*
Bu yazıyı 26 Mart'ta yazmaya başladığımı ve geçen gün bitirdiğimde dilimden dökülen "ohaaaaa" nidalarımın, babamın gazetesindenkafasını kaldırıp "sen çocuk musun kızım, ne bu garip garip tepki vermeler" demesine neden oldu gerçeğini sizlerle paylaşmaktan çekinmiyorum. Gerçekten sadece izlediğim filmleri yazmak yerine bir çok başka şeyi de araya sıkıştırdığım için yazı blog sayfasının tamamını kaplar durumdaydı. Parça parça yayımlamaya karar verdim, o yüzden artık yeni bir volume serisine sahibim, blogger alemine hayırlı uğurlu olsun.
.
.
.
Çok güzel filmler çekiyor elin gavuru. Karşımda "şans tanınsa bizde yaparız ki.." diye arsız çocuklar misali tepinme. Rica ediyorum hemşerim, canım yönetmenim senaristim, olmuyor kabul et, sende farkındasın bunun. Tekrar izleyeyim dediğim Türk yapımı film çok az gerçekten ve bundan dolayı üzüntü duymuyor da değilim. Neyse...
Selam ben Mimi, şimdi size izlediğim bir kaç film ile ilgili düşüncelerimi anlatacağım, şimdiden hepinize ilginiz için çok teşekkür ederim. (okulda sunum yaparken böyle konuşmaya başlayanlar var , sizce de çok sinir bozucu değil mi? Sana ne ben beğenmeyeceğim belki, içimden küfür edeceğim sana, neden en başından teşekkür edip beni rencide ediyorsun ki, pis insan!)
Şu son zamanlarda izlediğim filmlerin (ki açıkcası sinema konusunda çok verimli bir dönemdi benim için) hepsini beğenmiş olmam bana ilginç geliyor. Çünkü genelde ukalalık olsun diye eleştirdiğim saçma şeyler olur. En basiti; "neden o ışığı açmadın, az önce elinde o kağıt yoktu, kelsin sen bizi mi kandırıyorsun, ya bi sittir git tarih oku gel o olay öyle değil, bunu önceden yaptılar, ahaha aynadan kendine baktı salak" şeklinde saçmalarım. Yaparım gerçekten, birlikte film izlediğim insanlara sorsan "yooo Mimi sessiz sakin izler, sallamış bence" diyebilirler. Ama gel ablama sor o sana gerçekleri anlatır.
Neyse başlıyorum artık yazmaya çok zırvaladım gibi.Madde madde yazıyorum, istediğinden başlayabilirsin, not tut sorumlusun bunlardan çıkarsa karışmam.
(ya o değil geçen sene 4.dönemden kalmıştım ya ben abicim, skime geçerim artık o dönemi. Dersler değişmiş de yeni derslerle eşleştirme yapcakmışım da.. Bahane oldu bana sie bırakıyorum okulunuzu dedim, gidip Mimar Sinan'da okumaya karar verdim ki zaten Marmara'ya üniversite demeye bin şahit gerek!)
Slumdog Millionaire / Milyoner Arka Mahalle İti
(bu şeklide çeviririm, süper isim bir film için, kabul edelim)
(bu şeklide çeviririm, süper isim bir film için, kabul edelim)
Everbody loves this movie! Yeah baby i know. Bence de hoş film ama o kadar da ahım şahım değil be hacı. Neden mi değil? Çünkü...
