18 Ağustos 2009
13 Ağustos 2009
Ben, topluma yarar sağlayacak işler yaparken, zamanında... Patronum diyebileceğim bir insancık vardı bir tane, her saat başı "olmadı, olmadı baştan alıyoruz, böyle giderse bu iş bitmez arkadaşlar,lütfen biraz daha özen gösterelim hep birlikte başaracağız bunu..." gibisinden olumlu tavır barındıran olumsuz cümleler kurup çalışanlarını motive etmeye çalışırdı.
Bende bir kaç bir şeyin içine ettiğim dönemlerde aynı tavrı takınsam belki her şey farklı olabilirdi(?)
"Kestik, baştan alıyoruz! Bu sefer kurbağa yutmuş gibi sesler çıkarma lütfen."
"Laaan, orda öyle mi yazıyor? (...) Yazabilir! Ama vermek istediği duygu o değil, mahalle bakkalından 2 ekmek 1 sigara istemiyorsun!"
"Bu sahneyi adam gibi çıkarmadan gitmiyoruz bir yere, akşam yemeğini de unutun tamam mı!"
"Hayır olmadı, baştan alıyoruz! Orospusun sen biraz daha hüzünlü ama edepsiz görünmelisin, tarlabaşına mı götürmemiz lazım illa""
"Kestik! Arkadaşım kendin gel Hamlet provası değil bu."
"Kestik, kestik!"
Sonuç olarak o iş benlik değildi sanırım ya da gerçekten ekip de iş yoktu. (ki bu daha olası tabi ki) Arada sırada karşılaşıyorum bağırıp çağırdığım tiplerle, sıkı fıkı dostlar olmasak da "aaa naber cağnıım, nasılsın Mimiciğim, neden yoksun ortalarda, bak geçenlerde ne oldu...." gibisinden muhabbetlere giriyoruz. Alkol varsa ortamda sorun olmuyor.
Patronum diyebileceğim insanımsı ile benimle aynı dönem vakit geçirmiş olup da hala görüşen bir Allah'ın kuluna da rastlamadım, gariptir.
Bugün İstanbul'da gezdim tozdum az işim vardı onu hallettim, yedim içtim vs falan. Bunlar neyse de İstanbul gibi bir yerde, iğne atsan yere düşmeyecek farklı mekanlarda aynı kişiyi 3 kere gördüm. Gariptir hani bir kere çarpışırsınız biriyle pardon der geçer gidersiniz ikinizde, ama aynı gün aynı kişiye farklı mekanlarda rastlamak... O değil, karşımdakinde de bende olduğu gibi "acaba sapık mı takip mi ediyor beni" diye bir düşünce belirdi eminim.
Mavi tişörtlü, sarışın(adının Tuğberk, Arda vb. olduğunu tahmin ettiğim insan evladı)küpeli çocuk; gün içerisindeki ilk çarpışmamızdan sonra 3 kere daha karşılaşmış olmamızın tek bir açıklaması var ki o da aynı yol üzerinden malum caddeye ulaşmayı seçmiş olmamız veya yanımızdakilerin bizi bu yönde ikna etmesidir. Yine de çok şaşırmayalım yani diyorum, belki bakarsın yine karşılaşırız ki o zaman ben senin gibi bön bön bakmayıp yanına gelirim, emin ol!
İstanbul Üni. iletişim fakültesinden çıktık abi, yürüyoruz yemek yiycez açız falan. Okulda işimiz de bitmedi hani geri dönmemiz lazım, yakınlarda bir yer bulalım da zıkkımlanalım fikrindeyiz.
- Lan burda kuru fasulyeci yazıyor, başka bişi yok mu?
- Saftorik, kurufasulyeci yazıyor olabilir bir tek fasulye satılmıyordur orda.
- Ya olm tamam da ben kurufasulyeci yazan bir yerde yemek yemem ki?
- Yuh! Öküz... Ananın karnından frakla mı çıktın.
- Ya burger yok mu ki burda.
- Senin var ya ağzını burnunu kırarım, genetiği değiştirilmiş et yersin mis gibi kuru fasulye yemezsin. Çarpılırsın lan!
Kuru fasulyeci bilmem ne ustalardan birine girip yedik yemeğimizi. Fasulye yemedik tabi. Arkamızda oturan Espanyol fıstıklarına laf atalım mı diye düşündüm ama yanlarındaki hayvan heriflerden çekindim. Sonra yan masaya İngiliz bir çift geldi yarım saat ne yiyeceklerine karar veremediler, "Laaaan!" dedim "Kuru fasulye yeyin işte mis gibin!" deyip dikkatleri üzerime çektim, sonra hesabı istedik. Belki tabağımızda kalanları atar bunlar, belli olmaz diye artıklarımızı sokaktaki kedilere yedirdik.
Tramvaya bindik, Kabataş'a geçelim oradan da ver elini Taksim planları var kafamızda. Sıkış tıkış vagoncukda salla sallana giderkene bir hanım kızımız "biraz çekilir misiniz!" dedi sinirlice. Arkasında duran sapık etiketi yemiş çocukcağız da önce dondu kaldı, sonra kaçabildiği kadar kaçtı o sıkışıklıkta gerilere, artık küçülüp aşağılara doğru yitip gitmiş de olabilir, bilemiyorum. Küfür edesim geldi,tuttum kendimi. En fazla 15-16 olduğunu tahmin ettiğim bebeklik kilolarını hala verememiş tombik çıtır kızımız önce saçlarını düzeltti sonra 30 küsür yaşına gelsem belki bir ihtimal giyerim diyebileceğim desenlerdeki fırfırlı eteğini, üzerinde sanki bir şey varmış gibi elinin tersiyle temizledi, Sirkeci'de indi. Bir kere daha küfür edesim geldi ama yine tuttum kendimi.
*Fotoğraf: Burak Cingi - Stop A Stranger
03 Ağustos 2009
Bu eğlenceli işi film çeksin diye eğitilmiş yeni mezun bir genç adam hazırlamış. Biraz da ortaya çıkan işin güzelliğinden dolayı parça akla düşmüyor değil. Özellikle en sondaki emptyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyy harika olmuş bence. Parça da hoştur hani, myspace sayfasına arak yaptım bile :N
Ayrıca bunu offical video yapsınlar daha iyisi olamaz.
01 Ağustos 2009
Başka bir dil konuşabilmenin en güzel yanı...
...gıcık olduğunuz insanlara deli gibi küfürler savurabilmek. En iyi yanı da ingilizce fransızca veya ispanyolca küfür edersem sanki günah işlememiş, ayıp etmemiş gibi hissediyorum. (fuck off,va te faire foutre, vete a la mierda, hatta ve hatta casse-toi you fucking useless imbécil)
Beni kıran, üzen insanlar utansındır! Yoksa şu gördüğünüz melek gibiyim.
ÇukurNot: Çocuğum olsa bu bebeğe benzermiş, 5 kişi bu yönde oy kullandı, deneyip görmek için Patrick Petitjean ile randevulaştık, bakalım...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Her Şey Yerli Yerinde
Babam öldü. (şekere bağlı kalp yetmezliği -covid nedenli- babam şeker gibi adamdı zaten) Yeğenim doğdu. (kendime teyze diyorum, hiç zorlanma...
-
Mart; pisileri dama göçermiş. Yoldan geçen adam yakacak kürek arıyor. Adet yerini bulsun diye. "yine çook eskilerden bir hey corç"...
-
Peki biz 2 gün boyunca ne yapacaktık bilgisayarsız. Bizler bağımlıydık o alete. Evde yapacak bişi de yoktu. Laptop ablamdaydı, ablam okulday...