21 Mart 2009

...

en çok da biz ile başlayan cümleler kuran insanlara sinir oluyorum, siz kimsiniz lan!

bir de şey var "bu insanları örnek almalıyız, yoksa herşey için çok geç olacak" şeklinde akıl öğretmeler.

lan hayatınız boyunca illa birilerini örnek mi almanız gerekiyor, ya anlamıyorum ölmüş insanlardan ne istiyorsunuz. ölü bedduası diye birşey varmış mesela, ülke olarak çıra gibi yanmıştık, düşün bak.

...

Üstteki karalamayı tee 2005 baharında yazmışım ki o zamanlar gençtik okuyucu, bakma sende yavaştan saldın göbeği farketmiyor değilim.

He sor şimdi "yukardaki yazımsı ne anlatıyor da tee 2005'den koparıp önümüze getirdin" diye. Cevap veremem ama dinlerim sorunu. Sualini dinleyen biri var en azından kadir kıymet bil aslanım. Ayrıca "bu da nesi?" diye sormayanları tebrik ederim denk gelirsek cicoz alırım kendisine.(cicozları hatırlayan var mı?)

Gölcük'ü sevdiğime karar verdim. İnsan büyüdüğü yeri(ya da en azından biraz daha büyüyüp resmin bütününü görmeye başlayınca)seviyor hakkaten. Beni ben yapamayan çoğu şeyle birlikte beni ben yapan birazcık birşeyler de var burda. Buna rağmen yine de seviyorum minik şehrimi deyip duygu yüklü bir cümle kurayım sana, sende kendi şehrini düşün emi güzelim.

Kendini bilmeye başladığından beridir, hala aynı yerde duran tek şey ağaçlardır. Canlarına kastedenler olmamışsa...

Bir de sokak kedisi kontes vardı bizim. Neresi kontes bunun derdim içimden ama kimseye bildirmezdim.

Ciğerle, sütle beslenirdi mahalle kedileri, her yeni gelen kediyi aşılarını yaptırmaya götürürdü mahalledeki bir hanım teyze, fırın-kafeler vardı, bir de çikolata dükanları ve şekerciler, eski plak satan bir müzik evi, elit(elit dediğim kavga çıkmayan, içkisine karışılmayan)barlar, bilardo ve bowling, çatı katı havuzları ve sinema... Tavla turnuvaları, sahil konserleri, tiyatrolar... Bu saydığım şeylerle uğraşmayı felsefe edinmiş insanlar. Mahallenin delileri...

Boşuna "Küçük Paris" demiyorlardı Gölcük'e, manyaklık derecesinde her yönden aşmış tipler vardı zamanında, bir heykeltraş vardı mesela, kışın kardan heykeller yapardı yol boyu, kimsenin de aklına gelmezdi "aa ne ilginç ne güzel bunu haber yapmalı" diye, çünkü alışıktı herkes bu tür "farklılık sayılabilecek" normalliklere. Ama şimdi kedilere su veren bile yok... (ve kar yağmıyor, o heykeltraş da yok zaten) Caddelerde pizzacılar var, filtre kahvesi olmayan kafeler ve uzun gri perdeleri olan dumanaltı isimsiz "içici mekanları" var. Oysa eskiden içmezdi kimse, eve gitmeden önce demlenirdi sadece.

Yıkılmış bir şehri yenden kurmaya çalışmak gerçekten boş. Giden insanları geri getiremiyorum, ne kadar istesem bile gelmiyorlar.

Kabul ediyorum; eve gizlice soktuğum yakutun da etkisi var üzerimde, artık yaşlandım ve hantallaştı vücudum, dayanamıyorum belki de.

Herşeyin bir çırpıda tüketildiği şu günlerde bizlerde tüketilen değil miyiz?

Tüketmek dedim ve aklıma yarın sabah yapmak zorunda olduğum staj görüşmesi geldi. Nasıl da üşeniyorum...

Desem ki; "benim 3.sınıf öğrencisi olduğuma bakmayın, emekliliğim geldi de geçiyor, şu defterleri dolduruversen ya evladım, sevaptır."
Staj verenim gülümsese ve "tamam" dese. Gerçekten önem verdiğim varlıklarımı onunla paylaşırım.

(1 anne, 1 baba, 1 anneanne, 3 kardeş, 4 yaren, 6 arkadaş, sokataki 2 kedi 1 köpek, 4 komşu çocuğu, yarım kalmış 1 roman, 2 senaryo, 183 kitap, kırık bir çakmak, 2 adet taş ve 1'i beyaz (diğeri 2 yudum) 2 şişe şarap...)

Tamam uyumaya gidiyorum.

