05 Ağustos 2008

Bağımsız Satır Başları

Bu aralar bir durgunluk var benliğimde. Her açıdan verimsiz hissediyorum kendimi. Bunun nedenini "çoğunluğun ilgilendiği şeylerin ilgimi çekmeyişinden dolayı hissettiğim boşluk duygusu" na bağlıyorum. Çok ukalaca oldu ve hoşuma gitti açıkcası. O yüzden en sevdiğim şekilde devam edeceğim. Bağımsız satır başları...

________________________________

Az önce Ergenekon konusuyla ilgili nacizane yazımın son derlemelerini yapıyordum ki telefonum çaldı. Arayan sevgili Pandora "nbr nasılsın" demeden "nerelerdesin lan ağzını burnunu kırarım, bi haber verir insan şurdayım burdayım iyiyim hoşum diye, pis kız seni merak ettik dimi..." şeklinde ver yansın kavrulsun da bulundu. (bu yazdığım şekilde konuşmasa da ben ne demek istediğini anladım sayın okuyucu) İyi oldu, çok iyi oldu çünkü sıkıldığımı ve artık gereksiz eğlence işlerimden biri olan blogger kimliğime bürünme zamanınım geldiğini hatırlattı bana. (gerçi modemde bozuktu o yüzden de takılamadım blogger olarak, o başka bir konu)

Eski yazıları buldum eski ajandalarda, eğlenceli oldu, bir kaç işe yarar cümle de buldum ama genel olarak gereksizdi hepsi. "... çünkü kansız krallığım ben!" diye biten çook eski bir kafiyeli hikaye var. (kafiyeli hikaye dediğim şey sanki şiir yazarmış gibi hikaye yazmak işte efenim komplike bişi değil yani) Uzun zaman önce yazdığınız şeylerden rahatsızlık duyduğunuz olur bazen. Bana çoğu zaman oluyor bu. Çok kasıntı buluyorum yazdığım şeyleri. Mesela 2005 tarihli bir başkası "çığlık gibi özgür olmak istiyorum acı kahvemin içinde boğulurken, gelmesin kimse beni kurtarmaya" diye başlıyor. Sonunu hiç sorma. Bu saçmalıklarımı okuyunca durup "acaba içime birşey mi kaçmıştı o zamanlar" diye düşünüyorum." Lan o değil, yıl bu sefer 2004, oturmuş vasiyetimi yazmışım. Bittabi olmayan mal varlığımı kimseye bırakmamışım. Oturup "bu yukarıda saydığım şeyleri benim yerime yapmasını istediğim kişiler, bu isteğimi yerine getirmezlerse peşlerini bırakmam" gibilerden şeyler zırvalammışım.

Zekama hayran olduğum bazı anlar da olmuyor değil. Egoyum bende sizin gibi malumunuz.

Biz insanlar şöyleyiz böyleyiz, ne garibiz ne ilginçiz konulu bir sürü şey okudum şu zamana kadar. Hiçbiri samimi gelmedi. Samimiyeti genelleme yapmayan insanlarda aramak gerektiğini düşünüyorum çünkü. Ama gerçekten, neden durup hayatımızla ilgili şeylere diğer insanları da katıp, genellemeler yaptığımızı anlamıyorum.

Ayrıca yeri gelmiş gibi hissettim, söyleyeyim de içimde kalmasın. Blog olayını cidden sanal günlük olarak kullanıyorum ve yine de hatrı sayılır derecede okuyucum var, feci hoşuma gidiyor bu. (feci hoşuna gitmek diye bir kullanım doğru olmuyor farkındayım ama "çok" yetersiz kalınca olumlu anlamda başka kullanacak kelime bilmiyorum sanırım 'utanç')

Ayrıca kahvemi krema ile yumuşatıp içiyorum, tek şekerli.

Modest Mouse çok eğlenceli bir grup, aklınızda bulunsun bir ara bakarsınız. The View dinleyin, pek nacizane from Wonka.

Dün gece misafirimiz vardı. Sarışın almanlar. Küçük kuzenimin (ki kendisi benden büyük tabi ki) eşi sevgili Jacqueline'in ebeveynleri bizdeydi. Anne pek bir sessiz ilgisizdi, baba ise etrafında ne olduğunu anlama çabasında anlamadığı dilde konuşan bizleri göz hapsine almıştı ve kollarını kaplayan renkli dövmeleri nedeniyle ilgi odağıydı ki kuzenimin annesi sevgili yengeciğim "ay ben bakamıyorum onlara" diyerek gece boyu beni benden alan cümleyi ben daha dövmeleri incelemeye başlamadan çok önce kurmuştu. Avrupalılar gerçekten pek kültürsüz insanlar. Muhabbet kültürleri yok. Muhabbet edilirken neler yapılır bilmiyorlar. Taze fındık, çay, kek, pasta, dondurma, mısır, vb çeşitli yiyecek içeceğin biz türkler tarafından nasıl bir gecede tüketilebildiğini şaşkınlıktan açık ağızlarını kapama telaşıyla izlediler ve bize katılmadılar efenim. Güzeldi yine de, hoş bir tanışmaydı. Ben doğacak küçük kuzene çok seviniyorum. Anne tarafında noel, paskalya,cadılar bayramı bilmem ne günlerini kutlarken, bizlerin yanında ramazan bayramı, kurban bayramı, bayram namazı (eğer erkek olursa) baklava, kapı kapı şeker toplama (ki bakınız cadılar bayramı bizden arak sayılır) düğün ve milli maç eğlencelerini yaşayacak. Şimdiden çok eğleneceğine eminim. Herşey bir yana, ne olursa olsun benim gibi bir "Mimi ablaaa" ya sahip olacağı için çok çok çok çok şanslı, o bambaşka bir konu.

