Amaçsızca bir yazma isteği var içimde. Saat sabahın 7'si olmak üzere. Aydınlık fotoğraflar çektim, içlerinde gölgeler olan... Hepsi bana özel yine.
Hissettiklerini basitçe anlatamayan o rezil insanlar gibiyim. Daha önce hissetmemiş olduğunuz hiçbirşeyi sunamam size. Tek bir kelime ile anlatmak isterdim içimde olan herşeyi. Tüm samimiyetsizliğimle...
Gözlerinizi kamaştıran bir gün doğuşu ve taze kahve kokusu... Kağıt kesiğinin acısı, akan kanınızın paslı demir tadı... Dinlediğiniz şarkıdaki o büyük aşk, o büyük öfke... Başınızı döndüren temizlikte bir nefes ve sarf etmek için yanıp tutuştuğunuz tüm kelimeleriniz...
Hepsini ceplerinize doldurup sonsuza kadar saklamak istemeniz. Ama pijamaların cebi olmaması durumu...
Sevecenlikle küfür eden bir adamın dudaklarındaki alaycı çizgiler ve beyaz kanatlı salak martılar...
Günaydın.
21 Haziran 2008
16 Haziran 2008
MAILMOTHERFUCKER !
Cep telefonum "bir kısa msj aldınız Mimi Hanımcığım, açıp okuyunuz lütfen" uyarısını bu nacizane alıntı ile yapıyor. (Eurotrip; bilmem kaçıncı sahne,bilmem kaçıncı dakika, açıp da bakamam yani)
Yine çok eskilerden bir hey corç msj atmış;
"Naber lem moruk, unuttun demi beni?"
3 yıldır görüşmediğiniz eski bir arkadaşın, akşam akşam böyle sevindirik edici bir harekette bulunması ne kadar "canımı ye" bir durumdur, değil mi?
Ben arayıp sormam kimseyi, bir çok arkadaşım bu yönümü bildiği için hoş görürler beni, telefonla konuşmayı seven biri değilim çünkü. Yolda yürüken falan telefonla konuşanlara gıcık olurum, çok önemli değildir diye düşündüğüm aramaları yoldaysam eğer açmam, kalabalık ortamlarda telefonumun çalmasından rahatsızlık duyarım.
Ama msj sesim her daim en yüksek seviyede açıktır ehehehehe:D
Telefona karşı neden böyle bir tutum içinde olduğumu düşünüyorum bu ara. Benim gibi düşünen insanların olduğuna eminim, size de telefonlar çok sinsi aletlermiş gibi gelmiyor mu!? Düşün bi bak, hakkat öyle!
________________________________________________
Buarada: Finaller bitti, müzik işine farklı bir kulvardan giriş yaptım, iş güç olayı devam ediyor,bir sürü yeni albüm dinledim onları zırvalamak istiyorum, sonra Euro2008 var takip ediyorum her zaman olduğu gibi, sonra deli gibi film izliyorum her gece,sabahları erken kalkmaya çalışıyorum, sağlıklı yaşamaya karar verdim, evdeki tüm ihtiyaçların adresini değiştirdim, spor da yapıyorum, hakkat bak!! Canselmo Bey rüyama girdi, elinde ağırlıklarla kovalıyordu beni, kafama kafama fırlatıyordu elindekileri ve "seni pis şişko!" diye bağırıyordu, çok kötüydü kan ter içinde uyandım:D (yok lan ciddi gördüm de, uyanınca bir gülme tuttu ne alaka diye, cidden kabus gibi adammış bu Canselmo bey, tırstım!)
Yazacağım hepsini bir bir... Ama hava çok sıcak ya!
