06 Ekim 2008

Mimi is listening to Elliott Smith in these days...

Biraz müzik sıkıştırayım araya, 4bin küsür parça ayıkladım tatilde, ipod'u doldurdum, gözümün önünde listeler uçuşuyor... Dinlediğim parçalar olmazsa her sabah yataktan kalkmak için pek bir nedenim de olmazdı sanırım diye düşünüyorum bazen, duyan "amma saçmaladın" diyor, takmıyorum pek...

Çok sıradan biriyim azizim, bazen sıkıcılaşıyorum bu yüzden, ama yine de idare ediyorum. Hangi günde olduğunu bilmeyen insanlardan oldum. Ama bunu da pek sorun etmiyorum, şu an ki en büyük sorunum akşam ki çorbanın bitmiş olması, çünkü tadı çok güzeldi ve bir daha öyle bir çorbayı ne zaman içerim bilmiyorum. Böyle bir insanın dinleyeceği türde şeylere takılmış sayılırım bu aralar, belli bir müzik zevkine sahip olmayan biriyim, bu tür bir cümle kuran kişi müzikten pek anlamıyordur demişti bana bir müzik adamı, bende cevap olarak "yani sizler anlatabiliyorsunuz?" demiştim. Bozulmuştu sanırım...

Bu ara (hatta şu an) Elliott Smith dinliyorum, sakin sakin günü bitiriyorum işte. Müzikal geçmişi benim müzik dinlediğim yıllarda başlayan insanları daha bir farklı seviyorum sanırım, hani aynı jenerasyon içinde yaşamış olmanın verdiği bir yakınlık falan olsa gerek bu. Ya da buna benzer bir saçmalık... Elliott Smith öldürüldüğü zaman çok farklı hislerle üzülmüştüm, arkasından "ah" diyerek bir iki damla tuzlu yağmur akıtmıştım, hani çok çok büyük bir fan değildim ama aynı zaman dilimini tüketmiş ve onun müziğini zevkle dinlemiş biri olarak, ölenin arkasından tutulan yas klişesinin dışında bir üzüntü yaşamıştım. Bunun şu an bile saçma geldiğinin farkındayım ama bende pek genel bir kişi sayılmam sanırım, genellemeler yaparak anlatmayı beceremiyorum bazı şeyleri, anlayabilenler var beni biliyorum, o yüzden cümleleri uzatmaya devam ediyorum.

'97 veya '98 yılıydı sanırım, kuzenimin arabasında dinlemiştim ilk, hangi parçaydı hatırlamıyorum, kaseti çıkarıp Elliott Smith adını almıştım ve tanışmamız böyle olmuştu. O yıllarda teknolojik açıdan büyük eksikler yaşıyordum, şu an ki olanaklarımıza sahip pek arkadaşım da yoktu açıkcası ve bulabildiğiyle idare etmeye çalışan diğer gençler gibiydim işte. Yine de iyi bir takipçi olduğumu düşünüyorum. Ve şimdi düşününce '98 yılı o kadar da uzak gelmiyor, nasıl bu kadar değişebildi herşey diye şaşırıyorum yine. Bu başka bir konu ama...

Uzatmıyorum daha çok, hiç dinlememiş olanlar kendileri keşf etsin isterim hep. Ben ne dersem diyeyim zaten sizin ne duyduğunuz önemli. Ama Elliott Smith dinleyip de "beğenmedim bu adamı" diyen birine daha rastlamadım o yüzden az sonra koyacağım parçaları pek beğenmeseniz bile lütfen bana bildirmeyin, hani yüzsüzce bir istek gibi oldu sanki ama bunu küstahlık olarak değil, müzik sayesinde hiç tanımadığı insanlarla arasında güçlü bağlar kuran birinin isteği olarak alın lütfen. Elliott Smith'in en sevilen parçalarından biridir Between The Bars bir de benim sevdiğim Miss Misery var. Bir de Morning After(Say Yes) var, uyanınca mırıldanılan parçalar listemde üst sıralardadır. Soundtrack olarak bir kaç filmde duymuşsunuzdur bu parçaları eminim, (ki Good Will Hunting filmindeki parçaları ile Oscar'a aday olmuştur Smith) Akan bir sahnenin altına konulacak yegane seslerden biriydi Elliot Smith. İnsanı yormayan cinsten...

2 yorum:

Phaedrus dedi ki...

yatmadan önce attım üç parçayı da iyi oldu uzun zamandır dinlememiştim pek bir huzur doldu içim çok rahat uyudum.

Adsız dedi ki...

dinlemek gerek, haklısın yormuyor, listeye birkaç pj harvey parçası biraz da missy higgins esintisi katıp angels walk among us ile taçlandırdıktan sonra yatağa uzanıp sızana kadar müzik dinlemek.. denedim güzel oluyor bunlarda benim uyurken mırıldanılan parçalar listemden olsun..

Her Şey Yerli Yerinde

Babam öldü. (şekere bağlı kalp yetmezliği -covid nedenli- babam şeker gibi adamdı zaten) Yeğenim doğdu. (kendime teyze diyorum, hiç zorlanma...