verdi, uzaklaşınca kağıdı yırtıp attım.
...3-2-1 deyip yürüyen merdivenlerden koşarak indim,kendimle yarıştım, kendi kendime acıdım.
...bir örümcek maymunun çaldığı müzik kutusu göreyim istedim, ama yoktu hiçbir yerde, kandırıldığımı hissettim.
...bir yazı okudum, anarşist miyim acaba dedim.
...metrodaki müzisyenlere cebimdeki tüm bozukluklarımı verdiğim o an, sahip olmak istediğim rahat yaşamda benden başka kimsenin olmayacağı gerçeğiyle yüzleştim.
Saati çalmadan uyanan adam, zamansız öten horoz statüsünde sayılır mı dersiniz?
Hoşuma gidiyor gibi. Gariptir.
...bazıları büyümek güzeldir derken, ben Neverland den bir kez daha kovulmanın acısıyla boğuştum.
...şarkılar söylendi benim için, detone olmuş sokak satıcılarının sesiyle.
...radyolar parazit yaptı.
...bir tek Zach dinlenebilir kıvamdaydı, içimi ısıttı.
...başımı kaldırarak yürüdüm yollarda,sürüngen ömrüm boyunca, ayağa kalkıp düzene göz attığım her an, nevrotik hislere kapılmıştım oysa.
...sabahları kendi kendime uyandım, kendime şaştım bu ne böyle, nerden çıktı diye diye...
... salı sabahı saat 8:00 idi ve ben ayaktaydım, bu işte bir pisliklik var diye düşünerek korktum bir an, yelkovan göz kırptı o an.
...her gece uyukuya dalmak için harcadığı eforu, her sabah uyanmak için de harcayan biri olarak, son günlerde bünyemde bir değişiklik olduğunun farkına vardım.
...her sabah böyle uyandım, kalktım yataktan, ayak parmaklarımı seyre daldım, dakikalarca yatağımda oturdum ve hiç bir şey düşünmedim, kurmadım, hayal etmedim, motor bir davranış gibi, sanki bu motor davranış yıllardır bünyemde varmış gibi.
...sanki içime başka birinin ruhu kaçmış gibi.
...orda burda unuttuğum şeylerin listesini çıkarmaya kalktım, unuttuğum her şeyi harfi harfine hatırlarken, nasıl olupta o şeyleri unutmuş olduğumu anlamlandıramadım.
...her gün aynı şarkıyı söyledim.
...trompet sesi geldi kulağıma, bir kendini bilmezin bilinmezinden.
...pazar sabahı gülümse dedi biri, kalbim sıkıştı bir an.
...bir paket sigara aldım, 3 tane yaktım hiç yoktan.
...aslında evet derken içimden hayır diye bağırdığımı fark ettim, çok saçma geldi, dönüp "hayır, bilinmeyen rakamlarca hayır" dedim.
...aslında fransızcadan feci derecede tiksindiğimi fark ettim.
...2 vizeme girmedim, hiç üzülmedim.
...sevilebiliritesi yüksek biri olduğumu öğrendim
...sırt çantamın güzelliğine bakıp, onunla avrupaya gitmeye karar verdim.
...hiç fotoğraf çekmedim.
...2 tabak bamya yedim, üzerine bolca limon sıktım.
...kargo şirketindeki çocukla flört ettim ayak üstü, bana numarasını verdi, uzaklaşınca kağıdı yırtıp attım.
...3-2-1 deyip yürüyen merdivenlerden koşarak indim,kendimle yarıştım, kendi kendime acıdım.
...bir örümcek maymunun çaldığı müzik kutusu göreyim istedim, ama yoktu hiçbir yerde, kandırıldığımı hissettim.
...bir yazı okudum, anarşist miyim acaba dedim.
...metrodaki müzisyenlere cebimdeki tüm bozukluklarımı verdiğim o an, sahip olmak istediğim rahat yaşamda benden başka kimsenin olmayacağı gerçeğiyle yüzleştim.
Saati çalmadan uyanan adam, zamansız öten horoz statüsünde sayılır mı dersiniz?
Hoşuma gidiyor gibi. Gariptir.
08 Nisan 2008
Zaman zaman
birinin beni "her zamanlar"ımdan kurtarmasına ihtiyacım var.
hala gençken,
her zamankinden daha gençken,
kurtulmalıyım bu illetten.
hala gençken,
her zamankinden daha gençken,
kurtulmalıyım bu illetten.
05 Nisan 2008
200'e 87...
Fotoğraf makinelerim yapıldı edildi malumunuz, aile içi albüm çalışması olayına daldık yine yeni yeniden.Katlanacaksın artık ehe:))
200'e 87 Albümünden;
Sitemizde dolandık, parka indik falan fıstık, Leydi Jeyd'in bissürü fotoğrafını çektim.
Yolda bizim mahallenin kedisi Bahtiyar'a rastladık sevgili yapmış kerata ehehe...