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Bilgilendirme Şeysi: Uzun zamandır bloga yazı yazamama nedenim,"mal pc" diye adlandırdığımız ailemizin notebook'u sevgili Dell Inspirion 1501'in bana kızarak intikam almasıdır. Geçenlerde kendisini mutfak zeminine dikey şekilde düşürüp ekran kapağının sol üst kenarını çatlatmış olmamdan dolayı bana hala kızgın olan "mal pc", bir sabah adaptörünü yakmasıyla bana olan öfkesini kusmuştur. Masaüstü pc'imiz aile kullanımına açık olduğu için de, bana kalan vakitte bloga yazı karalamak yerine, okuduğum bloglara yorum bırakmayı seçmişimdir.
("Amaaan, afedersin Mimi ama,blog sayfana yazı yazman çok da skimizdeydi sanki" demeyin lan üzülürüm :mü*)
Adaptörü gönderdik. Bakalım yenisini yollacaklar herhalde.
-Babacığım, bu çalışmıyor yanmış sanırsam.
-Garantisi var mı?
-Adaptörler garantiye dahil değilmiş.
-Offf! İyi koy poşete ver, götürelim. Bilgisayarıda ver bari çatlağını da aradan çıkaralım.
-Yok ya o çatlağı sevdim ben, karakter kattı bence, çok güzel oldu, kalsın zararı yok.
-!?
Ciddiyim azizim gerçekten karakter sahibi oldu o çatlakla, yollamadım kaldı.
*yumruk yemiş de burnu içeri göçmüş gözleri yaşlı smiley
Yine çok eskilerden bir hey corç msj atmış;
"Naber lem moruk, unuttun demi beni?"
3 yıldır görüşmediğiniz eski bir arkadaşın, akşam akşam böyle sevindirik edici bir harekette bulunması ne kadar "canımı ye" bir durumdur, değil mi?
Ben arayıp sormam kimseyi, bir çok arkadaşım bu yönümü bildiği için hoş görürler beni, telefonla konuşmayı seven biri değilim çünkü. Yolda yürüken falan telefonla konuşanlara gıcık olurum, çok önemli değildir diye düşündüğüm aramaları yoldaysam eğer açmam, kalabalık ortamlarda telefonumun çalmasından rahatsızlık duyarım.
Ama msj sesim her daim en yüksek seviyede açıktır ehehehehe:D
Telefona karşı neden böyle bir tutum içinde olduğumu düşünüyorum bu ara. Benim gibi düşünen insanların olduğuna eminim, size de telefonlar çok sinsi aletlermiş gibi gelmiyor mu!? Düşün bi bak, hakkat öyle!
________________________________________________
Buarada: Finaller bitti, müzik işine farklı bir kulvardan giriş yaptım, iş güç olayı devam ediyor,bir sürü yeni albüm dinledim onları zırvalamak istiyorum, sonra Euro2008 var takip ediyorum her zaman olduğu gibi, sonra deli gibi film izliyorum her gece,sabahları erken kalkmaya çalışıyorum, sağlıklı yaşamaya karar verdim, evdeki tüm ihtiyaçların adresini değiştirdim, spor da yapıyorum, hakkat bak!! Canselmo Bey rüyama girdi, elinde ağırlıklarla kovalıyordu beni, kafama kafama fırlatıyordu elindekileri ve "seni pis şişko!" diye bağırıyordu, çok kötüydü kan ter içinde uyandım:D (yok lan ciddi gördüm de, uyanınca bir gülme tuttu ne alaka diye, cidden kabus gibi adammış bu Canselmo bey, tırstım!)
Yazacağım hepsini bir bir... Ama hava çok sıcak ya!
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Bilgilendirme Şeysi: Uzun zamandır bloga yazı yazamama nedenim,"mal pc" diye adlandırdığımız ailemizin notebook'u sevgili Dell Inspirion 1501'in bana kızarak intikam almasıdır. Geçenlerde kendisini mutfak zeminine dikey şekilde düşürüp ekran kapağının sol üst kenarını çatlatmış olmamdan dolayı bana hala kızgın olan "mal pc", bir sabah adaptörünü yakmasıyla bana olan öfkesini kusmuştur. Masaüstü pc'imiz aile kullanımına açık olduğu için de, bana kalan vakitte bloga yazı karalamak yerine, okuduğum bloglara yorum bırakmayı seçmişimdir.
