28 Ekim 2009

son zamanlarda duyduğum tek işe yarar fikir;


"Tüm kritiği, teoriyi,akademiyi,sokağı bırakıp bir manav açacağım Oslo'da ya da Heidenberg'te."

..ve son zamanlarda gördüğüm en güzel fotoğraf;

27 Ekim 2009

Seni Çok Seviyoru(m)z David Arthur Brown!

Öncelikle Brazzaville'i sevmeyen ölsün demek yerine Brazzaville'e bir şans vermeyen domuz gribi olsun demek isterim. (ki hemen çıkarma tırnaklarını, burnuma hamle yapma! N1H1 nedir ki biraz üstüne düşersen her şeyi bozduğun gibi grip mikroplarının da asabını bozarsın)

Mütamadiyen dinlediğim ve her ne kadar 2M1C "sürekli dinleyip tüketme şarkıları" dese bile vazgeçmediğim Brazzaville, Tiersen'den sonra "evlensek mi Mimiciğim yahu" dese peşinden Vegas yollarını aşındıracağım David Arthur Brown'ın naçizane grubu malumunuz. ("kısa cümleler kur Merve" diyen bir edebiyat hocam vardı Müzeyyen Hanım, blog sayfamı okusa verdiği 100lerin içine oturacağı kesin)


David Arthur Brown Brazzaville'in dağıldığını duyurup artık solo çalışacağını belirtmiş aradan pek de uzun bir zaman geçmeden bildiri kıvamında bir mektup yayınlayarak gurubun dağılmadığını söylemiş ve dinleyicilerinden özür dilemişti. Solo çalışmaları devam eden Sayın Brown'ın albümü an itibariyle çalma listemde yerini almış bulunmakta.

Saygıdeğer yarenim FSD dün haber vererek korsancılıksa korsancılık, konserlerine gider telafi ederiz ki mantığıyla albümü edinmemi sağladı. Yine de ilk olarak Brazzaville'in bir kaç parçasıyla ısınma turu attım. Hani nasıl birşeyle karşılaşacağım belli değil, zaten hep ya sevmezsem diye çok korkarak dinlerim bazı albümleri. Severek dinlediğin adamlar yeni albüm çıkarır hemen dinlemek istersin falan, benim için o olay tam tersi işte, "oha ya beğenmezsem ne olacak" şeklinde paranoya yaparım önce. Eski albümlerden sevdiğim parçalar ile başlarım, biraz ısınırım "amaaan güzel değilse de değil eski parçaları yeter bana" diyecek kıvama gelene kadar takılırım o şekilde. Bu sefer de öyle yaptım önce Brazzaville ile başladım ardından dayandım Brown'ın albümü Teenage Summer Days'e. Çok da beğendim çok da sevdim aşkım depreşti falan. (abartıda sınır tanımayan bir insanım kafanı yorma oku geç oku geç, burda işler böyle yürüyor.)

Favori parçalarım Teenage Summer Days, Barcelona, Fallujah, Morning Sun ve Hotel Devman (höh zaten 11 parça var yarısını beğenmişim evet) Albüm ülkemizde piyasaya çıkar mı çıkmaz mı bilmiyorum. Daha Amazon'da da görmedim. Edineceğim bu albümü evet.

Tadımlık parçalar koyuyorum tabi ki en kısa zamanda albümü dinlemenizi tavsiye ederim, saygılar.


Fotoğraf: ntvmsnbc.com

17 Ekim 2009




Sabah gazetelere bakarken bir dizi oyuncusu rol arkadaşına aşık olmuş, nişanlanmışlar diye bir habere gözüm çarptı. Yahu sizce de bizim ülkemizde gerçekten de sıkca karşılaşılan bir olay değil mi bu? Dizi çekiminde aşık ol sevgilini, eşini terk et rol arkadaşınla birlikte olmaya başla, çünkü biz aşık olduk falan diye açıklamalar yap. Açıkcası bana çok garip geliyor, tabi ki insanlar aşık olur ama düşünüyorum da bizde ki oyucu diye geçinen tiplerin profesyonellikten bi haber olmasıyla ilgili bir durum olsa gerek bu. Rol yapmayı beceremedikleri için her öpüşme sahnesini, dram dolu aşk hikayesini gerçek addedip, süregelen hayatlarında saçmalıyorlar. İnsanlar garip. Allah mesut etsin tabi.



11 Ekim 2009

Great Pan is dead!