Bu yaz hiçbir konsere gidemedim malumunuz. Gitsem gözünüze gözünüze sokardım çektiğim fotoğrafları. Her zamanki gibi kış ortalarında yapmaya başladık planlarımızı ama hiçbiri gerçekleşmedi, onu geçin tatile bile çıkamadı bu bünye. Her işte bir hayır vardır derler hani, o yüzdendir ki bulunduğum ortamda takılmaya devam ediyorum, haydi hayırlısı diyerekten...

Fotoğraf makinemin perde ayarına ihtiyacı var ama üşeniyorum götürüp ayar çektirmeye, temizletmeye vesaire vesaire...

Geçen gece katıldığım bir düğünde "bu kızdan korkulur" demiş biri. Annem ve ablam duymuşlar ama "o bizim kızımız neden böyle bir şey dediniz acaba" diye sormayı gereksiz bulmuşlar nedense! Çok merak ediyorum ne demek istemiş acaba.

Dağlara tırmanıp adrenalin pompalayan çok sevgili bir arkadaşım yine çok sevgili bir başka arkadaşımın fotoğrafını görüp " şaka yapıyorsun değil mi? bu kim ya allah aşkına" demişti. Sevgili Josiah ile telefonda konuşurken söylediğim şeyi bugün tekrar karşılaşınca adrenalin bağımlısı arkadaşıma da söyledim. "benim sizlerden çok çok çok farklı olan arkadaşlarım da var buna alışın lütfen" aldığım cevap güzel ve eğlenceliydi. "yanımıza falan getireyim deme de ne yaparsan yap" kahkahalara boğulup, adrenalin dolu bu insana ayılıp bayıldığımı söyledim. Dalga geçtiğimi sanıp bozuldu biraz. Bütün arkadaşlarıma aşığım efendim. Aşkı kelime anlamıyla kullandım, yazıldığı gibi okunup algılansın lütfen. Sonuç olarak birbirleriyle tanıştırmamam gereken arkadaşlarımın olması biraz garip geliyor ama güzel birşey gibi gibi de...

Sevgili Hilmi (ki adının Hilmiyle uzaktan yakından alakası yoktur aslında) ile konuştuk dün gece, havuz falan deyip aklımı çeldi. Havuz olayını geçenlerde de PonurPan ile konuşmuştuk. Birinin havuzuna gizlice dalıp tutuklanmak fikri gelmişti aklıma en son, ciddi bir özlem içerisindeyim yahu. Yüzmek istiyorum. Havuz başı partisi istiyorum. Kafa insanlar olsun etrafımda, eğlenelim güzel güzel. Tekliflere açığım.

Hilmiciğime ev oturmasına davetliyim efendim, çay demleyecek bana. Halamın liseden arkadaşlarının bize gelip çay içtiği zamanları hatırladım bir an. Hala buluşuyor olmaları gerçekten takdir edilesi bir durum bence. Ben liseden doğru düzgün kimseyle görüşmüyorum bile. Neyse ne diyordum Hilmi'ye davetliyim. Yüzsüzlük yapıp kahvaltı da istedim kırmadı beni "krep yaparım bal kaymak koyarım sofraya" dedi. Asıl konumuzun, ince belli, küp şeker, tavşan kanı ve çaydanlık konulu çay fotoğrafları olduğunu unutup kahvaltı olayına daldım ben tabi. Fotoğraflar için fikirler uçuşuyor bakalım, güzel şeyler çıkacak gibi. Heycanlıyım.

"Siz bizim öldüremediğimiz adamları öldürün, biz de sizin öldüremediğiniz adamları öldürelim." Şu Ergenekon yazımdan bir alıntı yapayım da öyle bitireyim dedim. İçim dışım o 9 harf ile dolu çünkü. Çıtlatmadan gidersem içimde kalır.

Bu sefer bitti. Zırvalarım devam edecektir. Saygılar.


Alakasız Fotoğraf: Kanyon AVM, Karınca

3 yorum:

Pandora dedi ki...

oldu ozaman sana ben 2 3 haftaya bir bu iiliği yaparım :) dıtt dıtttt dıdıttt arayan pandora
anlaşıldı ozaman ben bi yazmaya koyulim :))
anlaşılmak nasılda güzel bir karış agızla sırıta sırıta konuşsam da ağız burun kırma isteğim nasılda farkedilmiş

şu tanıştırılmaması gereken arkadaşlardan bende de mevcut garip gelme olayı hep oluyordu hatta numeneyim len ben die düşünür üzülürdüm ama deilmiş ii oldu :)

La Santa Roja dedi ki...

Okuyucuların adına konuşayım:
Hastanız Mimiii!!

Phaedrus dedi ki...

tatil deme lan içim bi kötü oluyo :(

Her Şey Yerli Yerinde

Babam öldü. (şekere bağlı kalp yetmezliği -covid nedenli- babam şeker gibi adamdı zaten) Yeğenim doğdu. (kendime teyze diyorum, hiç zorlanma...