iyi ki müzik var, iyi ki var...
29 Kasım 2015
"... ama ne zaman ki bir bulutun arkasından çıkan Ay'ı gördü, o an ölüm bile tatlı göründü."
kaygı düzeyim çok yüksek son günlerde, her gün artık şaşıramadığım olayların pençesinde kıvranıyor dünya, insanlara sadece bakıyorum görmeden ve saatleri sayıyorum günler bitsin diye. çocukluğumdan şarkılara sığınıyorum sonra, yetişkin olma hastalığına tutunmadan önceki hayallerimle hasret gideriyoruz.
iyi ki müzik var, iyi ki var...
iyi ki müzik var, iyi ki var...
20 Ekim 2015
hayır, aşka inanmıyorum.
Oblivion; çok güzel bir kelimesin şiir yazasım var sana ama sigaram bitmek üzere ve parmaklarım kağıt kesiği...
Temmuz 2014
10 Ekim 2015
yaşama lütfen, yaşamak hoş karşılanmıyor.
Merhaba internetin
modern insanları…
Hayat çok garip, çünkü daha dün Noah Baumbach’ın yeni filmini
izlemiş, Woody Allen tarzı obsesyonlarım(ız)la film eleştirisi yapıp, yiyip içip
sinema felsefesi zırvalayan, uyumak için eğlencesini bitiren ve İstanbul’da gecenin
bir yarısı (sabahın körü) demeden, korkmadan, sıkılmadan güven içinde rahat rahat
evine dönen bir ben vardı.
Bugünse sabah 10’da
babası tarafından telefon edilerek uyandırılıp “Ankara’da bomba patladı
insanlar öldü, ne oldu barış diyenlere şimdi? Sen ne diyorsun ne düşünüyorsun?”
diye sorduğunda nerede olduğunu hatırlayıp, sanatı, sinemayı, muhabbeti,
arkadaşları, NY’da varoluşsal krizler yaşayan film karakterlerini ve tüm
edebiyatı zihninden silmiş olan bir ben var.
Barış içinde
huzur ile yaşamanın (hatta sadece eylem olarak yaşamanın) hoş karşılanmadığı bir
ülkenin vatandaşıyım ve çoğu zaman sanki öyle değilmişim gibi, bir illüzyonun içinde yaşıyorum.
Siz?
Siz?
Mesela saat şu an
23:22 ve ben kardeşimin İstanbul’un göbeğindeki evinde oturmuş devlet aygıtının
ne işe yaradığını düşüyorken, üst kat komşumuz futbol maçı izliyor. "hadi bee
goool beee" diye bağırıp, hayatın neresinde durduğunu tüm apartmana beyan ediyor.
Çünkü burası
özgür ve demokratik ve laik ve zaman zaman da liberal bir ülke… Herkes her şeyi
düşünmek ve birbirleriyle aynı fikirde olmak zorunda değil. Aynı ırktan
gelmek zorunda hiç değil, insan olsunlar yeter. (buradaki ironinin, mizahın
kararan tarafına geçişiyle ilgili çıkarımlarınızı da kendinize saklayın lütfen,
burası özgür ve demokratik ve laik ve… ; )
Gerçekten bunları
kızgınlıkla yazıyor değilim.
Bıkmışlık bu
bendeki… Kimsenin de umurunda olmak
zorunda değil. Çünkü kimse kimseyi anlamak
zorunda değil.
...
Birileri hala her
yerde oluk oluk kan akacak diyor ama kimse neden aksın ki diye düşünmüyor.
Sokağa çıkan,
yürüyen, konuşan, nefes alan vatandaşının yaşama hakkını koruyamayan;
Ülkenin en güzel
yerlerini muhtelif yabancılara peşkeş çekerken kendi vatandaşına, teninin
rengine göre, 2. veya 3. sınıf insan muamelesi yapan;
Uyuşturucu, silah
ve insan kaçakçılığına göz yuman;
İlgisi ve haddi olmadığı
halde etrafındaki, özellikle kendini çok ayrı tuttuğu o malum Doğu’nun
ortalarında olan her şeye karışan;
Olan biten diğer her
şey için de hayali arkadaşlarını suçlayan, çok büyük adamların ego kavgası
uğruna ziyan olup giden bir yer haline gelmiş olan;
... bir devlet var.
... bir devlet var.
Bizler var ettik o devleti ve hala daha koruyup kolluyoruz ki; “halk içinde muteber bir nesne yok devlet
gibi, olmaya devlet-i cihanda bir nefes sıhhat gibi” (ama buradaki nefes almak
ve sağlıklı olmak kelimelerini unutun. çünkü devlet için devlet yüzünden ölenlerimiz bile var.)
