28 Ocak 2008

congratulations, go home now

Bu okul işinin en sevilmeyen tarafı "finaller" olayı sanırım.. Bir de hazır aklıma gelmişken "veryansın kavrulsun kurusun" yapayım,yazı ilerledikçe histerikleşerek unutkanlık yapıyor çünkü. Bu aralar yine o malum "yapılacak çoook işim var" dönemindeyim. Ama hak ediyorum yani! Cidden hak ediyorum. Yani yapmam gereken şeyler o kadar küçük ve saçma ki yinede neden yapmak zorunda olduğumu tam olarak kestirebilmiş değilim.

İstanbul'da pis bir soğuk var.Hani şu burun ucu donduran,ağızdan nefes aldıran, metronun arkadaşça sıcaklığına kavuşmak için yürüyen merdivenleri koşar adım indiren cinsten. Soğuk havalarda daha şirret bir insan oluyorum bunu fark ettim. Metro beklerken,90cmcik bile olmayan Mert'i tutup sarsan ve "sarı çizgiyi geçme Mert bak şimdi tren gelcek düşüp ölürsün yoksa" diyen kadını(ki Mert'in annesi o) kollarından tutup sarsmak geçti içimden,manyak hatun küçücük çocuğa metronun altında kalıp ölürsün diyor. Allah Mert'e sabır versin!!!

Bu aralar kendimi pek bi ezik hissediyorum nedense. Yani ne bileyim kendime şu renkli berelerden falan alsam geçer mi bu his! Emin değilim ama artık şu farklı olma işinden sıkıldım sanki.Saçları yaptırıp dana gözü küpelerden takmalıyım bir de çakma LV-D&G-Prada falan takıldım mı iş bitmiştir. Sürüden ayrılalı çok olmuş yalnızlık çekiyor bünye. Zaten İlke saçlarımı sarı,pembe ve mavi renklerde boyamaktan bahsediyor. Holley günümüz gençliğine benzeyeceğim:D

Taksim de hediye ararkene (ki aradığım şeyi de bulamadım kapak olsun herkese)rastlıyorum bu tiplere. Kişisel fikrimi açıklama yüzsüzlüğümü yine yapıyorum ve diyorum ki;hepsinde bir anarşi havasıdır almış başını gitmiş,16-17 yaşında amaçsız yaşamayı amaç edinmiş gencecik insancıklar,çocuklar... her yerleri mana veremediğim dövmelerle kaplı... Belki de ben çabuk yaşlandım ve her şeye kulp takan ömrümböcük kafalı bir hatuna döndüm. Başkalarını düşünerek fikir yürütmek için zamanım yok aslında. Ama kendimle ilgili değiştirebileceklerime odaklanmak yerine başka hayatlar ve başka zamanlarla ilgilenmek işime geliyor:D (yazarken sırıtma ihtiyacı hissetmemin nedeni neydi acaba"?")

[Circa Survive - Meet Me In Montauk (Eternal Sunshine Of The Spotless Mind) ondan daha da iyi bir şey var adı da In Fear And Faith -congratulations, go home now-]

Dünya Edebiyatı finalinde sorunun cevabıyla ilgili hiçbir fikrim olmadığı için kağıda içimi döktüm:D İhtimaller dahilinde;

1- sevgili yrd.doç.'imizin bendeki kişisel saçmlama potansiyelini fark edip en azından samimi olduğumu düşünmesi ve kağıdı boş değerlendirerekten direkt "0" vermesi ve sıradaki lütfen demesi.
2-bu resmi bir evrak bıdı bıdısı yaparaktan hakkımda "resmi evrakta gayri resmi yazılar" alt başlıklı bir nevi soruşturma başlatması(yalnız film ismi gibi oldu dikkatinizi çekerim).
3- kim bu zeka küpü diyerekten beni merak etmesi(ki sınavda 7 kişiydik bulması çok kolay) ve bu ne demek diye hesap sorması.
4- amaaan ne uğraşacağım diye düşünerek "0" vermesi ama yine de bütünlemede zor sorması.

var.Hatta bu "ihtimaller dahilinde" leri 5-6-7-8... diye de çoğaltabilirsiniz, size kalmış...Sadece "çünkü" diyebileceğim soruları cevaplamak isterdim,seçme şansım olsaydı eğer.

Bu şekil yazdığım için çok çok özür dilerim ama düşünüp şekillendirerek yazmak istediğim hiçbir şey yok şu sıralar. Gitmeden bir kusmuk dilekte bulunmak istiyorum nacizane...

Dilerim günleriniz bir öncekinin devamı olmadan geçer...

[Günden geriye kalan:"Herkes normalmiş gibi davransın." Richard Hoover(L.M.S.'dan)]

15 Ocak 2008

Ah See more Glass!!