The Rocket Builder çalarken, Gael Garcia Bernal gözyaşlarına boğulmuş bir şekilde koşarak sokağa atar kendini, önünü göremez, duvarlara tutuna tutuna ilerlemek zorunda kalır, insanlar sanki onu görmüyormuş gibi geçip giderler yanından, kimsenin umurunda olmaz,kafasını kaldırıp gökyüzüne bakar ne bir bulut oynuyordur yerinden ne de tek bir kuş vardır havada süzülen, yere yığılır gibi çöker oturur dayanağı olan duvarın dibine, ellerini yere koyup avuçlamak ister dünyayı, ama kalın parke taşları engeldir, uzanamaz parmakları toprağa, sağına soluna bakar sonra yine başını kaldırır gökyüzüne, hala kimsecikler yok, kalır olduğu yerde, duvara sığınır. Eve dönmek istemez bir daha, orada yitip gitmek için dua etmeye başlar.



09 Ekim 2009



31 saattir uyumadım ve hala matematiksel hesapların peşindeyim.

Çok okuyan mı bilir çok gezen mi okuyucu? Dur sakın cevap verme hileli soru bu. Ayrıca paran yoksa ne okuyabilirsin ne gezebilirsin? (soru işareti yanlışlıkla koyulmamıştır, uykusuz olmam yazım hataları yapabileceğim anlamına gelmez, düşme bu gaflete şunun şurasında hatrı sayılır bir mazimiz var seninle, canım okuyucu.) Ya da vazgeçtim, zaten düşünüp de bir şeyler yazıyor değilim şu sayfaya kaç yıldır, hiç de öyle soru cevap, kültürel ve sosyal mesaj kıvamında zırvalayamam.

Gidecek konser, görecek film-oyun, dinlenecek albüm, hayran kalınacak sanat eserleri yok hiç derken; kendi ukalalığımın içinde boğularak bir yazı daha heba ettim gitti, tembellikte çığır açtım. 1-2 haftalık tatil kaçamaklarında bile sezon sezon dizi izleyip, yığılan kitaplarını bitirme hevesinde biri olunca zor zaten eğlenip gülmek falan. Plaja gidip "neden bu kadar çok kum var amk, ağzım gözüm kum oldu" diyen birinden sen daha ne beklersin okuyucu? Zaten bir şey beklediğin yok biliyorum, bekleme zaten 789!

- Sabah sabah bu sinir niye Mimiciğim?
- Okula gitcektim olm ben bugün, unuttum ama olsun güzel kahvaltı ettik demi?
- Moore.
- Hea!?
- Moore-Kutcher? Değişti mi ki soyadı?
- Tadım kaçtı yemin ediyorum!

Taksim ne hale geldi öyle peki? Ona ne diyorsunuz? Hani nedir her gün kullandığın bankamatiği yakıp converseler, nikeler geçirilmiş ayaklarınla camlara tekme atmalar falan. Soruyorum, ne yani sen hiç kullanmıyor musun bankaları da gidip marjinal eylem deyip vandallığın gözünü çıkarıyorsun. Açsana bi cüzdanını allahaşkına nedir olay bir bakalım, bu kadar radikal eylemlerde bulunan insan gerçekten soyutlamış olmalı kendini evrensel toplumdan, yoksa bu hareketlerin sahibine vandal olduğun kadar aptalsın da derim, hiç çekinmem.

- Ya tabi, git sor bunları anında dalsınlar sana orda, kim misketlediye git.
- Ahaha kim misketlediye git ahahahakckdlsflkşs. İyiydi bu evet,öpüyorum alnından.

Ne oldu? Gidip gezi parkındaki eski kitaplara, afişlere, plaklara dadanıp sarı kokulu eşyaları elleyemedik! Sahaflara gitmek lazım artık, vakit bulabileceğiz de sanki, peh!

Müzik de dinliyorum tabi, Deathstars'ın yeni albümünü dinlemeyip, Rammstein'ın Pussy'sini izlemeyen kalmamıştır umarım. Eskilere dönüp Mando Diao dinlemek isterseniz de sorun olmaz yani. Ardından bir de The Darkness, ki ne güzel gruptun sen be The Darkness. Hatta => :( The Darkness.

Yahu zaten bu blogu okuyan minik kitlemin büyük çoğunluğu (okuyucu sayısının az olmasını eleştiren ve suçu kendisinde aramak yerine "aman okumayan okumasın lan" diyerek çirkefleşen yazar betimleyişi.) LastFm'de arkadaşım, açın bakın azizim, ben bakıyorum ara sıra sanatçı araklaması yapıyorum ki Cem senin sayfandan hiç bir sanatçı araklamışlığım yok bak, o ayrı konu. (vaaay okuyucuyla direkt muhabbete girmek, breh breh...) Breh breh ne lan sadfafdakkalfaş:D Çok eğlendim bir an, neyse

Saat 11 olmuş ki bence giderim okula bugün, evet. Araya 1-2 fotoğraf da sıkıştırıp kalkıyorum.
Öperim,saygı-sevgi, esen kal.





Kırlangıç Sorunu

İki yıldır ormanın ortasına inşa edilmiş güzel bir sitede yaşıyorum. Neden ormanın ortasına inşa edilmiş güzel bir sitede yaşıyor...