...
...
Mesela saat şu an
23:37 ve dışarıdan korna sesleri geliyor. Biten bir futbol maçı için kutlama
yapılıyor. (arabaların arkasında da yukarıdaki dizelerin sahibinin imzası var…
ve bu hiç ironik değil.)
Çünkü burası;
özgür ve demokratik ve laik bir ülke.
Elindeki tüm güç ve kudreti ile, canı istediğinde masum halkına biber gazı sıkmak dışında fonksiyonu olmayan bir devlet barınıyor bu ülkede ve öyle bile olsa burası özgür ve demokratik ve laik bir ülke...
Ve burada yaşayanlarının hafızası yok.
...
Elindeki tüm güç ve kudreti ile, canı istediğinde masum halkına biber gazı sıkmak dışında fonksiyonu olmayan bir devlet barınıyor bu ülkede ve öyle bile olsa burası özgür ve demokratik ve laik bir ülke...
Ve burada yaşayanlarının hafızası yok.
...
İyi uykular internetin modern insanları,
Hayatınızı hep adagio yaşayın.
29 Temmuz 2015
Beautiful Blue Sky
bazen bir parça denk geliyor elmanın shuffleından ve ben yitirdiğim; o miskin öğleden sonralarını, göze kaçan kızıl güneşin ışığını, gökten yansıyan mavinin dinginliğini, topraklı yeşilin kokusunu, yorulmak bilmez zihnin karmaşalarını, defalarca okunmadan bırakılmayan kitapları, ezberlenen replikleri, itinayla saklanan mimikleri, yazılmaya çalışılan şiirleri, sadece özledim demek için seslenilen dostları, yerli yersiz dansları, havada uçuşan tozları, cebin 5 kuruş görmediği zamanları özlerken buluyorum kendimi...
bir yerde bir şeyleri yanlış yaptım, biliyorum.
bir yerde bir şeyleri yanlış yaptım, biliyorum.
27 Nisan 2015
esrik...
People For Audio 2007 yılının başlarında The New Ancients albümünü yayınlamış. Bende tam olarak 29 Haziran 2007 Cuma günü, saat 16:16:16'da (o saati nasıl tutturmuşum meçhul) albümü slsk'den sömürüp, gömülmüşüm... O zamanlar deli gibi tanrıcılık oynuyormuşum (bknz: the sims) ve kafayı Olos Okiek parçasıyla bozmuşum... Şimdi ne zaman shuffle bir güzellik yapsa aklımda masum simslerin Tanrısı olduğum o tembel öğleden sonraları ve gold kahve tadıyla Olos Okiek loopları...
28 Mart 2015
"far above our heads are the icy heights that contain all reason"
Selam okuyucu nasılsın?
Biliyorsun ki nasıl olduğun umurumda değil ama bundan yaklaşık 7-8 yıl önce sosyal kimliğimi kabul ettirmek ve sağlamlaştırmak için gereksiz kibarlıklar yapmam gerektiğini öğrenmiştim, o "nasılsın" sorusu işte o öğretinin yansıması. Afiyetlerde ol emi.
Samimiyetime de inan, çünkü yüzünü görmediğim insanlara yalan söyleyemem.
...
...
Hayatım çok değişti diyebilirim. Ama değişim her zaman gelişimi mi getiriyor emin değilim.
Mesela 5 yıl önce gayet yavan bulabileceğim esprilere artık "pffft" şekilnde bir "gülücüklü homurdanma" gönderiyorum. Ve bunu sırf topluma (ya da etrafımdaki topluluğa) ters düşmemek için yapıyorum. Hayatın şöyle de bir gerçeği var ki, aksini söyleyeceğin halde onay vermek zorunda olduğunu hissettiğin için, onay verdiğin şeyler, belli bir zaman sonra (ki bu çok kısa bir zamandır) zorunluluk hissini duyumsamaksızın onaylayacağın şeylere dönüşüyorlar.
Şimdi soru şu, bir sorunu başka bir soruna çevirerek yaşamına katmak, yaşam alanından kovulmaktan daha iyi bir sonuç mudur?
Hayır diyenleriniz yalan söylüyor, kendinizden utanın.
...
Felsefik zırvalarımı bir kenara savurursak eğer inanın düştükleri yerden toz kaldırmazlar. O yüzden bol kahve için ve sık sık tuvalete gidin.
...