("Amaaan, afedersin Mimi ama,blog sayfana yazı yazman çok da skimizdeydi sanki" demeyin lan üzülürüm :mü*)
Adaptörü gönderdik. Bakalım yenisini yollacaklar herhalde.
-Babacığım, bu çalışmıyor yanmış sanırsam.
-Garantisi var mı?
-Adaptörler garantiye dahil değilmiş.
-Offf! İyi koy poşete ver, götürelim. Bilgisayarıda ver bari çatlağını da aradan çıkaralım.
-Yok ya o çatlağı sevdim ben, karakter kattı bence, çok güzel oldu, kalsın zararı yok.
-!?
Ciddiyim azizim gerçekten karakter sahibi oldu o çatlakla, yollamadım kaldı.
*yumruk yemiş de burnu içeri göçmüş gözleri yaşlı smiley
07 Haziran 2008
dinle...
U2 - sometimes you can't make it on your own
tough, you think you’ve got the stuff
you’re telling me and anyone
you’re hard enough
you don’t have to put up a fight
you don’t have to always be right
let me take some of the punches
for you tonight
listen to me now
i need to let you know
you don’t have to go it alone
and it’s you when I look in the mirror
and it’s you when I don’t pick up the phone
sometimes you can’t make it on your own
...
zor, sanıyorsun ki her şeye sahipsin
bana ve herkese diyorsun ki
yeterince dayanıklıymışsın
kavga etmek zorunda değilsin
her zaman haklı olmak zorunda değilsin
bırak ben de bir kaç yumruk atayım
senin için bu gece
şimdi beni dinle
bilmeni istiyorum ki
tek başına baş etmek zorunda değilsin
ve aynaya baktığımda gördüğüm sensin
ve telefonu açmadığımda karşımdaki sensin
bazen tek başına başaramazsın
...
02 Haziran 2008
Bu hikayedeki kişiler tamamen hayal ürünü olup gerçekle ilgisi yoktur...
Mart; pisileri dama göçermiş. Yoldan geçen adam yakacak kürek arıyor. Adet yerini bulsun diye. "yine çook eskilerden bir hey corç" elinde beyaz bir zarfla kapı eşiğimde dikiliyor.
-Para mı var onda?
-Cıks düğün davetiyesi.
-Git bunu götür içinde para olanını getir.
-"yine çook eskilerden bir zamanların siyah beyaz yaşandı bittisi bir başka hey corç" evleniyormuş.
-Neden?
-Al davetiyen.
Zaten düğünlere gitmem ben. Düğününe gittiğim son çift boşandı, diğerleri de "birbirlerine tahammül etme"nin son eşiğindeler.
Neden bana davetiye gönderiliyor anlamıyorum. Yaşandı bittilerimle hala arkadaş olmam beni "bu en mutlu günümüzde" lerine çağırma zorunluluğunda hissettiriyor sanırım.
Bu; elle davetiyeye not düşme modası da çok salakça bence, belli bir derecede hısım akrabaya özel notlar yazmak kolay da, yılda 2-3 kez görüşülen eski tanıdıklara değişik ne yazabilirsin ki?
-Seni de aramızda görmekten mutluluk duyacağız, gelirsen seviniriz Mimi.
Dipnot:Yemek servisi yapılacaktır, bla bla...
İnsanların yalan söylemesini seviyorum aslında. Gereksiz kibarlıklarımızın dayanağı hepsi.
...
Güzel bir öğleden sonra, sahil kalabalık, millet köpeğini sıçsın diye sokağa çıkarmış, ellerinde poşetler.
-Bence çok iğrenç birşey.
-Ne yani eve mi pislesin hayvan?