Sanıyorum ki ben aslında tarafsızlıktan uzak,önsöz niteliğinde lafları olan bir eşanlamlı kelimeler sözlüğüyüm. Hemen hemen daima ne olduysam,temelde hep o kaldığıma inanıyorum;bir anlatıcı,ama son derece baskın kişisel ihtiyaçları olan bir anlatıcı.Sunmak istiyorum,tanımlamak istiyorum,yadigarlar,muskalar dağıtmak istiyorum,cüzdanımı çıkarıp herkese enstantane fotoğraflar vermek istiyorum, burnumun dikine gitmek istiyorum. Bu ruh halinde,kısa hikaye biçiminin civarına bile yaklaşmaya cesaret edemem. Benim gibi tarafsızlıktan uzak şişko küçük yazarları bir lokmada yutar.


.
.
.

Bu çığlıklar doğrudan doğruya gözlerden gelmiyor mu?Açık değil mi? Adli tıp raporu ne kadar çelişkili olursa olsun -ölüm nedeni olarak ister Tüketme ya da Yalnızlık ya da İntihar telaffuz edilsin- hakiki sanatçı-kahinin aslında nasıl öldüğü apaçık değil mi?Ben diyorum ki,hakiki sanatçı-kahin, güzelliği üretebilen ve üreten o semavi budala, esas olarak kendi vicdanıyla, kendi kutsal insani bilincinin kör edici biçimleri ve renkleriyle gözü kamaşarak ölür.

Geriye yaslanıyorum. İçimi çekiyorum; mutlulukla, korkuyorum.

13 Ocak 2008

Uyarı!

Şimdi efenim,"blog olayının amacını aşmamalısın,sapıtmamalısın!" diye uyarı aldım birinden. "Blog sayfası bir çeşit günlüktür, bana okuyacak şeyler ver. Ne yaptın ne ettin,ne kustun,ne öğrendin gün boyu,ne girdi hayatına ne çıktı, millet bu tür şeyleri okumak öğrenmek ister,gelip edebiyat yapma şu gözünü sevdiğimin tavan arasında" dedi. Msj alnmıştır, son 2 yazıdan da anlaşıldığı gibi artık kısa şeyler yazacağımdır.

ÇukurNot: Fergie denen taş hatun Josh D. ile nişanlıymış. neax kalaraktan ağzımın suyu aktı açıkcası. Duhamel gibi bir adamla Fergie gibi bir hatun yanyana. xxxd oh miss!! (hahahahahaaaaa oldu mu lem!!)

09 Ocak 2008

The Queen of Hearts She Made Some Tarts...

buluşmalarımıza ara verdik bu ara gelemiyorum yanına lütfen darılma.

Kral'a saygılarla.

Saniye Saymak

Aslında söyledikleri kadar değersiz değil hayat. Ruhun hala bedenindeyken sahip olduğun en değerli şey, hayatın… Nasıl olmasına karar veren sensen eğer nasıl biteceğine neden karar veremeyesin… İnsanları sev tabii... Ama ne daha fazla ne daha az… Sevgisinin derecesini bildiğini iddia edenler, duygularını kalıplaştıranlar, başkalarının romantizmine sığınanlar, gerçekte hiç sevemeyen insanlardır… Aşk yok mu yani? Hayır, var. Ama aşk, senin öğrendiğin o üç harf değil… Öğrettikleri her şey gerçekten bilmen gereken şeyler değil… Ve aslında biliyorum sandığın her şey en büyük bilinmezlerin…

Avucunu açıp bak elinin içine… Ne görüyorsun… Evet?.. Hiçbir şey… İşte sahip olduğun tek şey…

her şeyin bir başlangıcı olması gerekmez...

"Her yeni gün doğumu, yanında yeni başlangıçları da getirir."

Ve biz insanların bu klişeler olmazsa, yaşama tutunamayacak olduğumuz gerçeği...

Hayat mı yıpratıcı yoksa hayatta karşımıza çıkan insanlar mı?
Yaşamak için gerçekten, su ve ekmek dışında başka şeylere de ihtiyacımız var mı?
Susupta söyleyemediklerimiz, şu ana kadar söylediklerimizden daha mı değerliydi acaba?
Durup düşünmek yerine harekete geçmek mi lazımdı yoksa?
Gidenlerden geri dönmek isteyenler vardı belki de...
Kim bilir, belki döndüler ve vazgeçtiler yine...

Nedeni bilinmeyen boş verişler, unutuşlar...
Gurur ve kibir... Veya önyargılar sadece...
Ya da aynaya baktığımızda gördüğümüz o muhteşem yaratık...
Belki de neyi nereye koyacağını karıştırıp, yüreğini elinden düşürenlerin o edepsiz küskünlüğü.
Sebepsizliğimizin bilinmezlik sancıları...

Oysa umut ne kadar fazlaydı hepimizde.
Büyüyeceğiz nihayet diye...

Deniz kokan yeşillikler gibi azaldı sevgiler, sevgililer usandı.
"Seni seviyorum"lar kadar kolay sarfedilir oldu "Elveda"lar...
Hayatlar boşa geçerken dopdolu ayrılıklar yaratıldı hiç yoktan...
Kimse şikâyet etmedi sevgisiz sevişmelerden,
Çünkü sevişmek bile anlamını yitirdi...

