04 Ocak 2011

4.1.2011 Salı 20:36


Güzel harcanmış günlerden biri.

Laf lafı açar derler ya o cins bir muhabbetti bugün yaşanan şey sanırım. Doğru düzgün tanımadığım ve hatta yakından tanımayı da düşünmediğim bir insanla uzun uzun "her şey" hakkında konuşmak ne zamandır hissetmediğim bir rahatlık duygusuyla doldurdu beni.

O kadar kişi arasından kalkıp gitmeyen birinin olması şaşılacak ve sevinilecek bir şey aslında. Yine de tek seferlik bir şeydi farkındayım.

İlk gençik dönemlerimden geçip yetişkinlik günlerime geldiğim şu zaman içinde öğrendiğim bir şey varsa o da insanlara olduğunuz gibi görünmenin deli saçması bir film önermesinden ileri geçemediğidir.

Ama bazen bir şey oluyor ve akademik seviyeni, aile ve arkadaş etiğini, kültürel portföyünü bir kenara bırakıp sosyal maskeni çıkarıp bir köşe koyuyorsun.

Çok can alıcı bir cümleye gelmişken sıra, herkes aynı fikirdeyken sen kalkıp "hayır size katılmıyorum çünkü..." diye başlıyorsun söze.

Sonra ortam yavaş yavaş boşalıyor. Sanki öğle yemeğinden sonra sıra sigaraya gelmiş de vakit daralmış, son nefesleri çekmenin telaşında herkes... Tek tek sigaralarını masaya bastırıp izmarite dönüştürüyorlar ve çekip gidiyorlar.

Çünkü sen ait olman gereken topluluğun fikrine ters düştün. Çünkü sen görünüşüne, eğitimine, ailene, yediğin yemek içtiğin içkiye, seçtiğin işe ters düşecek bir cümle sarf ettin.

Kişisel özgürlüklerin kazanılmasının toplumları özgürlüğe ulaştıracağını söyleyen insanların yanındayken onların "doğru olan budur" dediği şeye "hayır size katılmıyorum" diyerek cevap verdin. İroni tam da bu an kullanılacak çok güzel bir kelime işte.

Bakalım ne kadar daha dayanabileceğim.

İyi kalın.

Resim: En sevdiğim ressamlardan bir olan Leonid Afremov'un Rain in Miami adlı çalışması. Sizde duvarınıza asın ki eviniz nefes alsın!

02 Ocak 2011

2.1.2011 Pazar 03:47


Selam okuyucu, nasıl durumlar? Benim hiç uykum yok. O yüzden plansız programsız yazmaya geldim, bakalım.


Bu aralar (son 3 gündür) Matt Alber dinliyorum. Sesi çok etkiliyor beni. Sözcükleri sarf etme şekli... Aşağıdaki zımbırtıya play deyiniz, seversiniz bence.



İnsanlarla iletişim içinde olmak asla bana göre olmayacak sanırım. Ya da bir dakika doğru cümle şu; sadece istediğim kişilerle iletişimde olarak yaşamam imkansız...

Para kazanmak zorunda olmak sıkıcı olduğu kadar ruh köreltici bir eylemler bütününden oluşuyor, bu üzücü gerçeğin farkındayız hepimiz ama ne gelir elden paraya ihtiyacımız var ruhumuzu canlandıracak an'lara ve diğer her şeye sahip olabilmek için.

Ne kadar süre dayanabileceğiniz önemli. Ya değişeceksiniz ki çoğu insan buna "büyümek" diyor, ya da vazgeçeceksiniz. Başka yolu yok. Benim gibi orta yolu bulamayan biri için yok.

Yaşamanın masrafsız olduğu bir yer bilen varsa nolur bana haber versin olur mu?

*

Yılbaşında farklı bir şeyler yapalım demiştik bir kaç kişi.

Hava ne kadar soğuk olursa olsun saat 12'ye gelmeden havuzun başına gidelim ve orada girelim yeni yıla.

En sevdiğimiz parça çalarken dans edelim hoplayıp zıplayalım eğlenerek girelim.

Arabaya atlayıp yola koyulalım öylece, yolda olalım.

Çatıya çıkıp havai fişek ateşleyelim şampanya eşliğinde.

Ve vs vs vs....

Peki bunca fikir varken yapa yapa ne yaptık dersiniz?

Trivial Pursuit oynamaya daldık ve televizyon açık olmadığı için de geri sayımı kaçırdık.

Sanırım Teenage Summer Days çalıyordu. Ama ben Under Pressure söylüyordum yükse sesle. (son 1 haftadır durup dururken hep yaptığım gibi)

....'cause love's such an old fashioned word and love dares you to care for the people on the edge of the night and love dares you to change our way of caring about ourselves this is our last dance, "this is our last dance" this is ourselves....


Babasından sonra tahta geçen Ürdün kralı kimdir sorusuna "Muhittin" cevabı tam da o ara verilmişti işte, gülerken yıkılıyorduk sağa sola.

Şimdi o kadar komik gelmiyor tabi.

Yeni bir yılın ilk saniyelerini böyle tükettik işte. Ne fark eder ki...

*

Artık kapımızın önünde kahverengi kocaman bir adet Bandogge cins köpek var. Feci oyuncu. Bence çok da şeker bir hayvan. Kaslı köpekleri sevmek o kadar da eğlenceli olmuyormuş ama onu fark ettim. Yumuşak bir baş yerine sert, kaslı ve yakından bakınca korkutucu bir yüzle karşılaşıyor insan. Yine de evden çıkıp ana yola ulaşana kadar peşimde dolanması hoşuma gidiyor.

*
Dün sabah 6 da yatıp alkolünde etkisiyle öğlen 3'e kadar uyuyunca, normal olarak hala uykum gelmedi. O yüzden hediyelerimle vakit geçirmek üzere blog semalarını terk ediyorum.

Bu sene genelde işe yarayacak ve hoşuma gidecek şeyler hediye edildi bana ve bu bir ilk sayılır aslında, hepsi de gerçekten çok ama çok beğenerek kabul ettiğim şeylerdi. Ama içlerinden en çok sayın Alasse hanımın yolladıkları arasından bir olan minyatür VW hippie minibüsümü ve sonra da sevgili Christiano'nun yolladığı Queer as Folk box setini sevdiğimi söyleyebilirim.

Arkadaşlarımı seviyorum. Hoşuma gidecek şeyleri tam olarak bilen arkadaşlarımın olması mükemmel bir duygu, gerçekten.

*

İyi kalın. Hayatı sanki olduğundan daha kötüymüş gibi yaşamanın manası yok.

Fotoğraf: Facebook uygulamarından biriyle duvarıma yollanmıştı, çok şapşal ve mükemmel, manyaklık edip kendi parmaklarımıza da çizdik, ergenler gibi :)

Her Şey Yerli Yerinde

Babam öldü. (şekere bağlı kalp yetmezliği -covid nedenli- babam şeker gibi adamdı zaten) Yeğenim doğdu. (kendime teyze diyorum, hiç zorlanma...