-Evde hayvanat beslenmemeli, hayvana da yazık.
-O gördüğün köpecikler modern yaşamın olmazsa olmazlarından, her eve lazım onlardan.
-Iyy eğilip kakayı poşetledi kadın!
-Başka tarafa bak azizim sende, izleyecek daha iyi şeyler var etrafta.
-Bizimle geliyor musun?
Nostradamus:
-Evet, biz gidiyoruz seni de alalım istersen.
-İşim var maalesef, size iyi eğlenceler.
Mimi "part time lover"cılık oynarken "yaşandı bitti"lerinin "bir yastıkta kocayın"cılık oynaması kızdırıyor onu. Aynı oyunu kendi de oynamak istediğinden değil, aksine bu oyundan hiç haz etmediğinden ve düpedüz bir insan olduğundan kızıyor onlara.
-Sen ne zaman dünya evine gireceksin Mimi?
"dünya evi" betimleyişiyle ilgili art niyetli bir kompozisyon yazılabilecek kelimelerini sıralamayı düşünür önce. Sonra içinden "who careesss maan! Fuck off!" der.
-3 kız kardeşim var. Dilerim hepsi iyi adamlarla evlenirler.Benim paylaşmayı düşünmediğim planlarım var.
-En geç 26 yaşında evlenirsin sen.
-27'de de çocuk yaparım değil mi Nostra?
Sevgili arka çıkıcı:
-Yok abi bence zaten hamile kaldığı için evlenir bizim Mimi!
Nostradamus:
-Görürsün bak içimizden ilk sen evleneceksin.
-Sağol Nostra. Doğacak çocuğum zevzek olursa adını Nostra koyacağım, söz.
...
Hediye falan almak lazımdı sanırım. Bebekleri falan olunca da gidip nazar boncuklu altın takıştırmak gerekir yatağının kenarına, adettir bizde falan deyip farklılık yaratırım, belki deli diye bakarlar bilemeyeceğim.
İnsanın amaçsızca koşmak istediği anlar oluyor bazen. Ruhsal açıdan...
-Mimi?
-Efendim azizim.
-Bence sende gelmelisin.
-Gereksiz atraksiyon corç. "beyazlar içindeki saadeti sonsuz"un bu en mutlu gününü, sıkıntılı göz göze gelişlerle zehir etmeyelim.
-Bence gitmelisin.
-Yılda 2 kere görüştüğüm birine bunu yapamam. İdeolojime ters.
-Ayıp ama çağırmışlar.
-Ayıp olmasın diye çağırmışlar, ayıp olmasın diye gitmiyorum.
-Püüfff!
-Benim yerime mutluluk dilersin...
...
Haziran kapıya dayanmış.Yeni bir part time lover, yeni bir iş, yine kahkahalar atacak nedenler silsilesi bulunmuş.
Bilmem kimin sikko karton bardağında ekistra çaklıtlı latte zıkkımlanılıyor. Yine çok hoş ortamlar. İkindi vakti akşama dönmek üzere. Güzel bacaklı hanımlar, geniş omuzlu beyler, çantada taşınan biblo bebekler ve zavallı köpekler...
-Bu sıcakta neden kahve içiyoruz ki abi?
-Çünkü bardağın üzerinde "bilmem kimin" adı yazıyor. Elalem arabasında boş bardak taşıyor sırf o "bilmem kimin adı" için.Sen en azından bardağının dolu olduğundan eminsin azizim.
-Ne dedin sen şimdi abi?
-Kahveni iç corç, yorma beni bu sıcakta.
...
-Yine çook eskilerden bir zamanların siyah beyaz yaşandı bittisi bir başka hey corç'un düğününe gittim geçen.
-Nasıl çok hediye geldi mi bari, para takan oldu mu?
-Mimi gelemedi, mutluluklar diledi dedim. Beyazlar içindeki saadeti sonsuz gelemediğine üzüldüğünü bildirip selam yolladı...