Hepimizin insan olduğu (zaman zaman bazılarının insanlıktan çıkıp evrimi zorladığı anlara şahit oluyor da olsak) ve kozmik kuzenler sayıldığı evrende, başka bir dünyamsı gezegen varsa ve sen sevgili kuzenciğim bunu biliyor da söylemiyorsan.... Bilmiyorum yine de dileyecek kötü bir düşüncem yok senin için.
...
Şu, kelimelerle zırvalarken ki kadar mutlu olduğum bir başka zamanı hatırlamıyor iken, neden yazmaktan vazgeçtiğimi sorgulamak yerine, yeni yayın oluştur butonuna gitsin hep imleç...
...
Okuyucu iyi kal.
ÇukurNotlar:
*başlık; The Shins vokali James Mercer'a ait olup, gurubun "Caring is Creepy" parçasında geçmektedir.
*fotoğraf; The Master filminden bir kare, "between the devil and the deep blue sea" deyimi ile ilgili arama yaparken rastladığım ve "cuk" oturmuş dediğim...
* bu günlerde; bunu dinliyorum, bunları okuyorum, bunu izliyorum ve bu tür işler peşindeyim.
Biliyorsun ki nasıl olduğun umurumda değil ama bundan yaklaşık 7-8 yıl önce sosyal kimliğimi kabul ettirmek ve sağlamlaştırmak için gereksiz kibarlıklar yapmam gerektiğini öğrenmiştim, o "nasılsın" sorusu işte o öğretinin yansıması. Afiyetlerde ol emi.
Samimiyetime de inan, çünkü yüzünü görmediğim insanlara yalan söyleyemem.
...
between the devil and the deep blue sea |
Hayatım çok değişti diyebilirim. Ama değişim her zaman gelişimi mi getiriyor emin değilim.
Mesela 5 yıl önce gayet yavan bulabileceğim esprilere artık "pffft" şekilnde bir "gülücüklü homurdanma" gönderiyorum. Ve bunu sırf topluma (ya da etrafımdaki topluluğa) ters düşmemek için yapıyorum. Hayatın şöyle de bir gerçeği var ki, aksini söyleyeceğin halde onay vermek zorunda olduğunu hissettiğin için, onay verdiğin şeyler, belli bir zaman sonra (ki bu çok kısa bir zamandır) zorunluluk hissini duyumsamaksızın onaylayacağın şeylere dönüşüyorlar.
Şimdi soru şu, bir sorunu başka bir soruna çevirerek yaşamına katmak, yaşam alanından kovulmaktan daha iyi bir sonuç mudur?
Hayır diyenleriniz yalan söylüyor, kendinizden utanın.
...
Felsefik zırvalarımı bir kenara savurursak eğer inanın düştükleri yerden toz kaldırmazlar. O yüzden bol kahve için ve sık sık tuvalete gidin.
...
Hepimizin insan olduğu (zaman zaman bazılarının insanlıktan çıkıp evrimi zorladığı anlara şahit oluyor da olsak) ve kozmik kuzenler sayıldığı evrende, başka bir dünyamsı gezegen varsa ve sen sevgili kuzenciğim bunu biliyor da söylemiyorsan.... Bilmiyorum yine de dileyecek kötü bir düşüncem yok senin için.
...
Şu, kelimelerle zırvalarken ki kadar mutlu olduğum bir başka zamanı hatırlamıyor iken, neden yazmaktan vazgeçtiğimi sorgulamak yerine, yeni yayın oluştur butonuna gitsin hep imleç...
...
Okuyucu iyi kal.
ÇukurNotlar:
*başlık; The Shins vokali James Mercer'a ait olup, gurubun "Caring is Creepy" parçasında geçmektedir.
*fotoğraf; The Master filminden bir kare, "between the devil and the deep blue sea" deyimi ile ilgili arama yaparken rastladığım ve "cuk" oturmuş dediğim...
* bu günlerde; bunu dinliyorum, bunları okuyorum, bunu izliyorum ve bu tür işler peşindeyim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Her Şey Yerli Yerinde
Babam öldü. (şekere bağlı kalp yetmezliği -covid nedenli- babam şeker gibi adamdı zaten) Yeğenim doğdu. (kendime teyze diyorum, hiç zorlanma...
-
Mart; pisileri dama göçermiş. Yoldan geçen adam yakacak kürek arıyor. Adet yerini bulsun diye. "yine çook eskilerden bir hey corç"...
-
kitaplarımı, seni, babamın sesini, annemin nefesini, kardeşlerimin gözlerini seviyorum. bir de ... çatıda bira içmek vapurda sigara ve Cemal...