6 yorum:

(Süper)Cem dedi ki...

biz siz onlar bunlar bi de şunlar :p

iğrençliğin dibine vururum. zaten gece 3 olmuş. ben haketmiyorsam, kimse haketmiyordur!

efendim, belirtmeliyim ki pek samimi ve güzel bir yazı olmuş. ufak yerlerde yaşayabilmiş insanlara bir çok şey anımsatabiliyor.

misal ben, şilede büyümesem bile, her yazını şilede geçirmiş bir insanım. şileyi geçtim, kendi köyümü bile tanıyamıyorum artık. inekler vardı önceden. tavuklarda vardı. inek bile sağmıştım ben. alacalı başı vardı ve biz orada o yaşların en kanlı maçlarını yapıyorduk.....

şimdi hiç birisi yok neredeyse. alacalı başında 3 tane ev var. inekler azaldı. tavuk besleyen yok gibi...

kahvede oynanan batak değişmedi bir tek.

ben değiştim ama. oynamıyorum artık.

bizim delimiz oldu ama sanatçımız olmadı hiç. sözüm ona, kaltağımızda oldu, hiç bitmeyen içme isteğimizde...

üzücü birşey bence büyüdüğün yerin değişmesi. nasılsa öyle kalsın istiyor insan.

otobüsten indikten sonra, köyün toprak yollarından yukarı, babanne evine çıkardık. ablamla yarışırdık, babannemin elini ilk kim öpecek diye. şimdi otobüsler köye kadar çıkıyor. babannemde öldü zaten. adaletsizlik bence.

40 yıl sonra hoşuma gidebilir ama eğer hala bir arabam yoksa.

güzel yazı bence.

Phaedrus dedi ki...

gelmiyorlarsa gidiceksin beybi, günün birinde altına bi cadillac çekersen de (oh lan) gitmesi kolay olur, daha zevkli olur. bitir artık şu işlerini de defol be. vize vermiyolarsa almasını biliriz dert etme sen...

La Santa Roja dedi ki...

Geçen hafta Gölcük'teki evimiz satıldı, çok acı varmış dönmek istemiyormuş annemler. Ben de Gölcük'te büyüdüm, biliyor musun? Okuyunca özlediğimi farkettim. Günübirlik gitmeli belki de. Tanıyamamayı göze alarak.

cesurkurek_erdem dedi ki...

yazı okurken tüylerim diken diken olmadı. başarısız

minik şehrimi seviyorumdan çok bence gölcük bir akvaryum bende bir balık desen daha anlamlı olurdu diye düşünüyorum bide "bize her yer paris koçum" diye bi laf vardı. bi arkadaşım gölcüğü şöle özetlemişti.
"yalnış yerde doğmuşuz a.k" hahahahah süperdi o an o ambiyans.hiç unutamam.kodumunun cenabet memleketi. gölcüğü yoldan çıkarmak için elinden geleni yaptım ama nafile. bir kız gördüm hamile. ujhasduısdfsdfjıdf :D:d:D:SAd... lmnnbbvc.

kaçış planı çok basit oldu benim için. sanada bol şans

sana son bir duygulu şiirle veda etmek istiyorum

gölcük bir liman
bense bir gemi
bir daha uğrarsam
sksinler ebemi

mimi wonka dedi ki...

Cem; haklısın anlatmak istediğim de bu "kendini ait hissettiğin yerlerin artık olmaması" durumuydu. Yani nasıl denir ki abi, yok işte. Anne babamızın "bizim zamanımızda..." diye kurdukları cümlelerin hakkını vermek lazım. Çok çabuk farklılaşıyor herşey ve yabancılaşıyorsun. Kötü azizim :/

Turşu; ne kovuyorsun lan! Gidince de "ühühü ne zaman gelceksin yaa" diye vicdan yaparsın sen, vicdansız!(cadillac işi de yalan oldu, sevgili Buz Cevheri terk etti bizleri.)

Alice; şimdi biz hemşeri olduk dimi yahu:D ahaha çok hoş vallahi. Bilmiyordum senin de Gölcüklü olduğunu. Bizimkilerde İstanbul'a taşınma planları yaptılar hep çocuklar orda falan diyerek ama hep vazgeçtiler, babam burda doğup büyüdüğü için kopamıyor kolay kolay. İdare ediyoruz herşeye rağmen ve evet gelsen tanımazın belki.

Erdem; senin eşitliğini bulmaya çalışsa matematikçiler sonuç "erdem=odun" çıkardı abi, o yüzden ne desem boş. O değil "lan eskiden böyle miydi hey gidi gidi..." muhabbetini ben biliyorum gelip kime hava atıyorsun olm burdan, çakal asjhklşşljdshı :D çok eğlendim gece gece ooyy! :D

maytap_erdem dedi ki...

kadınlar odunlardan daha çok hoşlanıyor. gerçekten bak bizzat araştırdım.

135 kaldı bi morallendim bi güzel her şey dünya güzel bitiyo hala inanamıyom zaten hala müzik dinleyisim var ama vakit geldi abbas yolcu.

14.08.2009
takvimde işretlemeyi unutma

Kırlangıç Sorunu

İki yıldır ormanın ortasına inşa edilmiş güzel bir sitede yaşıyorum. Neden ormanın ortasına inşa edilmiş güzel bir sitede yaşıyor...