-Ne yemek verdiler tavuk mu kırmızı et mi?
-Yine çook eskilerden bir zamanların siyah beyaz yaşandı bittisi bir başka hey corç gülümseyerek sıktı elimi, "Mimi'ye sevgilerimi ilet" dedi. Gözü daldı bi ara sanki.
-Kesin doğru düzgün alkol servisi de yapmamışlardır ha? İyi ki gitmemişim.
-Bence ayrılmayacaktınız ve ben sizin düğününüze gelecektim. Yine çook eskilerden bir zamanların siyah beyaz yaşandı bittisi bir başka hey corç'un, seni hala seven bir parçası var bence.
-Ehehehe tabi azizim kızı olursa adını Mimi koyar belki, değil mi?
-Bence öyle!
-Bence de. Mimi güzel bir isim sonuçta. Mısır yiyelim mi lan? Ne biçim koktu burnuma.
-Beni dinlemiyormuş gibi yapma
-Sende gereksiz drama yaratma çabasında olma bu kadar. Bir filmin içinde yaşamıyoruz hiçbirimiz. Ne o Charles ne de ben Carrie'im...
-Onlar kim be!?
-Ehehehe araştır bul.
-Söylesene abi.
-Mısır alalım yürü hadi.
...
-Ya oturmayalım şu sahile be. Etraf köpek sıçtırıcısı kaynıyor!
-Sende amma meraklıymışsın ha. Başka tarafa baksana azizim.
-Versene mısırından, bitti benimki.
-Al, az ye biraz.
-Nostra'yı arayalım mı? Eğleniriz.
-Ya bırak gelmez o. Aşkısıyla "ot böcek gül çiçek yaşasın kelebekler" takılıyordur, rahatsız etme beyimizi.
-Evlenecekmiş aşkısıyla, öyle dedi.
-Nikah masasına kadar yolu var!
...
Bu hayat dedikleri şey gerçekten çok dairesel bir kişiliğe sahip.
Günden güne daha çok sever oldum kendisini, hiç bırakıp gidesim gelmiyor.
-Para mı var onda?
-Cıks düğün davetiyesi.
-Git bunu götür içinde para olanını getir.
-"yine çook eskilerden bir zamanların siyah beyaz yaşandı bittisi bir başka hey corç" evleniyormuş.
-Neden?
-Al davetiyen.
Zaten düğünlere gitmem ben. Düğününe gittiğim son çift boşandı, diğerleri de "birbirlerine tahammül etme"nin son eşiğindeler.
Neden bana davetiye gönderiliyor anlamıyorum. Yaşandı bittilerimle hala arkadaş olmam beni "bu en mutlu günümüzde" lerine çağırma zorunluluğunda hissettiriyor sanırım.
Bu; elle davetiyeye not düşme modası da çok salakça bence, belli bir derecede hısım akrabaya özel notlar yazmak kolay da, yılda 2-3 kez görüşülen eski tanıdıklara değişik ne yazabilirsin ki?
-Seni de aramızda görmekten mutluluk duyacağız, gelirsen seviniriz Mimi.
Dipnot:Yemek servisi yapılacaktır, bla bla...
İnsanların yalan söylemesini seviyorum aslında. Gereksiz kibarlıklarımızın dayanağı hepsi.
...
Güzel bir öğleden sonra, sahil kalabalık, millet köpeğini sıçsın diye sokağa çıkarmış, ellerinde poşetler.
-Bence çok iğrenç birşey.
-Ne yani eve mi pislesin hayvan?
-Evde hayvanat beslenmemeli, hayvana da yazık.
-O gördüğün köpecikler modern yaşamın olmazsa olmazlarından, her eve lazım onlardan.
-Iyy eğilip kakayı poşetledi kadın!
-Başka tarafa bak azizim sende, izleyecek daha iyi şeyler var etrafta.
