Hayat her zaman düşlediğimiz gibi olmuyor, bunu öğreneli bir 15 yıl olmuştu zaten ama yine de insan her yaşadığı hayal kırıklığını sanki ilkmiş gibi hissediyor, canı sıkılıyor. Bu ay biraz öyle geçti. Melankolik biriyim zaten, hayat da bazen "böyle" olunca parçalı bulutlu cümleler çıkıyor ortaya. Arkadaşımın babaannesi "bu yaşta bu kadar melankoliksen benim yaşıma geldiğinde ne yapacaksın merak ediyorum." demişti ve çok da haklı
İyiyim tabi, hani her dakika kahkaha atmıyorum ama ağlayıp da durmuyorum. İş aramak çok zorlamaya başladı, daha doğrusu bir iş sahibi olmam gerektiği gerçeği asıl zorlayan. Benim hala miskinlik hayallerim vardı oysa. 12 ciltlik bir ansiklopedi serisini oturup okumak istiyorum mesela. Buna vaktim olsun istiyorum. Sonra bir beyefendiyle yollarımızı ayırdık 3 ay evvel ve nedense şimdi biraz daha çok üzülüyorum buna. Özlüyorum sanırım. Ayrıca ben sigara kullanmam ama son 2 aydır sigara içiyorum, elim kolum dolu olsun diye belki de bilemiyorum ama çok kötü kokuyor, nefret ettim resmen, son paket de bitsin diye bekliyorum.
Çok basit şeyler aslında ama nedense insana tırnağının kırılması bile dert oluyor. Nasılsa tekrar uzayacak ama aradaki zaman korkutuyor işte bazen. Elini kolunu nereye koyacaksın, kiminle dertleşip güleceksin, önündeki 20-30 yılı ne yaparak geçireceksin...
Oysa benim tek amacım şu 12 ciltlik seriyi okumak. Biraz daha basit yaşayabilmek.
Bakalım...
25 Ağustos 2011
14 Ağustos 2011
Bugün fotoğrafını gördüm...
Çok güzeldi... Akşama kadar bir şeyler yaptım sırf elim kolum ve beynim dolu olsun diye. Şimdi Tunglið çalıyor. Dinledikçe hüzün değil de farklı bir kalp kırıklığı dolduruyor bedenime, belki daha sonra diye düşünüyorum...
Hayatınızda hiç her şeyin kötü gittiği bir dönem oldu mu? Gerçekten o repliklerdeki gibi her şey üst üste gelir. Ama yine de canı acımaz insanın. Her şeyin yoluna gireceğini falan bildiğinden değil de, her şeyin daha da kötü olamayacağını hissettiğinden...
Sonra gözlerimi kapayıp o geceyi düşünüyorum, Arnalds piyanosuna biraz daha eğiliyor, gözleri kapalı. Kemanlar aynı notaları çalarken her bir tuşu içimde hissediyorum. Sabah ilk vapurla adaya giderken erguvanları seyrettiğim o ilk gün geliyor aklıma. Ağlamamak için çabalarken inceden sızlayıp yavaşça akan ve beni gıdıklayıp duruma o pek şahane ironiyi katan burnumu çekiyorum umutsuzca.
Kan kaybediyorum bugün mavi mavi ve o şapşal martılar hala simidin çay olmadan ne yavan olduğunu bilmeden uçup duruyorlar önümden. Yanımdaki Murakami'yi denize armağan ediyorum, ilk sayfasında gerçek ismimin yazdığı... Çünkü karaya ayak basınca her şey eskisi gibi geliyor. Bekleyenim var...
Hayatınızda hiç her şeyin kötü gittiği bir dönem oldu mu? Gerçekten o repliklerdeki gibi her şey üst üste gelir. Ama yine de canı acımaz insanın. Her şeyin yoluna gireceğini falan bildiğinden değil de, her şeyin daha da kötü olamayacağını hissettiğinden...
Sonra gözlerimi kapayıp o geceyi düşünüyorum, Arnalds piyanosuna biraz daha eğiliyor, gözleri kapalı. Kemanlar aynı notaları çalarken her bir tuşu içimde hissediyorum. Sabah ilk vapurla adaya giderken erguvanları seyrettiğim o ilk gün geliyor aklıma. Ağlamamak için çabalarken inceden sızlayıp yavaşça akan ve beni gıdıklayıp duruma o pek şahane ironiyi katan burnumu çekiyorum umutsuzca.
Kan kaybediyorum bugün mavi mavi ve o şapşal martılar hala simidin çay olmadan ne yavan olduğunu bilmeden uçup duruyorlar önümden. Yanımdaki Murakami'yi denize armağan ediyorum, ilk sayfasında gerçek ismimin yazdığı... Çünkü karaya ayak basınca her şey eskisi gibi geliyor. Bekleyenim var...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Her Şey Yerli Yerinde
Babam öldü. (şekere bağlı kalp yetmezliği -covid nedenli- babam şeker gibi adamdı zaten) Yeğenim doğdu. (kendime teyze diyorum, hiç zorlanma...
-
Mart; pisileri dama göçermiş. Yoldan geçen adam yakacak kürek arıyor. Adet yerini bulsun diye. "yine çook eskilerden bir hey corç"...
-
Peki biz 2 gün boyunca ne yapacaktık bilgisayarsız. Bizler bağımlıydık o alete. Evde yapacak bişi de yoktu. Laptop ablamdaydı, ablam okulday...