Genç elemanın traji komik yarışma macerasını geçtim de sömürü devletinin hala sömürge olma inadında olduğu havası hakim olmamış mı filme sizce de? Ben mi çok politiğim son zamanlarda benimsediğimi öne sürdüğüm(?) bu apolitik tavrımla, bilemiyorum. Hikayeyi sevdim. Böyle tesadüfler olabilir diyecek kadar hayalci değilim belki ama, hayır çok saçma imkansız diyecek kadar da gerçekçi sayılmam. Görüntü yönetmeninin (Anthony Dod Mantle) başarısını da göz ardı etmeyelim. (ara not: görüntü yönetmenliği deyince en iyileri Tarsem Singh ve Colin Watkinson'dır. Bir de Gregory Colbert var tabi bi de şey var César Charlone, John Toll, Rodrigo Prieto, John Mathieson, Bruno Delbonnel, Conrad Hall ve Guillermo Navarro... üşenmeyin bakın ne işler yapmış bu adamlar)
Bir de bu filmden müzikal olur süper, harbi bak zaten son sahnede onlarda farkına varmış bunun ve kalabalık bir dansçı güruhu ile bitirmişler filmi. Bence olur yani, İngiltere'de falan sahnelerler bunu 2 sene sonra, Mimi demişti dersiniz. Zaten soundtrack çalışmalarını da sevdim. A.R.Rahman'ın (hani NTV'deki ...Ve İnsan programının kafalara kazınan müziğinin sahibi beyefendi) çalışmasıymış. Gerçi dikkat edin genelde bu tür filmlere soundtrack yapan da o dur. Doğu sentezini bilen başka kompozitör yok herhalde diye düşünüyorum. Ya da doğulu doğu müziğini en iyi yapar şeklinde mi düşünüyorlar anlamadım. (peki sence bu ırkçılığa girer mi?....)
Sonuç olarak bir kere daha izlemem ve hatta iyi ki de gidip sinemada izlememişim diyeceğim bir yapım. Hikaye kadere inan insanların çok hoşuna gidecektir, tavsiye ederim.
Bi de şeyi izledim bu film bittikten sonra. This Is England! (sömürülmüşü gördük sömüreni de görelim mi demek istiyorsun Mimi!)
This Is England/İşte Asıl İngiltere Dedikleri Bu
(bu isim çevirileri bana ait, yoksa filmlerin dilimize nasıl adapte edildiğini bilmiyorum)
"Bitti lan, bak bitme n'olursun!..." diye izlediğim film. Evet, Burası İngiltere! Sanırım bu filmi ilk olarak sevgili Turşu izlemişti ve bana haber etmişti bilemiyorum öyle kalmış aklımda. (başka biri söylemişse edit yapar onun adını yazarım) Bitmesini istemediğim yegane filmlerden biri oldu This is England. 80'lerdeki punk akımını ve zaman zaman her ülkenin içine düştüğü en büyük handikap olan ırkçılığa varan milliyetçiliği anlatıyor film. Bilen bilir ingiliz sineması zaten benim için vazgeçilmezdir, esprileri ve en olmadık olaylara bile (mevsimin etkisinden dolayı üzerlerine yapışan soğuk ve donuk bakışlarla ) duygusuz sayılabilecek yaklaşımlarda bulunmaları her zaman hoşuma gitmiştir. İnsanlıktan nasibini almamış ve kendini dünyanın en gelişmiş ulusu olarak gören tek milletin ingilizler olması ve bu yüzden ayrıca ilgimi çekmeleri de ayrı bir yazı konusudur tabi.(bu isim çevirileri bana ait, yoksa filmlerin dilimize nasıl adapte edildiğini bilmiyorum)
Konumuza dönecek olursak beklediğimin çok üzerinde bir dönem filmi olduğunu söyleyebilirim This is England'ın. Biraz A Clockwork Orange, Punk, Faşizm, 80'lerde Pink Floyd dinlemek ve sosyal psikoloji... Filmi izleyip de dönüp kendi milliyetçilik anlayışına bir bakma ihtiyacı duymayan olmayacaktır eminim. Ki bakınız özellikle bizim ülkemizde "ben milliyetçi değilim" diyen adam bunu sırf "ben faşist değilim" demek için dillendiriyordur ki aslında o da milliyetçidir.