-Bizimle geliyor musun?
Nostradamus:
-Evet, biz gidiyoruz seni de alalım istersen.
-İşim var maalesef, size iyi eğlenceler.
Mimi "part time lover"cılık oynarken "yaşandı bitti"lerinin "bir yastıkta kocayın"cılık oynaması kızdırıyor onu. Aynı oyunu kendi de oynamak istediğinden değil, aksine bu oyundan hiç haz etmediğinden ve düpedüz bir insan olduğundan kızıyor onlara.
-Sen ne zaman dünya evine gireceksin Mimi?
"dünya evi" betimleyişiyle ilgili art niyetli bir kompozisyon yazılabilecek kelimelerini sıralamayı düşünür önce. Sonra içinden "who careesss maan! Fuck off!" der.
-3 kız kardeşim var. Dilerim hepsi iyi adamlarla evlenirler.Benim paylaşmayı düşünmediğim planlarım var.
-En geç 26 yaşında evlenirsin sen.
-27'de de çocuk yaparım değil mi Nostra?
Sevgili arka çıkıcı:
-Yok abi bence zaten hamile kaldığı için evlenir bizim Mimi!
Nostradamus:
-Görürsün bak içimizden ilk sen evleneceksin.
-Sağol Nostra. Doğacak çocuğum zevzek olursa adını Nostra koyacağım, söz.
...
Hediye falan almak lazımdı sanırım. Bebekleri falan olunca da gidip nazar boncuklu altın takıştırmak gerekir yatağının kenarına, adettir bizde falan deyip farklılık yaratırım, belki deli diye bakarlar bilemeyeceğim.
İnsanın amaçsızca koşmak istediği anlar oluyor bazen. Ruhsal açıdan...
-Mimi?
-Efendim azizim.
-Bence sende gelmelisin.
-Gereksiz atraksiyon corç. "beyazlar içindeki saadeti sonsuz"un bu en mutlu gününü, sıkıntılı göz göze gelişlerle zehir etmeyelim.
-Bence gitmelisin.
-Yılda 2 kere görüştüğüm birine bunu yapamam. İdeolojime ters.
-Ayıp ama çağırmışlar.
-Ayıp olmasın diye çağırmışlar, ayıp olmasın diye gitmiyorum.
-Püüfff!
-Benim yerime mutluluk dilersin...
...
Haziran kapıya dayanmış.Yeni bir part time lover, yeni bir iş, yine kahkahalar atacak nedenler silsilesi bulunmuş.
Bilmem kimin sikko karton bardağında ekistra çaklıtlı latte zıkkımlanılıyor. Yine çok hoş ortamlar. İkindi vakti akşama dönmek üzere. Güzel bacaklı hanımlar, geniş omuzlu beyler, çantada taşınan biblo bebekler ve zavallı köpekler...
-Bu sıcakta neden kahve içiyoruz ki abi?
-Çünkü bardağın üzerinde "bilmem kimin" adı yazıyor. Elalem arabasında boş bardak taşıyor sırf o "bilmem kimin adı" için.Sen en azından bardağının dolu olduğundan eminsin azizim.
-Ne dedin sen şimdi abi?
-Kahveni iç corç, yorma beni bu sıcakta.
...
-Yine çook eskilerden bir zamanların siyah beyaz yaşandı bittisi bir başka hey corç'un düğününe gittim geçen.
-Nasıl çok hediye geldi mi bari, para takan oldu mu?
-Mimi gelemedi, mutluluklar diledi dedim. Beyazlar içindeki saadeti sonsuz gelemediğine üzüldüğünü bildirip selam yolladı...
-Ne yemek verdiler tavuk mu kırmızı et mi?
-Yine çook eskilerden bir zamanların siyah beyaz yaşandı bittisi bir başka hey corç gülümseyerek sıktı elimi, "Mimi'ye sevgilerimi ilet" dedi. Gözü daldı bi ara sanki.
