Hayat çok garip, çünkü daha dün Noah Baumbach’ın yeni filmini
izlemiş, Woody Allen tarzı obsesyonlarım(ız)la film eleştirisi yapıp, yiyip içip
sinema felsefesi zırvalayan, uyumak için eğlencesini bitiren ve İstanbul’da gecenin
bir yarısı (sabahın körü) demeden, korkmadan, sıkılmadan güven içinde rahat rahat
evine dönen bir ben vardı.
Bugünse sabah 10’da
babası tarafından telefon edilerek uyandırılıp “Ankara’da bomba patladı
insanlar öldü, ne oldu barış diyenlere şimdi? Sen ne diyorsun ne düşünüyorsun?”
diye sorduğunda nerede olduğunu hatırlayıp, sanatı, sinemayı, muhabbeti,
arkadaşları, NY’da varoluşsal krizler yaşayan film karakterlerini ve tüm
edebiyatı zihninden silmiş olan bir ben var.
Barış içinde
huzur ile yaşamanın (hatta sadece eylem olarak yaşamanın) hoş karşılanmadığı bir
ülkenin vatandaşıyım ve çoğu zaman sanki öyle değilmişim gibi, bir illüzyonun içinde yaşıyorum. Siz?
Mesela saat şu an
23:22 ve ben kardeşimin İstanbul’un göbeğindeki evinde oturmuş devlet aygıtının
ne işe yaradığını düşüyorken, üst kat komşumuz futbol maçı izliyor. "hadi bee
goool beee" diye bağırıp, hayatın neresinde durduğunu tüm apartmana beyan ediyor.
Çünkü burası
özgür ve demokratik ve laik ve zaman zaman da liberal bir ülke… Herkes her şeyi
düşünmek ve birbirleriyle aynı fikirde olmak zorunda değil. Aynı ırktan
gelmek zorunda hiç değil, insan olsunlar yeter. (buradaki ironinin, mizahın
kararan tarafına geçişiyle ilgili çıkarımlarınızı da kendinize saklayın lütfen,
burası özgür ve demokratik ve laik ve… ; )
Gerçekten bunları
kızgınlıkla yazıyor değilim.
Bıkmışlık bu
bendeki… Kimsenin de umurunda olmak
zorunda değil. Çünkü kimse kimseyi anlamak
zorunda değil.
...
Birileri hala her
yerde oluk oluk kan akacak diyor ama kimse neden aksın ki diye düşünmüyor.
Sokağa çıkan,
yürüyen, konuşan, nefes alan vatandaşının yaşama hakkını koruyamayan;
Ülkenin en güzel
yerlerini muhtelif yabancılara peşkeş çekerken kendi vatandaşına, teninin
rengine göre, 2. veya 3. sınıf insan muamelesi yapan;
Uyuşturucu, silah
ve insan kaçakçılığına göz yuman;
İlgisi ve haddi olmadığı
halde etrafındaki, özellikle kendini çok ayrı tuttuğu o malum Doğu’nun
ortalarında olan her şeye karışan;
Olan biten diğer her
şey için de hayali arkadaşlarını suçlayan, çok büyük adamların ego kavgası
uğruna ziyan olup giden bir yer haline gelmiş olan; ... bir devlet var.
Bizler var ettik o devleti ve hala daha koruyup kolluyoruz ki; “halk içinde muteber bir nesne yok devlet
gibi, olmaya devlet-i cihanda bir nefes sıhhat gibi” (ama buradaki nefes almak
ve sağlıklı olmak kelimelerini unutun. çünkü devlet için devlet yüzünden ölenlerimiz bile var.) ...
Mesela saat şu an
23:37 ve dışarıdan korna sesleri geliyor. Biten bir futbol maçı için kutlama
yapılıyor. (arabaların arkasında da yukarıdaki dizelerin sahibinin imzası var…
ve bu hiç ironik değil.)
Çünkü burası;
özgür ve demokratik ve laik bir ülke. Elindeki tüm güç ve kudreti ile, canı
istediğinde masum halkına biber gazı sıkmak dışında fonksiyonu olmayan bir
devlet barınıyor bu ülkede ve öyle bile olsa burası özgür ve demokratik ve laik
bir ülke... Ve burada yaşayanlarının hafızası yok. ...