Elin gavuru yapıyor diye boşuna söylemiyorum yani, en büyük hikayelerden bir kaçı da pekala bizim tarihimizden çıkacaktır. Tırsmayıp çekebilene lafım tabi. (yok öyle biri çünkü dedim ya hepimiz futbol takımı tutuyoruz.)
Filmin soundtrack albümü aşmış tabi ki... Son sahnede kullanılan The Smiths coverı ve başlarken dinlediğimiz 54-46 Was My Number "bu film müzikleri için izlenirmiş beaah hacı!" dedirtecektir sizlerede. (ki hepsi bir yana Ludovico Einaudi olm, Ludovico Einaudi !.....)
Bir başka "Geçen Gün Bi Film İzledim" başlığında buluşmak üzere efendim. Lotoyu aranızda paylaşmanız dileğiyle.
7 yorum:
''..ingiletere'' şekilli, minimal ve tamemn concrete/conceptual poetiks arası başlığın/çevirinin bu filmin atmosferiğini en narin bir biçemde yansıtacağına eminim. bak şimdi, alıyorsun bir A4 kâğıdı, en sol üst köşeye sıfır beş uçla yazıyorsun ''..ingiltere''. Metnin, bomboş beyaz sayfadaki alanı kullanışı, kelimenin konnatosyuncakları, bu aşırı Goldsmith/Mallarmé'ci şey annatır anca. Hatta, sessizce, masumca, Shaun'un sahilde tek başına narince, cenince oynadığı sükûtun gürültüsü her şeyi çevirir aslında. Bu film, benim içime dokunabilen en masum filmdi geçen sene. Yönetmen Shane Meadows, bu sene festivalde de Somers Town'la yer aldı, başrolde de gene Thomas Turgoose( TisE'nin Shaun'u) oynuyor. Gene gidemedik biz tabi. Az sora bakarız Torrent'e. Umarım Turgoose, ilerde güzelliğini Haley Joel Oswald piçi gibi heba etmez. Sountrack'se mükkemmel.
...ha bir de, bizim yönetmenlerimiz de sözümona objektif olmayı bırakıp, harbiden subjektifliklerini, özeleştirilerini konuşturup, Güz Sancısı ve benzeri kötürüm öz eleştiriler vermeyi bırakıp, This is England gibi bir filmi çekebilecek kadar vicdan ve bağımsızığa erişebilirler birgün umarım.
Ben bunların ikisini de izlemedim be Mimi. Ben artık film izlemiyorum pek sanırım. E napıyorum peki, onu da bilmiyorum.
" Köpek gibi zengin "
" Kin-giltere "
O zaman A.R. çalsın, bende danslarımla uzaklaşıyorum burdan:
Aca Aca Burnu Kanca Hagannisini ?! Jai Hooo !
shaun sahilde, elinde bayrak; "lord knows it would be the first time..." diyerekten eşlik edip, film bitince "daha yok mu lan" dedik. çok güzel filmdi.
Efendim köşenizi pek tuttum. Akıcı ve mizahi dilinizle pek verimli olacağa benzer! +rep :P
Hint yapımı ile alakalı olarak katılmaktayım size. Pek cezbedici değildi bana göre. Kötü de diyemem. Neyse der geçerim.
This Is England!ı sevdiceğim önermişti ve indirdim vakti zamanında ama hala izleyemedim. Güzel film olduğuna eminim zaten. İngiliz filmlerinin genelde iyi olduklarını düşünürüm zaten. ANCAAAAK; İngiliz ırkı ve İngiltere ile ilgili söylediklerin gerçekten "cuk" sesleri çıkarttı. Bende buna benzer hissiyatlarla yakında bir yazıyı klavyeye almayı düşünüyorum. Aslında bugün alacaktım ama vazcaydım. Ama tüyo vereyim: Kibirle Gelen Mükemmeliyet!
Yakın zamanda izlemek gerek. hölölöy
slumdog benim favorimdi.diğer filmlere de göz atacağım mimi hanım :)
Yorum Gönder