-Kesin doğru düzgün alkol servisi de yapmamışlardır ha? İyi ki gitmemişim.
-Bence ayrılmayacaktınız ve ben sizin düğününüze gelecektim. Yine çook eskilerden bir zamanların siyah beyaz yaşandı bittisi bir başka hey corç'un, seni hala seven bir parçası var bence.
-Ehehehe tabi azizim kızı olursa adını Mimi koyar belki, değil mi?
-Bence öyle!
-Bence de. Mimi güzel bir isim sonuçta. Mısır yiyelim mi lan? Ne biçim koktu burnuma.
-Beni dinlemiyormuş gibi yapma
-Sende gereksiz drama yaratma çabasında olma bu kadar. Bir filmin içinde yaşamıyoruz hiçbirimiz. Ne o Charles ne de ben Carrie'im...
-Onlar kim be!?
-Ehehehe araştır bul.
-Söylesene abi.
-Mısır alalım yürü hadi.
...
-Ya oturmayalım şu sahile be. Etraf köpek sıçtırıcısı kaynıyor!
-Sende amma meraklıymışsın ha. Başka tarafa baksana azizim.
-Versene mısırından, bitti benimki.
-Al, az ye biraz.
-Nostra'yı arayalım mı? Eğleniriz.
-Ya bırak gelmez o. Aşkısıyla "ot böcek gül çiçek yaşasın kelebekler" takılıyordur, rahatsız etme beyimizi.
-Evlenecekmiş aşkısıyla, öyle dedi.
-Nikah masasına kadar yolu var!
...
Bu hayat dedikleri şey gerçekten çok dairesel bir kişiliğe sahip.
Günden güne daha çok sever oldum kendisini, hiç bırakıp gidesim gelmiyor.
01 Haziran 2008
...
Mimi Wonka:
şimdi çıkıp gelse herşeyi bırakırım sanırım...
Mimi Wonka:
çok ilginç ama üzerimde feci bi etkisi var
Mimi Wonka:
aşk meşk değil bu bahsettiğim şey
Mimi Wonka:
insan olarak öyle bir yere koymuşum ki onu...
Alässe isis:
seni tanıyan ve senin tanıdığın biri tabiki doğal bişey bu gariplik:D
Mimi Wonka:
acı acı gülümsüyorum bazen
Mimi Wonka:
bi filmin içinde akan bi sahneyi yaşıyormuş gibi
Alässe isis:
ya insanın hayatında böyle birinin çıkması ve bu kişinin tek olduğu için özel olması güzel bişey
Alässe isis:
ama annem geliyor
Mimi Wonka:
peki kaç sen :D
Alässe isis:
ne güzel oldu o cümlenin ardına :D
Mimi Wonka:
ahaha :D
Mimi Wonka:
acı acı gülümsüyorum bazen
Mimi Wonka:
bi filmin içinde akan bi sahneyi yaşıyormuş gibi
Alässe isis:
ya insanın hayatında böyle birinin çıkması ve bu kişinin tek olduğu için özel olması güzel bişey
Alässe isis:
ama annem geliyor
Mimi Wonka:
peki kaç sen :D
Alässe isis:
ne güzel oldu o cümlenin ardına :D
Mimi Wonka:
ahaha :D
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Her Şey Yerli Yerinde
Babam öldü. (şekere bağlı kalp yetmezliği -covid nedenli- babam şeker gibi adamdı zaten) Yeğenim doğdu. (kendime teyze diyorum, hiç zorlanma...
-
Mart; pisileri dama göçermiş. Yoldan geçen adam yakacak kürek arıyor. Adet yerini bulsun diye. "yine çook eskilerden bir hey corç"...
-
Peki biz 2 gün boyunca ne yapacaktık bilgisayarsız. Bizler bağımlıydık o alete. Evde yapacak bişi de yoktu. Laptop ablamdaydı, ablam okulday...