Büyüdüğümüz zaman, kurduğumuz hayaller de bizimle büyür sanmıştık,
Yanıldık...
Keşke her şey eskisi gibi olsa da
Yaralanmasak...
Bir tek çizgi filmler için heyecan duysak...

07 Ocak 2008

Abla-Kardeş

"Gökyüzünün utangaç,belki de şehvetli kızıllığı her yere bulaşmıştı.Sakin akan dere,rüzgarla oynaşan yapraklar,ağlamaklı öten kuşlar...
Hepsi de kızıldı ama kızılcık kızılı değil alev kızılı!"

Herşeyde komik bir yan ara,merak etme bulursun çünkü hayat trajedi gibi gözükse de aslında komedidir.Örnek mi?!
Bir yanda açlıktan ölen insanlar varken diğer yanda mide fesatından ölenler,kendi kavgası olmadığı halde savaşanlar ve onlar savaşa dururken kavgayı çıkarıp araziyi kelepire cep eden açıkgözler,derdine dermanı batılda arayan biçareler ile onlara batılı Hakk'mış gibi bonkörce ama iyi fiyata pazarlayan düzenbazlar,gülerken ağlayanlarla birlikte ağlatıp gülenler,dürüstçe çalışan kerizlerle,kerizleri kerizleyen zeka küpleri ve buna benzer daha var oğlu varlar!!
Kısacası bakmayı bildikten sonra hayat trajedi değil komedi,belki de deli saçması bir şiir!
Ama nihayetinde -bazılarına trajik gelse de- komedi işte!..


Ablan insanı...

"günden geriye kalan"

"Bize katılmak istemez misiniz?"
Geçenlerde bir tanıdığım, gece yarası, artık hemen hemen boşalmış bir kahvede tek başıma otururken bana rastladığında böyle sordu.
"Hayır,istemem," dedim.

- Kafka.

06 Ocak 2008

Editors ( An End Has A Start )

Say goodbye to everyone you have ever known
You are not gonna see them ever again
I can't shake this feeling I've got
My dirty hands
Have I been in the wars?
The saddest thing that I'd ever seen
Were smokers outside the hospital doors

Someone turn me around
Can I start this again?

Lanet sözlerin üzerine eğlenceli müzik... Daha çok buna kızıyorum zaten, eleştiri için kapıyı ardına kadar açmıyorlar,tekmeleyip girmek gerekiyor,diğerleri rahatsız oluyor,bir tane daha "verdiğim rahatsızlıktan dolayı üzgünüm" yalanı ekleniyor haneme... Hadi devam et bakalım nasılsa bulurum içine sızmayı...

How can we wear our smiles
With our mouths wired shut
'Cause you stopped us from singing
.
.
.
We've all been changed from what we were
Our broken hearts left smashed on the floor
I can't believe you if I can't hear you

Hadi ordan.... Sıradaki lütfen!!

05 Ocak 2008

yemişim böyle sürprizi

Kozmik bi pisliklik olmalı bu? (kozmiklikle alakası yok olayın, sadece kozmik yazmak istedim, telaffuzu eğlenceli) Yıllar sonra kinder supriseeee yumurta alıp da içinden ne çıkacak diye heycan yaparkene,dandirikten bir puzzle bozmasıyla karşılaştım. 15 parça ya 15 parça.. Hangi sivri zeka o yumurtanın içine yap-boz koyalım demiş merak ediyorum.. Tanışıp yıktığı hayallerimin diyetini isteyeceğim. Halbüsü ben minik bir araba veya lego vari bişiler bekliyordum. Yemişim böyle sürpriz yumurtayı :r

Basit hayalkırıklıkları daha çok üzüyor beni bunu fark ettim. Not almak lazım.

04 Ocak 2008

Klemtedous Promtees Tigel Boom!!!

Neyzen gibi yapmak var aslında. Kafan kızınca gidip yatacaksın 1-2 gün. Karışan eden olmayacak.

Herkesin gözyaşlarıyla ağlıyorum bazen. Büyük ihtimalle gece çökmeden önce ölmüş olurum diyorum. Sonra sabah oluyor, bir başka gün daha tüketiyorum, tükeniyorum, kendimi duymaktan sıkılıyorum.

Yapmam gereken o kadar çok şey var ki. Zorunluluk olmasaydılar yapardım hepsini. Asi falan değilim, ahmağım sadece ve daha çok şey var öğrenmem gereken, kimse öğretmeden.

Zamanı kullanmayı hiç beceremedim zaten.

Not: Başlık kan bağım olan biri tarafından uydurulmuştur.

Her Şey Yerli Yerinde

Babam öldü. (şekere bağlı kalp yetmezliği -covid nedenli- babam şeker gibi adamdı zaten) Yeğenim doğdu. (kendime teyze diyorum, hiç zorlanma...