Basket sahasına gittik nedense kimse yoktu,
Çocuk parkına gittik salıncakta sallanan 2 velete mama yediren bir teyze vardı çok güldük.
Takdir ettik, el salladık,gülümsedik...
Gelip bi "abla bizi mi çekiyorsun ehehe bak bir de böyle çek" falan demediler,anasını satiim. Bizim zamanımızda gelip fotoğrafımızı çeken biri olsa gider poz verirdik, devir çok değişmiş azizim.
Leydi Jeyd insanı doğaya zarar verdi gözlerimle gördüm, fotoğrafını bilem çektim, çiçek kopardı arsız, zaten her dakka çimenlere yattı ağaçlara sarıldı falan, "beni çek beni çek" diye kaşla göz arası doğayı mahvetti!
Ayakkabı bağcıma toka taktım diye demediği laf kalmadı bu Leydi Jeyd'in. Yaratıcılığımı köstekledi, kendi çizgimi oluşturmamı engelledi, kendime olan güvenimi köreltti "allah akıl fikir versin!" diye aşağıladı beni...
807.Sokak muhteşem görünüyordu yine, ama tek lens almıştım yanıma çekemedim sokağı bende tabelasını çektim...
Bir de Zeynep bebeği parka götürüyoruz bahanesiyle gidip kendimizi eğlendirdiğimiz çocuk parkının tabelasındaki minik rötuşumuzu resmettik ve günü bitirdik.
İşin en iyi yanı etrafta kimseciklerin olmamasıydı, dil çıkarıp, çimenlere yatıp, altımıza işeyecek derecede gülüp eğlendiğimiz bir gün oldu, sanat galerisine gidip modern sanat saçmalıklarını çekecektik ama 2 günlük spor ihtiyacımızı karşılayacak kadar yürüdüğümüz için hiç merkeze inme olayına girmedik. Haftaya umarım.
Öpüştüm babe, ohh yes!
04 Nisan 2008
Diploması Olacak Adam (!)
-Mezun olunca ne olacağız?
-Gazeteci olmuş olacağız.
-Eee?
-Eee'si şu ki Mimiciğim, en azından toplu taşımacılığa para vermeyeceğiz.
-Sırf bu yüzden bu bölümde okuyorsun değil mi?
-Aslında başka nedenlerim de var, ama seni daha çok kızdırmak istemem.
-Öpüyorum.
-Görüyorum.
-Gazeteci olmuş olacağız.
-Eee?
-Eee'si şu ki Mimiciğim, en azından toplu taşımacılığa para vermeyeceğiz.
-Sırf bu yüzden bu bölümde okuyorsun değil mi?
-Aslında başka nedenlerim de var, ama seni daha çok kızdırmak istemem.
-Öpüyorum.
-Görüyorum.
02 Nisan 2008
Şu Dünyada En Çok;
kitaplarımı,
seni,
babamın sesini,
annemin nefesini,
kardeşlerimin gözlerini
seviyorum.
bir de ...
çatıda bira içmek
vapurda sigara
ve Cemal Süreya
.
.
.
seni,
babamın sesini,
annemin nefesini,
kardeşlerimin gözlerini
seviyorum.
bir de ...
çatıda bira içmek
vapurda sigara
ve Cemal Süreya
.
.
.
01 Nisan 2008
Dark insanına özlem yazısı...
Yaz gelsin ve izleyip sabahlayalım mümkünse...
Sabah 8'de yatmanın zevki başkadır. Odanızın kapısına doğru seslenen kafakoparanlar olmasa zevki çıkmaz, anlaşılmaz...
_____________________________________________
İnsanın sevdiği kişileri özlemesi çok feci! Feci bu ara çok kullandığım bir kelime, sonuna ünlem koyduğum, her söyleyişimde aklıma Vecihi demek geliyor aslında.
Bulut'u da göremedim ne zamandır çok büyümüştür kereta :(
Dark çok özletiyorsun kendini ve Nikki'nin saydığı onca küfrün yanında ayrıca eşşekkafalı bir PİS ADİ'sin.
______________________________________________
Ne zaman dinlesem PİS ADİ diyorum, hem gülüyorum hem kızıyorum.
Yine de seviyorum kahretsin :@
______________________________________________
Vizeler bitsin 5 çayı...
Gelce(z)m...
ve
456 789
Mesaj alınmıştır umarım :D
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Her Şey Yerli Yerinde
Babam öldü. (şekere bağlı kalp yetmezliği -covid nedenli- babam şeker gibi adamdı zaten) Yeğenim doğdu. (kendime teyze diyorum, hiç zorlanma...
-
Mart; pisileri dama göçermiş. Yoldan geçen adam yakacak kürek arıyor. Adet yerini bulsun diye. "yine çook eskilerden bir hey corç"...
-
kitaplarımı, seni, babamın sesini, annemin nefesini, kardeşlerimin gözlerini seviyorum. bir de ... çatıda bira içmek vapurda sigara ve Cemal...